Seçilmiş bir hayat değildi yaşadığı

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Ilık bir yaz akşamıydı. Her zamanki gibi mahalleden arkadaşlarıyla toplanmışlardı, mahallenin parkında. Okullar geçen hafta tatil olmuş, Salim birincilikle bitirmişti okulunu. Gelecek yıl liseye başlayacaktı. Doktor olmak istiyordu Salim. Çok sevdiği dedesini doktor, paraları olmadığı için muayene etmemiş ve iki gün içinde de kaybetmişlerdi dedesini. Tam üç sene geçmişti aradan. Yine böyle bir yaz günüydü dedesini yitirişi. Dedesini kaybetmenin ve doktor olma isteğinin verdiği azimle derslerine çok çalışmış, her yıl birincilikle geçmişti sınıfını.
Babası fabrikada iş bulmuş ve maddi durumları biraz düzelmişti. Ortaokulu birincilikle bitiren oğluna söz verdiği vitesli bisikleti, akşam iş çıkışı alıvermişti. Bisikletinin olduğuna inanamayan Salim, coşkuyla fırladı sokağa. Tabii bisikletiyle. Tüm mahalle arkadaşlarını toplamıştı parka. İşte nihayet onun da bisikleti vardı. Hem de vitesli. Gururla ve biraz da çocuksu bir hava atma duygusuyla bisikletini gösteriyordu arkadaşlarına. Kemal kıskandı arkadaşının yeni hem de vitesli olan bisikletini. “Senin vitesli bisikletin olsa n’olur? Beni kimse geçemez” diye meydan okudu Salim’ e. Salim “Yarışalım o zaman” diye cevapladı Kemal’ i. Birkaç arkadaşı daha katıldılar bu kapışmaya. Eğlence büyük olacaktı. Yarışma parkla okul arasında olacaktı. Beş arkadaş ayakları pedalda hazır bekliyordu. Ahmet’ in komutuyla başladılar deli gibi pedal çevirmeye. Salim için hayatının anlamını ve tüm yaşamını yeniden başlatacak bir yarıştı bu. Kemal ilkin önde götürüyordu yarışı. Fakat Salim, ustaca geçti rakiplerini. Adeta rüzgâr olmuş esiyordu. Okul görünüyordu artık, bayır aşağı bir yol kalmıştı yarışın bitimine. Zafere birkaç dakika kalmıştı Salim için. Bayır aşağı o kadar hızlanmıştı ki köşeden çıkagelen arabayı fark etmedi bile. Arabanın acı fren sesi yankılandı ıssız sokaklarda. Salim’ in kıpırtısız bedeni şekerci dükkânının hemen önünde uzanıyordu. Bisikleti arabanın önünde yamru yumru bir halde sahipsiz kalakalmıştı. Haftalarca kendini bilmez halde hastanelerde yattı Salim. Kendine geldiğinde onu bekleyen acı gerçekle karşılaştı.
Artık eski Salim değildi. Zıp zıp zıplayan, yerinde duramayan Salim yoktu artık. Ayaklarına söz geçiremiyor, hareket ettiremiyordu. Tıpkı bir kukla gibi bir elin tutup kaldırması gerekiyordu hareket etmeleri için. Kimseyle konuşmuyor, yemek yemeyi dahi istemiyordu. Odasından sokakta oynayan arkadaşlarının seslerini duyabiliyordu. Neşe içinde koşup oynuyorlardı. Daha birkaç ay öncesinde Salim de onların arasındaydı. En haylazları, en coşkulusu Salimdi. Neden Ahmet’ in başına gelmediydi? Kendi başına gelenler. Her gün daha çok kahroluyordu bu yarım kalan yaşantıya. Kapı çalınsa açıverecekmiş gibi hızla kalkmak istiyor ama ayakları artık ona itaat etmiyordu. Telefonlara cevap vermek için bir an hareketleniyor ama olmuyordu işte. Yemek yemeye, elini yüzünü yıkamaya, her ihtiyacını karşılamaya başka birinin yardımı gerekiyordu. Yeni doğmuş bir bebek gibi ilgilenilmesi gerekiyordu. Salim’ in kederi boyundan büyüktü. DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst