101 Şifalı Bitki

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
limon

LİMONUN FAYDALARI

Limon, güzelliğine düşkün olan kadınların özellikle tüketmesi gereken sebzeler arasında yer almalı. Cildiniz için canlandırıcı bir etki yapan limonu ayrıca peeling, temizleme losyonu ve yüz maskesi yapımında da kullanabilirsiniz.

CİLDİNİZ İÇİN SERİNLETİCİ VE CANLANDIRICI BİR ETKİ YAPAR
Altı adet limonu, kabukları ile birlikte halka şeklinde dilimleyin. Derin bir kaba soğuk su doldurun ve içine dilimlediğiniz limonları atın. Limonların kabukları yumuşayana kadar en az bir-iki saat bekletin. Süre tamamlandıktan sonra limonları elinizle sıkın ve banyo suyunun içine limonları ve hazırlanan suyu ilave edin. Eğer limonların suda bekletilme süresi sizin için çok uzun ise, o zaman limonların suyunu sıkın ve limonlarla birlikte banyo suyuna katın. Hazırladığınız limon banyosunun içinde 20 dakika kalmanız yeterli olacaktır. Bu özel banyo için kan dolaşımınızı hızlandırırken, iç açıcı limon kokusu da güne dinamik başlamanıza yardımcı olacaktır.

CİLT İÇİN LİMON PEELİNGİ Limonun içerdiği asitler cilde aynı zamanda peeling görevi yapabilir. Dirsek, diz ve tabanlarda oluşan sert derileri size şimdi verecek olduğumuz limon reçetesi ile yumuşatarak, pürüzsüz görünmesini sağlayabilirsiniz. Bir çorba kaşığı limon suyu ile iki çorba kaşığı balı kısık ateşte hafifçe ısıtın. Ocaktan alındıktan sonra bir süre soğumasını bekleyin. Hazırlanan karışım soğuduktan sonra kuruyan ve çatlayan cildin üstüne sürün. 20 dakika beklettikten sonra peeling yaptığınız bölgeyi su ile temizleyin. Son olarak temizlediğiniz bu bölgeyi limon kabuklarıyla ovalıyın. Bu işlem sonunda derinizin taze görünüşü sizi bile şaşırtacaktır.

LİMONLU YÜZ TEMİZLE LOSYONU
Limon yağlı ciltler için ideal bir temizleyicidir. Çünkü limonun sıkılaştırıcı bir etkisi vardır. Tarifini verdiğimiz yüz losyonu, yüzdeki siyah nokta ve sivilcelere karşı en ideal losyondur. Bunun için 30 ml. limon suyunu 30 gr. bal ve 200 ml. damıtılmış suyla karıştırın ve bu karışımı bir cam şişesinin içine koyun. Hazırladığınız bu losyonu sabahları ve akşamları, bir pamuğa damlatarak yüzünüze sürün. Böylece hem temiz hem de canlı bir cilde sahip olacaksınız.
Ancak yüzünüze bu karışı sürdükten sonra en az iki saat güneşe çıkmamaya dikkat edin. Aksi halde yüzünüzde lekeler oluşur.

LİMONLA DEĞİŞİK YÜZ MASKELERİ Az yağlı yoğurda 5 damla limon suyu katın. Yüzünüzü temizledikten sonra bu maskeyi sürün ve 15 dakika bekleyip yıkayın.
Avokado”nun yarısını püre haline getirin, içine bir çay kaşığı limon suyu katın ve bir yumurta akını iyice çırptıktan sonra ekleyin. Cildiniz kuru ise birkaç damla badem yağı da koyun. Karışımı yüzünüze ve boynunuza uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra su ile temizleyin.
100 gr. yulaf ezmesi, 1 limon suyu ve bir yumurta akını karıştırdıktan sonra ortaya çıkan karışımı, maske halinde yüzünüze yayın. 10 dakika bekleyin. Bu maske cildinizi gerginleştirecektir.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Kiraz

Güzel bahar mevsiminin en lezzetli ve en sevilen meyvelerinden biridir kiraz…Gerek görünümü gerek hoş tadı ile insanı kendine çeken bu meyveyi bol bol tüketebilmeniz dileği ile…

Kirazın Faydaları

İdrar söktürür. Böbreklerde biriken zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur. Kabızlığı giderir. Kanın temizlenmesine yardım eder. Nikris, Romatizma, Damar sertliği ve Mafsal kireçlenmesinde faydalıdır. Karaciğer şişliğine iyi gelir. Safra akışını normale döndürür. Sinirleri kuvvetlendirir. Vücudun direncini artırır. Sivilceleri önler. Susuzluğu giderir.
Kabukları, ishali keser. Ateşi düşürür. Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü giderir.
Tibbi Etkileri ve Kullanımı Kiraz ağacının kabuğu, yaprakları, çiçekleri ve meyve saplan bedene yararlı etkiler taşır. Bu tıbbi etkiler ve onlardan yararlanma yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz:

• Kabuğu peklik verici ve ateş düşürücüdür. Bunun için ağacın gövde ya da dallarının kabuğu soyulup kaynatılarak dekoksiyonu yapılır ve içilir.

• Yapraklan müshildir. Kaynar suya daldırılan yaprakların demlendirilmesiyle hazırlanan infüzyonu içilir.

• Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü geçirir. Bunun için ağacın çiçekleri kaynar suya daldırılıp demlendirilerek yapılan infüzyonu içilir.

Bunun için 15 - 20 gr kadar kiraz çiçeği bir litre suda 15 dakika haşlanmalıdır.

Kiraz ağacının tıbbi bakımından en etkili ve önemli bölümü meyve saplarıdır. Kirazın ve hatta vişnenin (Cerasus vulgaris) meyveleri yenilirken sapları atılmayıp gölge ve havadar bir yerde kurutulursa aşağıdaki tıbbi etkileri taşıyan doğal bir ilaç elde edilir:

• Kiraz ya da vişnenin meyve sapları idrar söktürücüdür.

• Böbrekleri ve idrar yollarını temizler.

• İçerdiği bazı mineraller nedeniyle bedenin su dengesini düzenler.

• Kabızlığı giderir.

• Bedeni güçlendirici toniktir.

Bu etkileri sağlamak için 2-3 tatlı kaşığı kurumuş kiraz ya da vişne sapı alınıp 1 bardak suya konularak kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10-15 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Mandalina

Latincesi Citrus Reticulata olup Akdeniz ülkelerinde, Brezilya, Meksika ve ülkemizde yetişen bir ağaçtır.

Herbal Terapi
Çiçekleri çay olarak içilmekte ve meyvesi yenmektedir. Sindirimi kolaylaştırıcı ve sakinleştirici olarak kullanılmaktadır.

Aromaterapi

Mandalın aromatik yağı, tatlı portakal ve limon kokusunda, psikolojik rahatsızlıklarda sakinleştirici, uykusuzlukta, idrar retansiyonunda, aşırı huzursuzlukta, yara izinde kullanılır.

Kozmetikte Kullanım

Mandalina yağı derinin üzerindeki porus adını verdiğimiz gözeneklerin açılmasında, tonik olarak ve aknede kullanılmaktadır.

Kullanım Şekli

Masaj olarak, banyoda, buğu tarzında kullanılır. Eklem ağrılarında masaj tarzında uygulanır. Banyoda gevşeme sağlamak ve yorgunluğu gidermek için birkaç damla kullanılır. Mandalın esansı yağı, deri üzerinde irite edici etkisi mevcuttur, güneş yanıklarında dikkatli kullanılmalıdır. Serin yerde ve koyu şişelerde saklanmalıdır.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Muz

Son derece besleyici bir meyve olan muzun içerisinde % 75 oranında su, % 1,3 oranında protein ve % 0,6 oranında da yağ bulunmaktadır. Geri kalanı ise çeşitli karbonhidratlardan ve önemli ölçüde potasyumdan oluşmaktadır. Birçok hastalığın tedavisinde faydalı olduğu gibi özellikle de, ateş, sindirim bozuklukları, kas krampları ve kas gevşekliği gibi durumlarda tavsiye edilir. İçerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde, atıkların vücuttan dışarı atılması işlemini kolaylaştırır.
Kan basıncının düşürülmesini sağlar. Bunun yanında muz, alerji tedavisinde de kullanılır. İçindeki potasyum, sodyum ile birlikte çalışarak hücre ve kas gelişimini sağlar, vücudun su dengesini ayarlar ve kalp atışlarının normale dönmesini sağlar. Eğer vücuttaki sodyum-potasyum dengesinde bozulma olacak olursa, sinir sistemi ve kasların faaliyetlerinde düzensizlik meydana gelir. Bu sebeple potasyum dengesinin korunması vücut için son derece önemli bir konudur. Ayrıca potasyum eksikliği, vücutta ödem oluşmasına ve kan şekerinin düşmesine yol açacağı için, söz konusu dengenin korunması oldukça mühimdir.
İçerdiği B6 vitamini sayesinde, protein ve amino asitlerin pek çok kimyasal reaksiyona girmesinde muz aktif bir görev alır. Ayrıca beynin normal fonksiyonlarını gerçekleştirmesine yardımcı olur. Kırmızı kan hücrelerinin oluşmasını destekler. Bunun yanında vücut sıvıları arasındaki kimyasal dengenin sürekliliğini sağlar. Enerji üretimine yardımcı olur ve strese karşı dayanıklılık sağlar. İçerdiği karbonhidrat, yağ ve proteinin metabolik işlemleri sırasında yardımcı enzim görevi görür. Ayrıca bazı anemi (kansızlık) türlerini tedavi eder. Hücre ve kas gelişiminde ve vücudun sıvı dengesinin korunmasında aktif rol oynar. Kalp hastalıklarında da, tedavi edici etkisi vardır. İçerdiği B6 vitaminin eksikliğinde ise yorgunluk, şuur bulanıklığı, sinirlilik, uykusuzluk, kansızlık, böbrek taşları ve cilt dokusunun bozulması gibi hastalıklar ortaya çıkar.
Yorgunluğa ve ishale de birebirdir...
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Kivi

Anayurdu Çin olan kivinin bir tanesinin sahip olduğu C vitamini, bir insanın alması gereken günlük C vitamini ihtiyacından bile fazladır.

Amerika'da bu hârika meyve üzerinde yapılan araştırmalar, kivinin birçok derdin devâsı olduğunu ortaya çıkardı.

Çocukların dengeli büyümeyi ve gelişmeyi başarabilmeleri için yüksek oranda vitamin ve minerallere ihtiyacı vardır. İyi dengelenmiş vitamince zengin bir diyet vücudun sağlıklı gelişiminin en iyi garantisidir.

Sağlıklı vücuda sahip olabilmemizin en önemli şartlarından birisi bağırsaklardan düzgün geçişlerdir. Bu beslenmemiz sonucu ortaya çıkan zararlı maddelerin vücuttan atılabilmesini kolaylaştırır.

Bitkisel besin araştırma dünyasında, kivi meyvesi insan hücrelerinin çekirdeğindeki DNA’yı zarardan koruma yeteneğinden dolayı araştırmacıları büyülemiştir.

Astıma karşı koruma kivi gibi C vitamini yönünden zengin meyveyi yemek ıslık çalar gibi konuşma türündeki astımla ilgili solunumsal belirtilere karşı önemli bir koruyucu etki sunmaktadır.

Aspirine kan inceltici bir alternatif Kivi aspirinin kardiyovasküler sağlık korumasında leziz bir kan inceltici alternatifi yaparak kan pıhtılaşması riskini önemli bir şekilde düşürmekte ve kanınızdaki yağ miktarını azaltmaktadır.

Kolesterol seviyesini düşürür,

Cilde kadifemsi bir yumuşaklık ve ışıltı kazandırmak, kırışıklıkları hafifletmek için ekstra bakım uygulamakta yarar var.

Karaciğeri çalıştırır, kanı temizler,

Kadınlarda göğüs kanserini önler,

Grip ve soğuk algınlığının çabuk atlatılmasını sağlar,

Kan basıncını ayarlar, tansiyonu düşürür,

Vücudun direncini artırır,

Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler,

Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
Kivi tahmin edildiğinin aksine tropikal değil subtropikal bir meyvedir. Bu yüzden buzdolabında saklanması gerekir. Kivinin çabuk olgunlaşmasını istiyorsanız kapalı bir plastik çantada içerisinde bir elma, armut yada muzla saklayın. Bu meyveler kivinin ve avakadonun çabuk olgunlaşmasını sağlayan etilen gazı salgılar.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Armut

Armut (pirus communis) : Gülgillerden; çiçekleri beyaz bir ağacın meyvesidir. Armut; suluca yumuşak tatlı ve küçük çekirdeklidir. Ankara , Mustabey, Çengel, Kumla, Bey olmak üzere birçok çeşidi vardır. Armut, sarı-yeşil arası renklerde, lifli, hazmı kolay ve mineral açısından oldukça zengin bir meyvedir.

Faydası :
*İdrar söktürücüdür.
*Yüksek tansiyonu düşürür.
*Kanı temizler bütün salgı bezlerinin normal çalışmasını sağlar.
*Kansızlığı giderir, kabızlığı önler.
*Sinirleri yatıştırır.
*Nıkris (gut) ve romatizmada faydalıdır.
*Nezleye iyi gelir.
*Zihni yorgunluğu giderir.
*Susuzluğu keser.
*Tükürük ifrazatını artırır.
*Hamilelerin kusmalarını azaltır.
*Hazımsızlığı giderir.
*Mafsal kireçlenmesi, nikris ve romatizmada faydalıdır.
*Şeker hastaları da yiyebilir.turkeyarena.com
*Midesi zayıf olanların kompostosunu içmeleri tavsiye edilir.
*Yemeklerden önce yenecek olursa daha faydalı olur.
*Böbreklerin düzenli çalışmasına, böbrek taşlarının ve kumunun dökülmesine yardım eder
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Ananas

Tropikal Bir Meyve: AnanasDeğerli mineraller ve vitaminler deposu: örneğin;
Pürüzsüz bir cilt için, demir; güçlü saç-tırnak ve cilt için, kalsiyum; sağlıklı cilt ve göz için, vitamin A; hücrelerin çoğalmasını sağladığı için, vitamin B ve cilt deki kollagen oluşumu için vitamin C içeriyor.
Protein sindiren ve zayıflamayı sağlayan enzim olan bromelain sayesinde sadece sindirime yardımcı olmakla kalmaz, vücutta meydana gelebilecek olan iltihapları ve şişkinlikleri de etkili bir biçimde azaltır. Özellikle sinüzit, bademcik iltihabı, gut hastalığı, mafsal iltihabı ya da yaralanma veya ameliyatlardan sonraki iyileşme dönemlerinde ananasın faydalı olduğu bilinmektedir.
Bromelain, vücudun su tutmasını azaltır, iltihapları giderir, Aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir. Ancak bromelainin kan inceltici ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmez. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar oluşturabilir veya kalp hızını yükseltebilir.


Ananas, az bulunan bir mineral olan manganezin mükemmel bir kaynağıdır. Anti oksidan koruma sağlar ve bağışıklık sisteminin destekçisidir. Sağlıklı bir diyet meyvesidir.
Ananas kilo verdirir. Ananas insan vücudunun ihtiyaç duyduğu bütün vitaminleri ve 16 doğal mineral içerir. Ananasın kilo verdirmedeki sırrı ise zengin suyunda saklıdır. Ananas suyu vücuttaki yağı etkili bir şekilde eritebilir. Dolayısıyla her gün yemekte ananas ya da ananas suyu tüketilebilir. Ancak yemeden önce ananası tuzlu suda yarım saat bekletmek gerekir.
Mide ve bağırsakları temizler. Ananas etin sindirilmesinde yardımcı olabilir. Ananasta bulunan protein mayası, yemeklerdeki proteinleri etkili bir şekilde çözümleyerek mide ve bağırsakları hareketlendirir.
Cilt ve saçı güzelleştirir. Ananasın içerdiği zengin B vitamini cildi etkili bir şekilde nemlendirir ve saçı da parlatır. Bunun yanı sıra ananas stresin giderilmesi ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine de yardımcı olur.
Tansiyon ve kandaki yağ oranını düşürür. Ananas kan dolaşımını hızlandırarak hem tansiyonu, hem de kandaki yağ oranını düşürmede etkili olabilir. Ananas, vücutta yağ birikimini de önler.
Nezleye karşı birebirdir. Ateş, öksürük ve boğaz ağrısı nezlenin en önemli belirtileridir. Bu durumda, yatakta dinlenmenin yanı sıra bir bardak taze ananas suyu da içilebilir. Çünkü ananas suyu ateşin düşürülmesi ve nefes borusu enfeksiyonunun önlenmesinde de etkilidir. Tıbbi araştırmalara göre, eskiden beri insanlar, boğaz ağrısı ve öksürüğü ananasın içerdiği protein mayasıyla gidermeye çalışmıştır.
Beyne giden kan yollarını temizler ve beynin kan dolaşımını arttırır.
Ananasın son yapılan araştırmalarda doğal yapısında bulunan bromelain enziminin CCS molekülünü içerdiği ve bunun da kansere karşı insan vücudunun bağışıklık sistemini harekete geçirdiği kanıtlandı. Bromelain, vücuttaki proteinleri ayrıştıran ve sindiren bir enzim olduğundan hazmı kolaylaştırır, mide asidini düzenler. Kemik ve eklemlerdeki kireçlenmeyi önler. Alerjilere karşı korunma sağlar. Ananasın içindeki enzimlerin yağ yakma özelliğinin olması kozmetik sektörünün de bu meyveye olan ilgisini giderek arttırıyor. İdrar söktürücü etkisi nedeniyle vücuttaki toksinlerin atımına yardımcı olduğundan selülit tedavisinde de kullanılıyor.
Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nane

Ballıbabagiller familyasından; nemli yerlerde yetişen, genellikle tüylü ve çok kokulu otsu bir bitki cinsidir nane… Başak biçiminde beyaz, pembe veya morumsu çiçekleri vardır. Güzel kokuludur.

Hanımların yemeklerinin lezzetine lezzet katan, kokusuyla gönülleri saran bu bitkinin faydalarını biliyor musunuz?

Nanenin Faydaları
Öncelikle hazmı kolaylaştırıcı etkisi vardır. Gaz söktürür. Karaciğer yetersizliğini giderir. Safra akışını düzenler. Mide ağrılarını keser.

Bağırsaklarında problem yaşayanlar için birebirdir. Bağırsak spazmını giderir. Nefes almayı kolaylaştırır. Astım, grip, bronşit ve öksürükte faydalıdır.

İçerisindeki B vitamini sayesinde sinir rahatsızlıklarına iyi gelir. Sinirleri kuvvetlendirir. Sükunet verir. Heyecanları ve korkuyu yatıştırır.

Kusmaları önler. Bu nedenledir ki, mide bulantılarında limonla bir likte kaynatılarak tüketilmesi tavsiye edilir… Migren, uykusuzluk ve baş dönmelerinde faydalıdır. El ayak titremesi, dil tutukluğu, felç ve uykusuzlukta kullanılır. Kalbi kuvvetlendirir. Sinirsel kalp çarpıntılarını keser.

Anne sütünü artırır. Adet günlerinnin ağrısız olmasını sağlar. Sütle şişen memelerin şişini indirir. Soğuk algınlığında faydalıdır. Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur. İdrar söktürür. Mide ülseri ve gastrit olanlar fazla kullanmamalıdır. Şekercilik, lavantacılık ve eczacılıkta kullanılır.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Avokado


Avokado kabuğu yeşil, yenen kısımları beyaz, iri çekirdekli bir meyvedir. Avokado tam olgunluğa toplandıktan sonra erişir. Lezzetini anlamak için olgunlaşmasını beklemek gerekmektedir.


Avokadoyu hemen tüketmek üzere satın alacaksanız, yumuşak olanı seçmeniz gerekir. Seçerken dış yüzeyinin parlak ve kaygan olmasına, salladığınızda çekirdeğin sesinin gelmesine dikkat edin. Birkaç gün sonra tüketecekseniz, sert olanı tercih etmeniz daha iyi olacaktır.


Avokadolar, doğanın bize sunduğu en mükemmel besinler arasında güçlü bir yer edinmiştir. Lezzetli ve aynı kolay yenmesi sayesinde pratik bir meyvedir. İçerdiği E ve C vitaminlerinin yanı sıra protein ve sağlıklı yağları da bize sunar. Vücudumuzun içine olduğu kadar dışına da yararlıdır, yani cildimize.


Avokado çok çeşitli şekillerde yenebilen bir meyvedir. Salatası, kanepe türleri, makarna sosu ve Meksika mutfağına özgü bir Guakamole mezesi halinde yenebilir.


Cilt Bakımında Yeşil Devrim :
Son zamanlarda cilt bakım ürünleri ile ilgilendiyseniz, avokado özlü ürünlerin çok popüler hale gelmeye başladığı sizin de dikkatinizi çekmiştir.


Bunun nedeni, son zamanlarda yapılan çalışmalar ile, bilim adamlarının, avokado içinde doğal olarak bulunan E vitaminin cilde yararlarıdır. Bu yararlar arasında, cildi yaşlanmaya karşı güneş ışınlarından, dumandan ve kirli havadan doğal olarak koruma da bulunmaktadır.


Avokadolar mucizevî bir şekilde çok güçlü nemlendiriciler olarak nitelendirilebilir. Ciltteki su akışkanlığını artırır, cildi nemli tutarak sağlık kazandırır. Aynı zamanda E vitamini, avokado içinde doğal olarak bulunduğu için, diğer formlarından çok daha fazla yarar sağlamaktadır.




Avokadonun Faydaları :

Avokadonun Kabızlığa karşı etkili, bağışıklık sistemini güçlendirici özellikleri bulunmaktadır. İçerdiği doymamış yağ asitleri kanda kolesterolün yükselmesini önler dolayısıyla Kalp ve damar hastalıkları için en iyi doğal ilaçtır. Avokado, vücutta toksik maddeleri etkisiz hale getirerek, yaşlılığa yol açan zararlı maddeleri yok eder. Dolayısıyla yaşlanma sürecini yavaşlatarak hastalıkları önlemede önemli rol oynar.

İçeriğinde bulunan protein, mineral ve vitaminler küçük çocukların ve hamile bayanların dengeli ve sağlıklı beslenmelerinde çok gerekli olan maddelerdir. Avokado, vücudun karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında düzenleyici olarak görev yapar.

Nasıl ve Nerede Kullanacağız?

1. Meyve uzunlamasına ortadan kesilir. Ortadaki iri çekirdek çıkarılır. Meyve ince ince cips gibi doğranır veya ezilir. Tuz, kırmızı veya karabiber ekilir. Limon sıkılır karıştırılır. Arzuya göre biraz taze yada kuru soğan kıyılarak ilave edilir, Maydanoz ve domates ilave edilebilir. Salata gibi yenir, yağ istemez.

2.Soyulmuş ve ezilmiş avokado sarımsaklı yoğurt ile karıştırılır. Limon ilave edilmez, böyle de yenilebilir.

3. Omlet yapılır. Peynir yerine avokado konur.

4. Mantar sote gibi sote yapılabilir.

5. Ezilmiş avokado bal ve ezilmiş cevizle karıştırılır. Bu takdirde tuz, limon, biber ilave edilmez.

Bazı öneriler :

1. Avokadoları soyduktan sonra kararmamaları için limonlu suda bekletin.

2. Saltalar için, avokadoları dilimlemek yerine bir kaşıkla oval parçalar çıkardıktan sonra üzerlerine limon sıkarak servis yapabilirsiniz.

3. Çabuk sos hazırlamak için, soyulmuş avokadoyu püre haline getirin. İçine 1 çorba kaşığı rendelenmiş soğan, 1 limonun suyu, tuz ve karabiber ekledikten sonra karıştırın. Havuç, salatalık ve kerevizle servis yapılır.

4. Avokado tavuğa çok yakışır. Taze bir pidenin veya sandviçin içine haşlanmış tavuk, ince dilimlenmiş avokado, marul yaprakları, domates dilimleri , taze soğan koyulur, arasına mayonez gezdirilir afiyetle yenir.



devamını oku: Avokado ve faydaları-mucize iksirler Avokado ve faydaları-mucize iksirler
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Ayva

Ayva, Pekçok Hastalığa Şifadır

Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, ayva yemenin büyük yararları olduğunu belirti.

Meyvesinde pektin, tanen, şeker, organik asit, A ve C vitamini ve mineral tuzlardan bol miktarda bulunduğunu, tohumlarında ise yüzde 14-18 oranında tutkal maddeler, yüzde 16-20 oranında yağ, tanen, renkli maddeler ve yüksek oranda protein, az miktarda amygdalin ve emülsin olduğunu belirten Prof. Dr. Karadeniz, ayvanın kalp, akciğer, boğaz, mide, böbrek, göz, bağırsak, ağız rahatsızlıkları ve adet kanamalarına oldukça faydalı olduğunu dile getirdi.

Prof.Dr. Karadeniz, ayvanın yararlarını şöyle açıklıyor:

"Meyvelerinden hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok etkilidir. Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır. Kalpteki sıkıntıyı, çarpıntıyı ve ağız kokusunu giderir. Harareti ve ishali keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Vücudun gelişmesine yardım eder. Ayva damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi gelir, tansiyonu düşürür, safrayı düzene sokar. Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır.

Meyvesinden yapılan reçel, sindirim sistemi rahatsızlıklarında tedavi edici olarak görev üstlenmekte, cinsel arzuyu kuvvetlendirmektedir. Tereyağında pişirilen ayva; nefes yolu hastalıklarına, müzmin öksürüğe, bronşite ve tüberküloz hastalığına iyi gelmektedir. Ayva çiçeği bal ile macun yapılıp yutulursa, baş ağrısını keser. Ayva çiçeği kaynatılıp içilirse, kalp çarpıntısını keser, kalbi kuvvetlendirir, annenin sütünü artırır. Ayva kokusu kalp ve dimağı kuvvetlendirir. Ayva hoşafı yaşlıların ayaklarının tutukluk yapmasını giderir. Ayva varise karşı iyidir, yorgunluğu, bitkinliği giderir."

Ayva hoşafının ağız yaralarına, akciğer veremine iyi geldiğini, gece uyurken ağızdan salya gelmesini önlediğini de belirten Prof.Dr. Karadeniz, şöyle devam ediyor:

"Yaprağı kaynatılıp içilirse ishali keser. Ayva yaprağı kaynatılır, suyu ile gargara yapılır, pişmiş yaprakları ile de lapa yapılıp boğaza konursa boğaz ağrısını ve şişliğini giderir. Burun kanamasını önlemek için buruna ayva suyu çekilmelidir. Ayva suyu aşırı adet kanamasını önler, bağırsak kanamalarını keser, dizanteriye karşı çok faydalıdır. Doğumu kolaylaştırmak için ayva suyu ve ayva çekirdeği kaynatılıp içilmelidir.

Ayva kabuğu veya ayva çekirdeği kaynatılıp içilirse, idrar yolu iltihaplarına iyi gelir. Ayva suyu iştah açar, böbrek ve sidik torbası iltihaplarını iyileştirir. Grip ve nezle olanlar bol bol yemelidirler. Ayva suyu vücudu terletmek için çok etkilidir. Ayva böbrek zafiyetine, mide zafiyetine, karaciğer zafiyetine, mide bulantısına, deniz tutmasına, mide gevşemesi ve mide düşmesine, çok faydalıdır. Pişirilmiş ayva iyi gelir.

Ayva suyu vesveseye ve mide ülserine iyi gelmekte, dimağı kuvvetlendirmektedir. Göz beyazı, göz kapak ve kirpiklerinin iltihaplanmasında ayva yaprağı kaynatılıp soğutulduktan sonra gözler günde birkaç kez yıkanır. Ayva meyvesi üzerindeki tüyler kanayan yere konursa kanamayı durdurur. Beyaz akıntıya karşı ayva yaprağı kaynatılıp aç karnına içilmeli ve haricen yıkanılmalıdır. Ağız içi yaraları ve boğaz iltihapları için kurutulmuş ayvanın suda bekletilmesi ile elde edilen şurup gargara olarak kullanılırsa şifa verir"
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Isırgan otu

kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir. Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa sahipti. Albrecht Dürer (1471 - 1528) bir tablosunda, elinde ısırganotu olan bir meleğin Tanrı katına uçusunu canlandırmıstı.

İsviçreli botanik bilimci Künzle, bir yazısında, yakıcı özelliği sayesinde (Tüylerde bulunan histamin ve asetilkolin) korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün çoktan kurumuş olacağını belirtmişti. Eğer kendini koruyamamış olsaydı, haşarat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi.

Büyük ısırgan otu (Urtica diocia L.), çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m 'yi geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Küçük ısırgan otu (Urtica Urens L.), bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Boyu 60 cm kadar olabilir. Yapraklar açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Duvar kenarları ve harabeliklerde bol olarak görünür.

Her iki türün de yaprakları 2- 4 cm uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir. Taze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir. Türkiye' de her iki tür de yetişir.

Egzema ve egzemaya eşlik eden baş ağrılarıısırgan otu çayı ile iyileştirileilirler. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir.

Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler. Egzemalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle iyleştirmek gerekebilir. Isırganotu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırganotu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir.

İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile iyileştirilebilirler . Aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir. lkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmak önemlidir. Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlanarak içilebilir. Bu tür çay kürlerinden sonra kişi kendini anlatılamayacak kadar iyi hissedebilir. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir.

Ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.



Isırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanması nda, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir.

Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. Işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar. Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki çayı fayda sağlayacaktır. Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar.

Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunlukları nda, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırganotu çayı içebilirler.

Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.

Taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar. Her tür saça özellikle iyi gelen ısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırganotu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden, ısırganotu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmaları nda, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür. Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır.

Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır.Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak:

Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardagı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.

Isırganotu Tentürü: Ilkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldigince ince kıyılır ve bir sisenin bogazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, hergün çalkalanarak güneste 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli siselerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.

El ve Ayak Banyoları: Iki avuç dolusu yıkanmıs kök, sap ve yaprak, 5 litre soguk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

Saç Yıkamak: 4-5 avuç taze veya kurutulmus yaprak, 5 litre suya koyulur, agır ateste kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldıgında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmıs kök, 10-12 saat soguk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Kabak

Meyveleri bol lifli bir bitki olan kabak, bağırsakları tembel olanlar için tercih edilmesi gereken yiyeceklerdendir. Kabak potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir gibi madensel elementler içerir. Kabak bedeni temizler, sinirleri yatıştırır. Besin değerinin kaybolmaması için kabağı buğuda pişirmek önerilir. Kabak çiğ olarak rendelenip salatalara da katılabilir.

Bir tür kabakKabak çekirdeğinin iç kısmında rezin, sabit yağ (% 45-50), steroller ve etkili madde olarak kukurbitin isimli bir amino asit bulunmaktadır. Bu bileşiğin miktarı, türe ve varyeteye bağlı olarak,% 0.5-2 arasında değişir.

Etki ve kullanılış: İnsanlarda zehirliliği bulunmayan bir kurt ve şerit düşürücüdür. Yakın Doğuda tenya düşürücü olarak geniş bir şekilde kullanılır. Özellikle çocuklarda rahatlıkla kullanılabilir.

Kullanılış şekli: Dış kabuğu (beyaz renkli ve sert olan kısım) soyulmuş taze tohum (Semen Cucurbitae excorticatum)'dan çocuklara 30-40 g, yetişkinlere ise 50-100 g, bir defada aç karnına verilir. Sindirimin kolay olması ve etkisini daha kısa sürede göstermesi için kabuğu soyulmuş tohumlar bir havanda ezilir, bal veya şeker ile karıştırılarak macun haline getirilir.

Bağırsak parazitlerini kolaylıkla dışarı atmak için, çekirdekler alındıktan bir saat sonra, bir müshil (yetişkinler için 30-40 gr hintyağı) alınabilir.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Fındık

Saglıklı beslenme ve gıda teknolijisi alanlarında kamu ve özel sektör kuruluşlarının kısa ve uzun vadeli sorunlarına iyi donatılmış labaratuar ve teknoliji gücü ile uygulamaya dönük çözümler bulmak amacıyla kurulan TÜBİTAK MARMARA MERKEZİ. Beslenme ve Gıda Teknolijisi Bölümü birim Başkanı Prof.Dr.Mehmet Pala ve çalışma arkadaşları Fındık ve Fındık Yağının saglık açısından degerlendirilmesi proje dahilinde araştırarak sonuçlarını kamuoyuna sundular.

Prof.Dr.Mehmet Pala ve Dr.Filiz Açkurt yaptıkları açıklamada; Fındık ve Fındık yağının ulusal ekonomiye yaptığı 1 milyar doları aşkın katkının yanında besleyici özellikleri ile en önemli besinlerimizden biri oldugunu açıkladılar.
Elde edilen sonuçlar degerlendirildiginde; Enerji degeri 639kcal/100g olan fındıgın protein içerigi % 8.2 olarak bulunmuştur.Bu deger bitkisel kaynaklı proteinler için önemli sayılmaktadır. İncelenen fındık çeşitlerinde ortalama yağ oranı % 62.7 olarak saptanmıştır. Bu yagın, yağ asitleri bileşimin %82 sini oleik asit oluşturmaktadır.

Son yıllarda yapılan çalışmalarda fındıkta çok yüksek düzeylerde bulunan tek çift baglı doymamış yağ asidi oleikasidin kanda kolestürün yükselmesini önledigi ve böylece kalp-damar hastalıklarına karşı korucu etki gösterdigi belirtilmektedir.

Fındıgın ve Fındık yağının bu açıdan önemi Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya eyalitinde yapılan 6 yıl süreli bir araştırma ile de belirlenmiştir. Bu çalışmaya göre günde en az bir kere fındık yiyen veya fındık yağı kulanan bir insanın, hiç fındık yağı kullanmayan insana göre enfarktüsten ölme riski yarı yarıya azalmaktadır.


İncelenen fındık ve fındık yağı örneklerinde ortalama vitamin içerikleri;
B1 vitamin 0.33,
B2 vitamin 0.12,
niasin 1.75,
B6 vitamini 0.24,
E vitamini 31.4 MG/100GR`dır.
Fındık ve fındık yağı vucutta karbonhitrat protein ve yağ metobolizmasında düzenleyici olarak görev yapan bazı B gurubu vitaminler için önemli bir kaynaktır. B1 ve B2 vitaminleri için iyi, B6 vitamini içinse çok iyi kaynak oldugu saptanmıştır TÜBİTAK tarafından ülke çapında 960 okul çoçuyla yapılan bir tarama çalışmasında Türk çocuklarının %90'nı B2, %84'ünün de B6 vitamin yönünden yetersiz beslendikleri gözlenmiştir.Kan yapımı ve ruhsal sağlık açısından gerekli olan B2 ve B6 vitaminleri fındık ve fındık yağında önemli düzeylerde bulundugundan bu besinin her gün düzenli olarak tüketilmesi ülkemiz çocuklarının iki ana beslenme sorununa pratik bir çözüm olarak düşünülmektedir.

Fındık ve fındık yağı E vitaminin bilinen en iyi kaynagıdır. Bu vitaminin kalp ve diger kasların sağlığı ve üreme sisteminin normal çalışması için gereklidir. Alyuvarların parçalanmasını önleyerek yine ülkemizde yaygın olan kansızlıga karşı koruyucu etki oluşmasını önleyerek veya oluştuktan sonra onları etkisiz hale getirerek kanser hastalıgına karşı korumasıdır.
Fındıkta ve fındık yağında E vitamini yüksek, çok çift baglı doymamış yağ asidinin az olması vucutta özellikle kalp dokularındaki hücrelerin korunmasını sağlamaktadır.

Fındık ve fındık yağının kemiklerin ve dişlerin yapımı için gerekli olan kalsiyum kan yapımında görev alan demir büyüme ve çinsiyet hormonalrının gelişmesinde rol oynayan çinko için en iyi kaynaklarında birisidir. Ayrıca sinirlerin uyarımı ve kas dokusunun çalışması için gerekli olan potasyumda zengindir. İşte bu yüzden fındığın ve fındık yağının insan yaşamında degerli bir yeri oldugu görülmektedir.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Fıstık

Yer Fıstığının FaydalarıKonuşma dilinde kısaca fıstık dediğimiz ve tohumu ülkemizde kuruyemiş olarak sıkça tüketilen Yerfıstığı, Baklagillerden aynı adı taşıyan biryıllık otsu bitkinin meyvesidir. 20-70 cm. kadar boylanabilen ve birçok türü olan yerfıstığının anayurdu Güney Amerika'dır.

Bitkinin karşılıklı ve ikili olarak dizilmiş yeşil renkli küçük yaprakları, sarı renkli ufak çiçekleri vardır. Bu çiçekler döllendikten sonra yere doğru eğilerek oluşan meyvelerini toprağa gömer. Bolca ürün veren yerfıstığı bitkisi, küçük bahçelerde yapılan aile tarımı için pek uygundur.

Kuruyemiş olarak tüketilmesinin yanı sıra özellikle Batı ülkelerinde, yemeklik olarak ve sabun yapımında kullanılan yağı çıkarılır. Preslerde yağı alınan tohumun küspesi azot bakımından çok zengin olduğu için hayvanlara yem olarak yedirilir. Ayrıca ürün alındıktan sonra toprakta kalan bitkinin sap ve yaprakları da iyi bir hayvan yemi olur. Batı ülkelerinde yerfıstığı, tatlıcılıkta ve çikolatacılıkta da kullanılmaktadır.

BESİN DEĞERLERİYağ ve protein yönünden pek zengin bir besin olan yerfıstığının 30 gramının tuzla kavruluşundan sonra içerdiği besin değerleri şunlardır: 167 kalori: 7.4 gr. protein: 5,4 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 14.2 gr. yağ; 0,7 gr. lif; 114.6 mgr. fosfor; 21,5 mgr. kalsiyum; 119 mgr. sodyum: 193 mgr. potasyum; 50 mgr. magnezyum; 0,09 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini ve 5 mgr. B3 vitamini.

SAĞLIĞIMIZA YARARLARI
Yukarıda saydığımız, bazıları cidden yüksek besin değerlerinin yanı sıra; o Yerfıstığı, kandaki yüksek kolesterol düzeyini düşürür. o Kan şekeri düzeyini kontrol altında tutar, bu nedenle seker hastalarına yardımcı olur. o Yerfıstığının hayvanlarda kanseri önleyici etkileri saptanmıştır: Aynı etkileri insanlarda gösterip göstermediği araştırılmaktadır.

BİTKİSİNİN ÜRETİLMESİYerfıstığı bitkisi tohumlarıyla çoğaltılır. Bitkinin kavrulmamış kalın ve sert kabuklarından çıkarılmış tohumları, ilkbahar mevsiminde doğrudan doğruya bahçelerde derin kazılarak düzeltilip iyi hazırlanmış yerine, sıralar üzerinde 30-40 cm. aralıkla ve toprakta 5 cm. derine ekilir.

BİTKİSİNİN YETİŞTİRİLMESİ
İklim isteği: Yerfıstığı, sıcak ve ılık iklimli bölgelerin bitkisidir. Soğuk yerlerde yetişirse de fıstık tanesi (tohumu) küçük ve az yağlı olur. Ülkemizde Güney Ege ile Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, iklim bakımından yerfıstığı tarımına çok uygundur. Toprak isteği: Yerfıstığı bitkisi hafif bünyeli, süzek (suyu iyi akıntılı), gevşek yapılı, kumlu-tınlı, kalsiyum ve organik madde yönünden zengin toprakları sever. Ağır topraklarda yetişirse de böyle yerlerde bozuk biçimli fıstıklar oluşur. Ayrıca bitkinin hasadında güçlük ve ürün kaybıyla karşılaşılır. Toprak işleme: Yerfıstığı bitkisi doğrudan doğruya yerine ekilip çimlenince ve iyi bakımla fideler 30 cm. boyunda bitkiler haline gelince, bitkinin çevresi çapalanıp patates, yerelması ve diğer bazı bitkilerde olduğu gibi boğaz doldurma işlemi uygulanır. Ayrıca bitki ürün verene kadar 2-3 kez çapalanmalı, toprağı kabartılıp yabani ot mücadelesi de yapılmalıdır. Sulama: Yerfıstığı bitkisi ekildiğinde, çimlenene kadar havalar yağışlı değilse iki günde bir sulanır. Daha sonra kurak ve yağışsız havalarda duruma göre bitkinin 7-20 günde bir sulanması yeterli olur. Gübreleme: Yerfıstığı bitkisi Baklagiller'den olduğu için fazla azotlu gübreye gereksinim duymaz. Bitkiye, genelde azot oranı düşük ama, fosfat ve potas oranı normal düzeylerde olan kompoze fenni gübreler verilir. Bu gübreleme işi, ürün alınana dek iki-üç seferde yapılır. Hasat (Derim): Yerfıstığı bitkisinde hasat zamanının belirlenmesi pek önemlidir. Bitkinin yaprakları sarardığı, kapsüllerinin (sert kabuklu fıstıkların) içi dolup sertleştiği ve pembeleştiği zaman hasat işlemine başlanır. Geciken hasatta fındık içlerinde çürümeler başlar. Erken yapılan hasatta ise, buruşuk ve niteliği düşük ürün elde edilir. Hasat işlemi küçük bahçelerde çapayla, bitkilerin sökülmesi ve kapsüllerin üste gelecek şekilde toprak üzerine yatırılması biçiminde olur. Daha sonra kapsüller elle toplanır. Raflarda kurutulmak üzere bekletilir.

Hastalık ve zararlılarıyla mücadele: Yer fıstığı bitkisine dadanacak zararlı ve hastalıklarla, uzmanlara danışılarak ve uygun tarım koruma ilaçları kullanılarak zamanında, eksiksiz ve aksatılmadan mücadele sürdürülmelidir.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Ceviz

Günde 3-5 tane tüketilmesi önerilen cevizin faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz: Cevizdeki yüksek orandaki omega-3 yağ asitleri kalp hastalıklarını, diyabeti, inmeyi, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor. Ceviz tüketimi kandaki kolesterol seviyesini düşürüyor ve de kalp atışlarında düzensizliği önlüyor.

Cevizdeki fitosteroller, kalın bağırsak, göğüs ve prostat kanseri gibi kanser türlerinden korunma sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Ceviz, damarlarda daha az pıhtılaşma özelliği olan kan tipinin üretimine ve iyi kolesterol oranının kötü kolesterol oranına göre artmasına yardım ediyor, kolesterolün damarları tıkama aşamasında önemli bir adım olan şişme ve kızarıklığı azaltabiliyor.

Cevizdeki l-arginin kan damarlarının iç tarafının pürüzsüz ve düzgün olmasını sağlayarak kan-damar sisteminin rahatlamasını sağlıyor. Cevizdeki yağ asitlerinin kalp hastalıklarını önleme etkileri de mevcut.

Beyne benzeyen ceviz, kavrama ve anlamayı geliştiriyor. Asya'da ceviz hala beyin gıdası olarak kabul ediliyor, bu ülkelerde öğrenciler, sınavlardan önce ceviz yiyerek notlarını yükseltebileceklerine inanıyor.

Omega-3 yağ oranı düşük çocuklarda daha yüksek hiperaktif olma özelliği, daha fazla öğrenim ve davranış bozuklukları, daha fazla huysuzluk ve uyku düzensizlikleri gözlemleniyor. Ceviz, bu sorunları önleyen omega-3 bakımından çok zengin.

Cevizdeki yağ profili, fitosteroller ve magnezyum, safra taşı oluşumunun önüne geçiyor.

Cevizdeki melatonin, beyin bezesi tarafından salgılanan melatoninin insan vücudunun kullanıma hazır formunu içeriyor. Melatonin, gece çalışan ve zaman farkından dolayı uyku düzensizliği çeken kişilerde uyuma rahatsızlıklarını ortadan kaldırabiliyor.

Cevizin, antioksidan özelliği dolayısıyla kardiyovasküler ve sinir sistemine zarar veren parkinson ve alzheimer gibi çok kuvvetli hastalıkların gelişimini erteleyebileceği veya azaltabileceği ileri sürülüyor.

Ceviz, antioksidan savunmada önemli olan birtakım enzimlerde zorunlu kofaktörler olarak görev yapan manganez ve bakır içeriyor.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Sarımsak

Sarımsak (Allium sativum L.), 25-30 cm yükseklikte, yeşilimsi beyaz veya pembe çiçekli, otsu bir kültür bitkisidir. Nadir olarak tohum bağlar. Bu nedenle soğancıkları (diş) ile üretilir. Ülkemizde “Beyaz sarımsak” ve “Siyah sarımsak” olmak üzere 2 çeşit yetiştirilmektedir. Vatanının orta Asya stepleri olduğu sanılmaktadır. Beyaz veya pembemsi renkli, az adette soğancıkdan (diş) meydana gelir. Dişlerin hepsi bir arada bir kabuk tarafından sarılmışlardır. Çok kuvvetli ve keskin bir kokusu ve yakıcı bir lezzeti vardır.


Etken Maddesi

Sarımsağın etken maddesi Allin’dir alin alındıktan sonra enzimatik olaylarla Alicin olarak vücutta değiştirilir. Bu maddenin insan vücudunda oksitleyici etkisi vardır.


Bitkisel Tedavide kullanım alanları.

Sarımsak gerçekten saymakla bitmeyecek ve tamamı da bilinemeyecek kadar yararı olan bir bitkidir. Özellikle;

*Kurt veya solucan düşürücü olarak,
*Haricen yara iyi edici olarak,
*Mantar hastalıklarını engelleyici ve tedavi edici olarak,
*Saçkıran hastalığını tedavi edici olarak,
*Tansiyon düşürücü olarak,
*Antiseptik olarak,
*Kolesterol düşürücü olarak,
*Safra salgılarını artırıcı olarak,
*Kurşun ve yılan zehirlenmelerinde etken olarak,
*Sakinleştirici olarak, şifalı bitkiler

Kullanılan sarımsak dan birden farklı yöntemle etken madde alınır.


Sarımsak dan etken madde elde edilmesi

1- Üsare(Tentür) Yöntemi: Usare hazırlamak için bir miktar sarımsak havanda ezilir, sıkılarak alınan usarenin 1 gr miktarı 10 gr su ile sulandırılır ve bu karışımın içine, usarenin bozulmasını önlemek için, 10 damla kadar etil alkol konur.



2- Emdirme Yöntemi: Bu yöntemde bütün halindeki sarımsaklar ortadan iki ye kesilerek bir ekmek kabuğu gibi emici bir besine sürülür ve içindeki etken maddenin bi emici besin tarafından alınması sağlanır.

3- Sarımsak ruhu Yöntemi: İncecik kıyılan sarımsaklar bir havana alınır ve üzerine bir miktar tuz eklenerek iyice dövülür. Daha sonra biraz dinlendirildikten sonra üzerine duruma göre bir miktar su eklenir. Tekrardan dinlendirilen karışım iyice karıştırılır ve süzülür. Sıvı kısım haricen(dış deriye sürülerek) veya Dahilen (ağızdan alınarak) kullanılabilir.

4- Lapa Yöntemi: Bu yöntemde İnce ince kıyılan sarımsaklar havana alınır ve güzelce dövülerek lapa haline getirilir. Daha sonra bu lapanın üzerine tuz veya alkol bazı durumlarda ise(Ayak Mantarı Enfeksiyonlarında) ikisi de birlikte katılarak karışım dinlendirilir



Sarımsağın Tedavilerde Uygulanması:

Kurt ve solucan Düşürücü: Kabuğu soyulmuş olan bir sarımsak dişi bir ekmek kabuğu parçasına kuvvetle sürülür ve çıkan esansı emmiş olan ekmek parçası yenilir.

Aynı amaç için sarımsak şurubu da kullanılmaktadır. 100 gr parçalanmış sarımsak, 200 gr su ve 200 gr şeker ile 1 gün bekletildikten sonra iyice karıştırılıp süzülür. Elde edilen şuruptan günde 2-3 yemek kaşığı içilir.


Yara İyileştirici: Lapa yöntemiyle hazırlanan sarımsak yaranın üzerine sürülür bir miktar beklendikten sonra temizlenerek tahriş edici etkilerinden kurtulunur.


Saç Kıran Hastalığı: Üsaresi yapılan sarımsak hazır olarak bekletilir. Saç kıranın olduğu yerler bir kibrit çöpü veya buna benzer bir şeyle iz yapmayacak şekilde hafifçe kazınarak tahriş edilir. Hemen ardından sarımsak tentürü bu bölgeye sürülür bir miktar bekledikten sönra bölge yıkanarak temizlenir.(beklemek: Yaklaşık 30-60 dk)

!!!!Önemli!!!!:
Bazı durumlarda saç dökülmesine de iyi geldiği bildirilmiştir. Kullanan ve gerçekten fayda sağladığını bildiren hastalar mevcuttur. Saç dökülmesinde sarımsak ruhu Yönteminin kullanılması daha iyi olacaktır.
Tansiyon düşürücü olarak: 10 gr sarımsak başı ezilir, üzerine 10 gr etil alkol konur, karışım 1 gün bekletildikten sonra ince bir bez veya süzgeçle süzülür. Elde edilen özsudan günde 3 defa 15-30 damla alınır.


!!!!Dikkat!!!!

Yan Etkileri:
Sarımsağın özellikle çiğ olarak fazlaca tüketilmemesine dikkat edilmelidir. Bu şekildeki aşırı tüketim midede tahriş edici etkiye sebep olmaktadır. Özellikle tansiyon problemi olanlarda daha dikkatli olunmalıdır. Çünkü çiğ sarımsak tansiyon üzerinde düşürücü etkiye sahiptir. Bazı durumlar da çiğ sarımsak bir tür anemiye(kansızlık) neden olmaktadır.

Eğer kendinizi diğer günlerden daha yorgun, halsiz ve ağırlaşmış hissediyorsanız. Gözlerinizde kararmalar veya pul pul olmalar yaşıyorsanız. Hafif baş dönmesi ve tansiyon düşüklüğü mevcutsa sarımsaktan şüphelenebilirsiniz.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yeni dünya(muşmula)

Görüntüsü ve mayhoş tadı ile insanları pek kendine çekmeyen bir meyve olsa da faydalarını bilmek gerek…Malum, dış görüntü çoğu zaman aldatır ….

Faydaları

Muşmula meyvesinde çeşitli şekerler, organik asitler, pektin maddeleri, C vitamini ve karoten bulunmaktadır.

Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder.

Bağırsakların iyi çalışmasını sağlar, ince bağırsak iltihabını giderir.
Kandolaşımını düzenler.


Sinirleri güçlendirir.

Mide hastalıklarında faydalıdır.

Lumbago ve nikriste kullanılır.

Ana karnındaki ceninin düşmesini önler.

Meyveleri suda pişirilip demlendikten sonra şekerle içilince, ishal ve dizanteri hastalıklarına iyi gelir.

Muşmula çekirdeği idrar artırıcı özelliği bulunduğundan, böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesinde faydalır.

Muşmula yaprağının kaynatılıp içilmesi halinde şeker hastalığına iyi gelir.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Dut

Dutun Faydaları* Taze veya kuru olarak da tüketilen dutun içinde çeşitli organik asitler, pektin ve şeker vardır
.
* Beyaz dutun 15-20 gram yaprağı üç su bardağı su ile kaynatıp içilirse iyi bir idrar söktürücü olduğu görülür. Bu terkip aynı zamanda

* ateş düşürücü olarak da kullanılmaktadır.

* Dutun taze yapraklarıyla derideki yaralara ve burundaki kanamalara tampon yapılırsa kanamaları durdurur.

* Dut hangi şekilde tüketilirse tüketilsin iyi bir kan yapıcıdır. Kişinin kilo almasını sağlar ve iştah açar.

* Kara dutun yaprakları ve kabukları kaynatılıp elde edilen sıvı ile gargara yapılırsa boğaz, ağız ve diş eti iltihaplarına iyi gelir. Ancak kara dut kabız yapabilir.

* Sabah aç karnına olgunlaşmış beyaz dut yer ve üzerine su içerlerse bağırsaklarının çalışmasını sağlamış olurlar. Ancak bu durum abartılırsa bu kez de ishale sebebiyet verebileceği bilinmelidir

* Dutun anjine iyi geldiği rivayet edilmektedir.

*İŞTE DUT'UN BİTMEYEN FAYDALARI
Kalsiyum, demir, B1, B2 ve C vitamini yönünden zengin olan dutun birçok hastalığa iyi geldiği biliniyor. Beyaz dut ateş düşürücü ve idrar söktürücü etkiye sahip. Karaduttan elde edilen şurubun ise ağız ve boğaz hastalıklarında olumlu etkiye sahip olduğu biliniyor. İşte dutun diğer faydaları:
"- Beyaz dut yaprakları idrar söktürür, vücutta biriken suyu boşaltır.
- Aç karnına yenen beyaz dut barsak solucanlarını döker.
- Dutun taze yaprakları ile derideki yaralara ve burundaki kanamalara tampon yapılırsa kanamalar durur.

- Ne şekilde tüketilirse tüketilsin iyi bir kan yapıcıdır.
- Sabah aç karnına yenir ve üzerine su içilirse bağırsakların çalışması temin edilir.
- Beyaz dutun 15-20 gram yaprağı 3 su bardağı ile kaynatılırsa iyi bir idrar söktürücü olduğu görülür. Bu terkip aynı zamanda ateş de düşürür.
- İştah artırır, enerji verir.

- Kalsiyum , demir, B1, B2 ve C vitamini yönünden zengin.
- Kara dut şurubu ya da kara dutun yaprak ve kabuklarının kaynatılması ile elde edilen sıvı ağız ve boğaz antisepsisinde, diş eti

Türkiye’de ipekböcekçiliği üretimi ile yetiştirilen dut dünya tarafından da keşfedilmeye başladı.
Üzüm, dut ve yerfıstığında kanseri önleyen bir madde bulunduğunu açıklayan İngiltere Montfort Üniversitesi’nden Gerry Potter, “Bu yiyeceklerde bulunan ‘resveratrol’ isimli molekülün pek çok ürünün bozulmasına yol açan mantarlara karşı savaştığını biliyorduk ama araştırmalarda, bu maddenin vücutta kanser hücrelerini hedef alarak onları tahrip eden, kanser karşıtı bir unsura dönüştüğünü saptadık” diyor.
Japon araştırmacılar ise beyaz dut yapraklarının extrelerinde bir seri biyolojik olarak aktif bileşenler tespit etti. Bu bileşenler, hücre paslanmasını önleyici, antioksidan ve damar sertleşmesini engelleyici ve damarlarda kolesterolden zengin plakların oluşumunu baskılayıcı etkiye sahip olukları ortaya çıktı. Japonlar bu etkilerin sevindirici olduğunu ama dut yapraklarının bundan daha fazlasına da sahip olduklarını iddia ediyor. Japon uzmanlar, dut yaprakların aynı zamanda yüksek kan şekeri seviyelerini düşüren bileşiklere sahip olduğunu ileri sürüyor. Yapraklar bu etkilerini, bağırsaklarda maltoz, laktoz, sakroz gibi çifte şekerleri parçalayarak onları bağırsaktan emilebilen glikoz, fruktoz, galaktoz gibi tekil şekerlere dönüştüren enzimleri baskılamak suretiyle gösteriyorlar. Böylece şekerler bağırsaktan emilemediği için kandaki seviye de yükselmiyor.
KAN ŞEKERİNİ DÜŞÜRÜR, ENERJİ VERİR, YERSEN…Öte yandan, dut ağacından beslenen zararlı böcek olmadığı için herhangi bir tarım ilacı da kullanılmıyor. Bu nedenle dut dünyanın en ekolojik ürünlerinden biri olarak sayılıyor. Dut, kalsiyum, demir, B1, B2 ve C vitamini yönünden zengin. Beyaz dut yaprakları idrar söktürüp, vücutta biriken suyu boşaltıyor. Aç karnına yenen beyaz dut barsak solucanlarını döküyor. Dutun taze yaprakları ile derideki yaralara ve burundaki kanamalara tampon yapılırsa kanamalar durur. Ne şekilde tüketilirse tüketilsin iyi bir kan yapıcıdır. Sabah aç karnına yenir ve üzerine su içilirse bağırsakların çalışması temin edilir. Beyaz dutun 15-20 gram yaprağı 3 su bardağı ile kaynatılırsa ateş de düşürür. İştah artırır, enerji verir.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Zencefil

Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır.
Ülkemizde hobi tarzında yetiştirme denemeleri yapılıyor olsa da aslında ülkemiz ilimine dayanabilecek bir bitki değildir zencefil.
Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit "bitkisel" şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde "zencefil bitkisi"; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)'de ve mide bulantılarının tedavilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde(bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukca ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarana birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.
Son Olarak; zencefil asya da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifahi bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.

Yapısal Özellikleri -Şekli Özellikleri-

Zencefil yumru şeklinde bir birine geçmiş yuvarlaklar gibi görünen bir köke sahiptir. Bu kök yerin 15-25 cm altında bulunur. Kökün üzerindeki "birbiri içine geçmiş
hissi veren açık veya koyu" halkalar su yüzeyinde yayılan dalgalar gibi yayılım gösterir. Bu bitkinin gövdesi biribirinin içine geçmiş yivli bir yapıya sahiptir. Kısımların kenarından yapraklar çıkar ve bu yapraklar yeşildir. yapraklar henüz küçükken gövdeyi saran vir ok ucu gibidir. büyüdükçe gövdeden ayrılarak yaprak şeklini ve görümünü kazanır.
Bu bitki çiçekli bir bitkidir. Çiçekleri beyaz sarımtırak veya karışık yeşl de olabilir. Pembe olduğu da vakidir(adalarda ki çeşitleri).
Etken Maddeleri nelerdir?
Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birsi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir(shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır.
Kullanıldığı yerlerden bazıları.
*İştah açıcıdır,
*Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar,
*Mideyi düzenler,
*Mide bulantılarını giderir,
*Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir,
*Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar(colic),
*Solunum yollarını açar,
*kanın yapısını daha akışkan hale getirir(ki bu kalbin daha rahat çalışmaı demektir)
*Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir.
*Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır(oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur)
*Kalp ritminin düzene girmesini sağlar,
*özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır.
*Baş ağrılarını gideici özelliği vardır,Zencefil
*Uykuyu rahatlatır,
*Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür,
Bu ve buna benzer daha bir çok faydaları vardır zencefilin.
Örnek Olaylarla Kullanım Alanları

1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İş te bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyleki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. Zencefilin faydaları
2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile ile hazırlanan infüzyon oldukca faydalı sonuçlar verir.
3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de.
4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içesek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır.
5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu antiromatizmal özeliklerindendir.(Not: Sitemizde en çok "zencefil" bitkisi merak edilerek okunuyor.)

Kanser ve Zencefil

Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta "destekleyici tedavi olarak" kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin "kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla" savaşta "destekleyici tedavi olarak" kullanılabileceğini kabul etmektedir.

Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri
1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir.
2- Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir.
3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukca etkili bir tiryaktır.
4- Bunlardan farklı olarak zencefil "toz olarak" 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde)
5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır.
NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir.

Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır?

!!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

a-Pediatrik Olarak(2 yaşın üstündeki çocuklarda)

Zencefil 2 yaşın üzerindeki çocuklarda bulantılara karşı, colic ve bağırsak ağrılarına karşı kas ve baş ağrılarında karşı kullanılabilir. 20-25 kg a kadar olan çocuklar bir yetişkine verilecek dozun 3 de 1 i kadar bir doz almalıdırlar. 70 kg ağırlığındaki bir birey yetişkin olarak kabul edilmektedir.

b- Yetişkinler

!!!!Önemli Not!!!! Her ne kadar yetişkin olsanız da günlük 4 gramdan fazla zencefil almayınız. Bu doz normaldir günlük 4 gramın üzerindeki dozlar yaygın göğüs yanması şikayeti doğurur.(Yiyecekler genellikle %0.5 kadar zencefil içerir)
1- Bulantılar ve gaz şikayetlerinde= günlük "yiyeceklerle birlikte olmak koşuluyla" 2-4 gr arasında zencefil alınmalıdır. Eğer toz halinde alınacaksa 0.25-1 gr arasında toz 1.5-3.0 mL suyla (bu 30-90 damla demektir) karıştırılır.
2- Soğuk algınlığında, baş ağrılarında, veya grip gibi hastalıklarda= 2-3 dilim yaş zencefil veya 0.5 gr toz zencefil çay ve bal karışımına atılarak sıcak alınır. Bu seans günde 2-3 kere tekrarlanır.
3- Adet sancılarının giderilmesinde= günlük 1 gr toz zencefil alınabilir bu tos zencefil 20-30 damla suyla extrakt haline getirilir ve 3-4 defada tüketilir. İstenirse bal veya tatlı ile karıştırılabilir.

Toplu Uyarılar

*Zencefili asla 2 (iki) yaşından küçük çocuğa vermeyiniz.
*Günlük 4 gr dan fazla zencefil kullanmayınız.
*Hazırladığınız zencefili 1 defada değilde günün değişik saatlerinde 2-3 defada tüketiniz.
*Bir yetişkin ağırlığının 70 kg olduğunu unutmayınız.
*Çocuklarda yetişkin ağırlığına göre dozu düşürerek veriniz. Örneğin 20 kg bir çocuk için hesap şöyle olmalıdır 70/20=3 bu durumda yetişkine hazırlanan doz 3 e bölünür ve kullanılır.
 

ibrahim yılmaz

Üye
Üye
Katılım
Ağu 18, 2010
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Sivri biber

Sivri Biber= Özellikle sıvı yağ ile birlikte tüketilmelidir. Mikroplara karşı iyi bir savunma hattı kuran bu şifalı bitki aynı zamanda insanın bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor, vücudun demir, kalsiyum ve çeşitli mineralleri tutmasına yardımcı olup, E ve A Vitaminlerini vücuda tekrardan kazandırıyor.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst