Vizyon Tarihi : 6 Mayıs 2005
Süre : 1s 38dk
Yönetmen: Bahman Ghobadi
Oyuncular: Soran Ebrahim, Avaz Latif
Tür : Dram
Ülke: İran , Irak
Özet & detaylar
Film Türkiye-İran sınırında bulunan bir Kürt mültesi kampında geçmektedir. Mayın toplayarak yaşayan Soran 13 yaşında bir çocuktur. Kasabadakiler için hazırladığı bir anten aracılığı ile Saddam’ın düşüşünü haber alıp herkese duyurur. Bu sırada Agrin de 14 yaşında bir annedir. Soran ona aşık olur ama Agrin’in ağabeyi Henkov tarafından huzursuz edilir.
Henkov’un kolu yoktur çünkü bir mayın basmıştır. Şimdi ise gelecekten haber verebilmek gibi bir yeteneği vardır. Film, 52. San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Film seçilmiştir.
En İyi Senaryo dalında da Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüştür. Ve bir de Berlin Film Festivali’nde Barış Ödülü kazanmıştır.
Kaplumbağlar da Uçar, Saddam’ın ardından Irak’ta çekilen ilk filmdir.
Beyazperde eleştirisi
Sığındıkları sınır kapılarından başka gidecek yerleri olmayan insanların savaşın sınırındaki hikayeleri. Kapılarında bir savaş her an hazır beklerken ne zaman düşeceği belli olmayan bir bomba ile yaşamak... Daha önce Sarhoş Atlar Zamanı adlı filmiyle 2000 yılında Cannes'da Altın Kamera ödülünü alan İranlı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi, yanı başımızda hala sürmekte olan savaşa tanık olurken, artık göre göre yabancılaştığımız görüntüleri ve duya duya duyarsızlaştığımız ölüm haberlerini dinlerken unuttuğumuz savaşı bize Kaplumbağalar da Uçar'da yeniden hatırlatıyor.
Bu savaşa dışarıdan tekrar bakmamızı sağlarken çok yakın bir tarihe de ışık tutuyor.Son yıllarda atağa geçen İran Sineması artık batılılara "otantik" olmanın ötesinde çok daha farklı dünyalar sunuyor.
Sınırda yaşayan bir grup çocuğun yaşadıklarını Ghobadi etkili bir dille anlatmış. Satellite (adını lakabından alıyor) ve çevresindeki çocuklarla kendisine kurduğu 'küçük krallık' filmin bel kemiğini oluşturuyor. Küçük de olsa bir iktidara sahip olan Satellite'ın köye yeni gelen Agrin'e hissettikleri ve Agrin'in trajik öyküsü filmin bir diğer hatta kilit parçasını oluşturuyor.
Filmde trajik hikayelerin yanında Amerikan saldırısı ve onu her an yağdırabileceği bombaların etkisinin insan üzerine yansımaları üzerinde durulmuş.Yönetmenin sınırda çektiği görüntüler orada yaşananlar yağmuru,çamuru ve çıplak ayaklı çocuklarıyla çok gerçekçi duruyor.
Bu özelliğiyle film bir belge film olma özelliğini de kazanıyor. Yönetmen bu bölgelerde büyümüş biri olarak çevresindekileri gerçekçi bir şekilde yorumlamış. Genel olarak baktığımızda Ghobadi'nin etkin sinema dilini burada da gösterdiğini görüyoruz. Üzerine eğildiği konunu üstüne gidip anlatmak istediğini etkili bir biçimde anlatmış. Bunun dışında filmde oynayan çocukların orada yaşayan amatör oyuncular olması yaşadıklarının üzerlerinde bıraktığı izleri nasıl dönüştürebildiklerinin göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Çocuk gözü hiç görmeyeni görebilir, hiç duymayanı duyabilir ya da masum bir şekilde gözlerini savaşa dikip gördüklerini algılayamayabilir. Ama yaşadıkları gerçektir. Bu yüzden sinemada çocuk gözü hep önemli olmuştur. Birçok savaş birçok yıkım çocuk gözü üzerinden anlatılmaya çalışılmıştır.
Ghobadi kamerasını yaşadığı coğrafyanın çok yakın bir sınırına yöneltmiş ve yaşadıklarına rağmen masumiyetini yitirmeyen çocuk gözlerini kamerasının tam ortasına yerleştirmişt. Saddam'ın yıkılan iktidarından geriye kalan bir kol, kırmızı balıklar ve uçamayan kurbağalar filmin metaforik anlatımını güçlendirirken, zaman zaman ortaya çıkan vurucu müzik seyircinin gözlerini doldurmaya yetiyor.
Ghobadi, Irak'a yaptığı gezi sırasında el kamerasıyla çektiklerinden yola çıkmış. Film,52. San Sebastian Film Festivali'nde "Altın Midye - En İyi Film" ve "En İyi Görüntü" ödüllerinin yanı sıra Berlin Film Festivali'nde de "Barış Ödülü"nü kazanmış. Aynı zamanda Saddam sonrası Irak'ta çekilen ilk film olma özelliğini de koruyor.
Her açıdan güçlü bir anlatıma sahip olan film,yanı başımızda duran "öteki" tarafa yakından bakmak isteyenler için iyi bir seçim...