İzlenmesi Önerilen Filmler

12-y%C4%B1ll%C4%B1k-esaret-afi%C5%9F.jpg



Vizyon Tarihi : 24 Ocak 2014
Süre : 2s 13dk
Yönetmen: Steve McQueen (II)
Oyuncular: Chiwetel Ejiofor, Michael Fassbender, Benedict Cumberbatch
Tür: Dram , Tarihi
Ülke : ABD


Özet & detaylar

1841'de New York'ta yaşayan Solomon Northup, kendisini müziğe adamış siyahi bir adamdır. Ailesiyle birlikte yaşayan Solomon, özgür yaşayan ve istediği şeyleri yapabildiği için mutlu bir adamdır. Fakat bir gün bir müzik işi için 2 adam ile tanışır ve çalışmak için Washington'a gider. İnandığı medeni dünya alt üst olur çünkü kendisini kaçırıp Güney'de bir çiftlikte köle olarak çalışması için satarlar.

Özgürlüğünü korumak için verdiği tüm emekler ve mücadele yerle bir olmuş, hayatı kabusa dönmüştür. Bu cehennemde Solomon acıyı, şiddeti, küçük düşürülmeyi yeniden öğrenecek ve isyan etmeye cesareti olmayan br grup insanın umutsuzluğuna şahit olacaktır. Sevdiklerini ve hayatını geri almak için ne yapması gerektiğini kesinlikle bulmuştur...


Beyazperde eleştirisi

Kölelik daha önce böylesi bir dürüstlük ve sertlikle anlatılmadı...

12 Yıllık Esaret beğenilmesi kolay, tavsiye etmesi zor bir şaheser. İzledikten sonraki bir-iki gün boyunca katatonik bir ruh haline sokmuş, haftalar sonrasında bile kendini kolay kolay unutturmamış güçte bir filmi insan önüne gelen herkese tavsiye etmek istiyor, her seyircinin zaman ayırıp gitmesini diliyor.

Fakat buna ikna zor. Sonuçta gayet ağır bir tarihi drama olmanın ötesinde seyirci için belki “kişisel” anlamda ilgi çekici olmayacak; sonuçta ABD tarihinin en çirkin dönemlerinden birine damga basmış olan köleliği daha önce görülmemiş bir dürüstlükle aktaran bir filmden bahsediyoruz. Sinema seyircisine soğuk ve akademik bir dille bir filmin kültürel önemini bastırıp ‘bu filmi izlemek kişisel göreviniz’ gibi abes cümleler kullanmak sıkıcı bir tarih dersi izleyecekleri izlenimini yaratabilir.

Durum böyleyken bu eski usül abartılı eleştirel yaklaşımı bir kenara bırakıp en basitinden kusursuz bir yönetim, güçlü performanslar ve muazzam görüntü yönetiminin istisnai oranda ustalıkla elden geçirilmiş bir filme dönüşmesine odaklanalım derim. 12 Yıllık Esaret güçlü teknik maharetini derinden etkileyen bir hikayeyi yaratmak için kullanıyor ve bazen ikna olmamız için ihtiyacımız olan tek tavsiye bu.

ABD’de köleliği yasaklayan iç savaştan kısa bir süre önce kaçırılarak köleliğe satılmış özgür bir siyah adamın gerçek hikayesinden uyarlanmış olan 12 Yıllık Esaret, bir tarladan diğerine transfer edilirken yıllar boyunca çektiği fiziksel ve duygusal zulüm yüzünden vücudu ve ruhu hızlıca solan Solomon Northup’un (Chiwetel Ejiofor) deneyimlerini acımasız bir dürüstlükle gösteriyor. Film, ABD’nin kölelik dönemini daha önce görmediğimiz su katılmamış bir sertlik ile aktarıyor. Bir zamanlar Kökler dizisini acıyla izlerdik, 12 Yıllık Esaret’e kıyasla Kökler neredeyse bir Disney filmine benziyor. Geçen senenin Lincoln ve Django Unchained’inin aksine 12 Yıllık Esaret kuru bir politik prosedürel veya spagetti western ve sömürü sinemasına bir aşk mektubu formunda duygusal bir kaçış yolu sunmuyor. Örneğin Django’nun sırf kölelik konusuna değinmesi yüzünden kültürel bir önemi olduğunu savunamayız.

Steve McQueen kölelik gibi ciddi ve hassas bir meselenin altından kalkmak için mükemmel bir yönetmen. Muazzam ilk iki filmi Hunger ve Shame ile McQueen, objektif gözlemlemeye önem verirken direkt bir dürüstlüğe sahip anlatım stili ile akranı yönetmenlerinin çoğunda bulunmayan bir sanatsal kontrole sahip. Filmlerinde gösterdiği olaylar her ne kadar üzücü de olsa, McQueen bazı insanlık gerçekliklerini gözlemlememizi istiyor, seyirciye hangi durum hakkında ne hissetmeleri gerektiğini zorlamadan.

Uzun tek bir planda Solomon’un işlemediği bir suç yüzünden ceza olarak bir ağaçtan asılmasını izliyoruz. Bu statik çekim boyunca Solomon hayatta kalmaya çalışırken arka planda çaresizce bu asılmayı izleyen diğer köleleri görüyoruz. Sahne boyunca duygusal bir müzik ve tek bir yakın çekim yok. Duygu sömürüsü yapmak isteyen bir yönetmen bu sahneden olabildiğince gözyaşı çıkarmak için elinden geleni yapar, sahneyi Solomon’a yardım edemedikleri için işkence çeken kölelerin yakın çekimleri ile doldururdu.

McQueen seyircinin duyguları ile oynamaktansa, zekice, köleliğin soğuk,mekanik ve endüstriyel tarafına odaklanıyor. Hans Zimmer’ın tipik işlerinin aksine gayet sakin ve alttan ilerleyen müziği, ritmik bir biçimde McQueen’in “endüstri” temasını destekliyor.

Beyaz köle tüccarları ve tarla sahiplerinin hiçbiri bu tür filmlerde alıştığımız "sosyopat kötü adam" kalıbına oturmuyorlar. Her biri bu sistemi nasıl kabul ettiklerine, hatta hoşlandıklarına dair pratik birer kişisel sebep buluyor. Bu element onları daha da insanlaştırıyor ve bu sayede onlardan daha fazla iğrenmemizi sağlıyor. Mesela Paul Giamatti’nin canlandırdığı tüccar karakteri için önemli olan cebindeki para, çıplak siyah erkek ve kadınların fiziksel özelliklerini bir dükkanda olası alıcılara gösteriyor, sanki Best Buy’da iPad satıyormuş gibi.

Sadistik bir tarla sahibi olan Edwin (Michael Fassbender) kölelerine işkence eder, onları taciz ederken sebep olarak dinini kullanıyor. Fakat ona göre köleleri onun kişisel eşyaları ve bir insan kendi eşyaları ile istediğini yapabilir. Chiwetel Ejiofor zaten bir karakter oyuncusu olarak göründüğü her filmde sadece varlığıyla o filmin kalitesini yükselten aktörlerden biri. Ejiofor, Solomon rolüne getirdiği sessiz duygusallık ile itibarlı kariyerinin en etkileyici performansını sunuyor.

12 Yıllık Esaret izledikten sonra uzun süre unutamayacağınız güçte, nadir bir film.

Filmi izleyeli yaklaşık bir hafta kadar oldu ama hala kendime gelemedim :( Son yıllarda izlediğim en etkileyici filmlerden ve unutulması imkansız. Bir daha izlemeyi kesinlikle düşünmüyorum çünkü her sahnesi yeterince hafızamda kayıtlı. İzlerken gerçekten çok fazlasıyla gerildim ve Allahıma şükürler olsun ki o dönemlerde yaşamadım :) Dünyaya geliş mucizem gerçekten şanslı bir dönemmiş...
 
kitap-hirsizi-book_thief_film-izle-afis-resim-picture-movie-poster.jpg



Vizyon Tarihi :
2013
Yönetmen: Brian Percival
Oyuncular: Geoffrey Rush, Emily Watson, Sophie Nélisse
Tür: Dram
Ülke: ABD , Almanya


Özet & detaylar


Liesel Meminger’in, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da henüz dokuz yaşındayken bir ailenin manevi kızı olur. Çok sevdiği ailesi ve evlerinde kalan sığınmacı Max sayesinde okumayı öğrenen ve çok seven Liesel kitaplarla derin bir bağ kurar. Max ve cesur Liesel için çevrelerinde dünyada yaşanan tüm kötülüklerden uzaklaşmanın tek yolu, kitapların ve kelimelerin ikisine sunduğu hayal dünyasıdır. Fakat bodrum katında saklanan Yahudi Max, sürekli diken üstündedir…


the-book-thief-trke-altyazl-fragman_7090178-19420_640x360.jpg


Savaşın soğuk yüzünü küçük bir kız çocuğunun masum penceresinden anlatmayı başarmış sıcak, sevgi dolu bir film aslında tavsiye ederim herkes izledikçe savaşın nasıl bir yıkıma yolaçtığını bilsin ve savaşa hayır diyebilsin diye.
 


IMDB Puanı: 9.8
Yapım Yılı: 2005
Türü: Aile, Dram
Yönetmen: Yavuz Turgul
Oyuncular: Şener Şen ,Meltem Cumbul,Timuçin Esen,Sümer Tilmaç,Güven Kıraç,Halil Sezai,Neşet Ertaş


Filmin Konusu:

Nazım Bey, Anadolu’da öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul’a dönmüştür. Burada Takoz Atakan’ın taksisinde şoförlük yaparak geçimini sağlamaya çalışan Nazım öğretmenle Dünya’nın yolları kesişir. Türkücü Dünya, psikolojik sorunları olan kocasından kaçıp İstanbul’a gelen ve kızıyla birlikte bir pavyonda çalışmaya başlayan bir kadındır.

Nazım Bey, Dünya’yı her gün işe götürüp getirmeye başlar. Ancak, bir gün Dünya’nın eski kocası pavyonu basar. Nazım öğretmen de bu durumu görüp Dünya’ya ve küçük kızına sahip çıkar.

İlginç bir izleyici yorumu ;

Hepimiz umutlarımızın kurbanıyız. diyor,müthiş bir ,oyunculuk sergileyen Şener Şen.Kadronun mükemmelliğine değinmeme gerek var mı sizce? Son dönemde Türk filmlerinin kaydetdiği aşamayı en iyi bir biçimde gözler önüne seren;her yaştan insana -ister 7 olsun,ister 67- hitap etme yetisine sahip,duygularımıza seslenmekte gayet başarılı olan ve kimi zaman da ağlatabilen,ele alınan konunun müthiş oyuncu kadrosu ile birleştirilmesinden olsa gerek-,özellikle karakterler arasındaki diyaloglara dikkat edilmesi gereken,olağanüstü bir yapım. Meltem Cumbulun Her şey benim elimdeydi öyle mi? diye bitirdiği konuşmaya;Şener Şen ile Devin Çınarın Sen o kadına bile daha fazla destek verdin. tümcesiyle gelişen diyaloglarını gösteren müthiş sahneye dikkat! Yavuz Turgul öyle bir insan ki Bir diziyi izliyor (Gönül yarası) ordan iki birbirine uyumlu oyuncu (Meltem Cumbul - Timuçin Esen) seçiyor ve mükemmel bir senaryo yazıyor... Kalite kokan bir yapım.. Şener Şen her zaman kabadayı ya da eşkıya deildir. Bazen de memurdur...Türküleri gerekli gibi görünmüyor ama gerekliydi. Buraya kadar 9u kaptı. Ama yine bu adam Yavuz...Adamın işi bu mükemmel final. İntihar bu kadar mı etkiler bi seyirciyi. Aynısını eşkıya da yaptı. Timuçin Esen harika bir oyuncudur gözden kaçırıyor yapımcılar. Kıvançmış mıvançmış asıl delikanlı burda.


:) Gerçekten güzel bir film izlenmeye değer Türk sinemasının yüzaklarından bana göre içinde Şener ŞEN varsa zaten o film izlenmeye değer. Tanıtım kısa olmasın herkes izlesin istedim o yüzden biraz kendim ekleme yaptım. Bu sayede ikinci kez izleme fırsatım oldu.

Müziğin evrenselliğine dikkat! Bu türküye ağlamak için ille de Kürtçe bilmek mi gerekir?


 
47 Ronin Full İzle HD Türkçe Dublaj Tek Parça Filmini Tek Part İzle
Filmin Diğer Adı:47 Ronin
Filmin IMDB Puanı:6.4
Filmin Yapım Yılı:2013
Filmin Türü:Aksiyon-Macera-Fantastik
Filmin Yönetmeni:Carl Rinsch
Filmin Senaristi:Chris Morgan,Hossein Amini
Filmin Oyuncuları:Keanu Reeves, Hiroyuki Sanada, Ko Shibasaki
Süre:118 Dakika
2013 yapımı aksiyon tarzı film'in başrolunde Keanu Reeves oynuyor.Konusuna gelecek olursak film 18. yüzyıl Japonya’sında geçiyor.İngiliz bir denizciyle Japon bir köylü kadının evlilik dışı çocuğu olan Kai ile ustaları öldürülen 47 kişilik ustasız kalmış samuray (ronin) grubunun Lord Kira’dan intikam alma hikayesi anlatılılıyor.Hızlıizlefilm iyi seyirler diler..
47-ronin-turkce-dublaj-full-indir.jpg
 
47 Ronin Full İzle HD Türkçe Dublaj Tek Parça Filmini Tek Part İzle
Filmin Diğer Adı:47 Ronin
Filmin IMDB Puanı:6.4
Filmin Yapım Yılı:2013
Filmin Türü:Aksiyon-Macera-Fantastik
Filmin Yönetmeni:Carl Rinsch
Filmin Senaristi:Chris Morgan,Hossein Amini
Filmin Oyuncuları:Keanu Reeves, Hiroyuki Sanada, Ko Shibasaki
Süre:118 Dakika
2013 yapımı aksiyon tarzı film'in başrolunde Keanu Reeves oynuyor.Konusuna gelecek olursak film 18. yüzyıl Japonya’sında geçiyor.İngiliz bir denizciyle Japon bir köylü kadının evlilik dışı çocuğu olan Kai ile ustaları öldürülen 47 kişilik ustasız kalmış samuray (ronin) grubunun Lord Kira’dan intikam alma hikayesi anlatılılıyor.Hızlıizlefilm iyi seyirler diler..
47-ronin-turkce-dublaj-full-indir.jpg

film uzun, bir efsaneden uyarlanmış. fantastik ögeler, büyücülük vb. konular da içeriyor. müzikler kulak tırmalamıyor. görüntü/efektler hoş.
Finalde mutlu son yok. o da tek kusuru olsun..
 
Zamanda Aşk (2013):
filmin bir kaç yerinde kahkaha attım ama bu film için komedi tarzında demek yanlış olur.
bilimkurgu demek de pek mümkün değil: bir kahramanı için bir iki kural koyan film'de öyle uzay gemileri, ışın kılıçları falan da yok.
bu filme aksiyon/macera tarzında da diyemeyiz.
tam anlamıyla bir DRAM. kahramanımız yaptığı seçimlerle gençlikten yetişkinliğe geçiyor.
Kişisel gelişim açısından da izlenebilecek bir film. kahramanımızın yaptığı/yapmadığı seçimlerin varyasyonlarını görmemiz sürükleyiciliği artırmış.
izlenmeli diye düşünüyorum..

Zamanda Aşk (2013) 720p HD Türkçe Dublaj İzle , About Time | HdCaps.Net
 
col-cicegi-desert-flower-film-izle-afis-resim-picture-movie-poster.jpg



Desert Flower - Çöl Çiçeği


Yönetmen: Sherry Hormann
Yapım: 2009 / İngiltere /
Süre: 120 Dakika
Oyuncular : Soraya Omar-Scego, Idriss Abdillahi Houfaneh, Awa Saïd Darar
Tür : Biyografi Drama


Konusu:

3 yaşında sünnet edilen 13 yaşında da evlilik için satılan Somalili Waris Dirie'nin yaşam öyküsü.... Afrika'dan kaçarak Amerika'da gelen ve burada ünlü bir süpermodel olan Waris Dirie bugün 18 yaşında ve kadınların sünnet edilmesine karşı yürütülen kampanyalarda birleşmiş Milletler adına dünyanın dört bir yanında konuşmalar düzenliyor.

Özet ve Detaylar

Üç yaşında küçük bir kız çocuğuyken bir sabah anneniz sizi apar topar uyandırıp evden çok uzakta kimsenin olmadığı bir araziye götürüyor. Nemrut suratlı yaşlıca bir kadınla buluşuluyor, kadın pis bohçasından paslı bir jilet ya da kırık cam parçası çıkarıyor. Anneniz bacaklarınızı ayırıyor ve sünnetçi kadın klitorisinizi kesip, sadece çişinizi yapabileceğiniz şekilde bir açıklık bırakarak vajinanızı boydan boya hasır bir iple dikiyor. Şanslıysanız, hayatta kalıyorsunuz. Eğer değilseniz kan kaybı veya enfeksiyondan ölüyorsunuz.

Afrika’da kadın olmak için bir bedel ödemeniz gerekiyor. Hiçbir şeyden haberinizin olmadığı ve savanlarda hayvanlarla oynayarak geçirdiğiniz mutlu çocukluğunuzun ortasında sizi hiç istemeyeceğiniz bir acıya ve hayatınızın sonuna kadar taşıyacağınız bir yaraya mahkum ediyorlar. Kadın(!) olmak için kadınlığınız elinizden alınıyor.

Afrika’da ve bazı Ortadoğu ülkelerinde her yıl 3 ila 12 yaş arasında milyonlarca küçük kız çocuğu bu vahşete maruz kalıyor. Genel olarak müslüman Afrika ülkelerinde gözlemlenen bu ritüel, kızlıktan kadınlığa geçmenin ve gerçek bir kadın olmanın değişmez şartı. Erkek egemen toplumun dayattığı, fakat kadınlar arasında sessiz sedasız halledilen bir pratik.

Sünnetli kadınlar, hayatları boyunca regl dönemlerinde ve cinsel ilişki sırasında dayanılmaz ağrılar çekiyor. Sünnetsiz kadınlar ise kabilelerine ve soyadlarına ihanet etmiş sayılıyor, dolayısıyla aile tarafından reddediliyorlar. Hayat kadını veya fahişe statüsünde kabul edildikleri için asla evlenemiyor ve her türlü sosyal grubun dışında kalıyorlar. Bu duruma düşmekten ve ‘kirli’ adledilmektense yüzyıllardır anneler, kendi elleriyle küçük kızlarının çığlıklarını duymazdan gelerek onları sünnet ettiriyor. İffetli birer kadın olabilmeleri için..

Peki kadınların sünnet edilmesinin geleneksel nedenlerinin yanında sosyolojik sebepleri de yok mu? Tabii ki var. Sünnetli kadınlar, klitorisleri olmadığı için hiçbir zaman haz duyamıyor. Bu da kadını cinsel açıdan nötralize ediyor ve sadece bebek yapan bir makinaya dönüştürüyor. Ayrıca dikişi genişlememiş veya açılmamış kadının bekareti, dışarıdan bakıldığında kolayca anlaşılıyor. Dolayısıyla bu ritüelin, bir nevi ‘bekaret kontrol mekanizması’ olduğu da söylenilebilir. Yani Türkiye’deki gibi işi şansa bırakmamışlar. Belki kızlık zarı geridedir, esnektir, doğuştan yoktur gibi durumları düşünmelerine gerek bile yok. Kadın dikiliyse, tamamdır.

İlk sünnet vakasının milattan önce Mısır’da bir mumya üzerinde gözlemlenmiş olması, geleneğin ne kadar uzun süredir devam ettiğini kanıtlıyor. Yüzyıllardır var olan bu geleneğin İslam’la hiçbir ilgisinin olmadığını söyleyen din adamlarına rağmen, her gün 8 bin kız çocuğu sünnet ediliyor.

Waris Dirie, o kızlardan sadece bir tanesiydi. Somalili Waris, 4 yaşında sünnet edildi ve hayatta kaldı; fakat küçük kız kardeşi onun kadar şanslı değildi. 12 yaşında babası tarafından 3 deve karşılığında 65 yaşında bir adamla evlendirilmek istenince annesinin yardımıyla evden kaçtı. Günlerce yürüdü, çölü aştı ve Somali’nin başkenti Mogadişu’ya ulaştı. Mogadişu’daki akrabaları sayesinde Somali Büyükelçiliği’nde temizlikçi olarak çalışmak üzere İngiltere’ye gitti.

Orada çok ünlü bir fotoğrafçı tarafından keşfedilen Waris Dirie, başarılı bir top model oldu fakat içine girdiği görkemli ve parlak hayat mutsuzluğunu gizleyemedi. Waris, artık ‘Afrika’nın çölünden Paris podyumlarına’ başlıklı röportajlar vermek istemiyordu. Anlatmak istiyordu, kadın sünnetinden bahsetmek, tüm dünyaya haykırmak ve bununla savaşmak istiyordu. Bir gün gazeteye verdiği bir röportajda başına gelenleri anlattı.

Basında çok büyük yankı uyandıran röportaj sayesinde herkesin Waris’in ve milyonlarca Afrikalı kadının maruz kaldığı bu vahşetten haberi oldu. Daha sonra Waris, kadın sünnetine karşı verdiği mücadeleye odaklanmak istediğini açıklayarak modelliği bıraktı. 1997 yılında BM tarafından Kadın Sünneti Özel Elçisi olarak seçildi. 2002 yılında Desert Flower Foundation’ı (Çöl Çiçeği Vakfı) kurdu. Waris Dirie’nin aynı zamanda kendi yaşam öyküsünü anlattığı 3 kitabı ve bir de Çöl Çiçeği adlı kitabından uyarlanmış, aynı adı taşıyan bir filmi var.


Foto%C4%9Fraf873.jpg
 
Elysium Yeni Cennet
2013 720p HD Türkçe Dublaj: 2013 Yılının en iyi Bilim kurgu yapımlarından birisi olan bu film zengin-fakir ayrımcılığının gelecekte alabileceği durumu güzel bir şekilde betimlemiştir. 2159 yılında toplum iki sınıftan oluşmaktadır: biri Elysium isimli insan yapımı bir uzay istasyonunda yaşayan zengin sınıf, diğeri ise aşırı nüfuslu ve hasarlı Yeryüzü'nde yaşayan fakir sınıf. Max başarılı olursa sadece kendi yaşamını kurtarmayacak aynı zamanda bu kutuplaşmış dünyalara eşitlik getirecektir.

 
incir-re%C3%A7eli-2.jpg





Vizyon Tarihi :
17 Ekim 2014
Süre: 1s 48dk
Yönetmen: Aytaç Ağırlar
Oyuncular: Halil Sezai Paracıkoğlu, Şafak Pekdemir, Sinan Çalışkanoğlu
Tür: Romantik , Dram
Ülke : Türkiye


Özet & detaylar

Metin, sevdiği kadını, Duygu'yu kaybettikten sonra uzun süreli bir yas dönemine girer. İncir Reçeli filmini çekmiştir ama hayata karşı hiçbir arzusu kalmamıştır. Barda akşamları programa çıkan ve kendi şarkılarını söyleyen Metin'in yolu beklenmedik bir anda Gizem'le kesişir. Çaldığı barda barmen olarak işe başlayan Gizem, Metin'in duvarlarını aşabilecek midir? İkisi de geçmişinde benzer şeyler yaşamış bu iki insan arasında yeni bir hikaye mümkün müdür?

2011 yılında vizyona giren ilk İncir Reçeli filmi seyirciden yoğun ilgi görmüştü. Filmin başrolünde yine müzisyen ve oyuncu Halil Sezai Paracıkoğlu yer alırken, kadroda kendisine bu sefer Şafak Pekdemir eşlik ediyor. Yönetmenliğini ve senaristliğini yine Aytaç Ağırlar'ın üstlendiği filmin yapımcısı ise BKM.

Beyazperde eleştirisi


“Ölüler aldatılmaz!” diye bağırıyor kadın fragmanda adamın arkasından. Sadece ikili ilişkilerde değil, iş hayatında, ailede, arkadaşlar arasında da iki yüzlülüğün, yalan söylemenin ve aldatmanın olağanlaştığı günümüzde, kaybettiği aşkına 2 sene boyunca sadık kalarak yas tutan bir adamı getiriyor önümüze bu sefer İncir Reçeli 2. Aynı zamanda müzisyen de olan başrol Halil Sezai Paracıkoğlu’nun bu arada sürdürdüğü konserlerin rüzgarıyla 2011’de vizyona giren ilk filmin etkisi hiç geçmedi desek yeridir. İlk vizyonu 14 Şubat haftası olmasına rağmen sınırlı sayıda seyirciyi yakalayabilen İncir Reçeli kulaktan kulağa, fısıltı gazetesiyle yayılarak yeniden vizyon şansı elde etmişti. Film müziklerinin popülerliği de eklenince sıkı bir Halil Sezai,-İncir Reçeli hayran kitlesine ulaşıldığını söylemek mümkün.

Bu Cuma karşımıza bir devam öyküsüyle çıkan ikinci film, yarattığı kitleye yaslanma ihtiyacı hissetmeden ayakta durabilen, ilkinden daha az ağlamaklı ve yine sürprizli bir yapım. Girişte de söylediğimiz üzere, Duygu’yu kaybeden Metin hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir yas evresindedir. İncir Reçeli’nden film yapmıştır ama görünen o ki bu kendisine sandığımız kadar deva olmamıştır. Günlerini tüketirken, şarkı söylediği barda işe başlayan, aykırı görünüşlü barmaid Gizem bir şekilde hayatına dokunmaya başlar. Ama Metin’in inatçı duvarları kolay kolay aşılamayacak kadar yüksektir…

Yönetmenliği ve senaristliği yine Aytaç Ağırlar tek başına üstleniyor. Esasen oyuncu olan Ağırlar, ikinci uzun metrajında kamerayı kuracağı yerleri gene iyi seçmiş, zihinlere kazınacak planlara imza atmış. Misal, bir Galata Kulesi güzellemesi var ki, insana şarap açtırır. Rakı bardağındaki yara bandı, susmayan klarnet tınısı ve İstiklal Caddesi’nin yaşayan hali filmin içe işleyen kareleri.

Öte yandan, filmin kırılma noktasına gelesiye kadar süresi biraz fazla uzun tutulmuş olsa da, senaryo ilk filme göre yan öykülerle daha başarılı desteklenmiş. Örneğin , “yaşanan hikayenin ete işlenmesi” olarak kendisine yer bulan dövme olgusu, en az aşk hikayesi kadar başrole oynuyor. Yine bu sene izlediğimiz Oscar adayı Belçika dramı Kırık Çember’i hatırlatırcasına kadın dövmeci başrolünü Şafak Pekdemir üstleniyor. Kendisini daha ziyade dizilerden anımsadığımız Pekdemir, tavizsiz sert hatun Gizem’i oldukça iyi canlandırıyor. Ne Gizem bir karton bebek, ne de acıya asılı kalmış olan Metin karikatürize bir karakter. İkisi de yaşıyorlar ama sadece biraz daha suskunlar çevrelerine göre. Konuştuklarında da beylik laflar ediyormuş gibi gelebilir kulağa; ölümün olduğu yerde olur o kadar.

Bu noktada filmin hem yan karakterlerinin, hem de senaryo samimiyetinin paralel ilerlediğini de eklemek gerek. Hayatı, aşkı, ilişkileri ve acıyı sorgularken Ağırlar aslında oldukça samimi bir senaryoya da imza atıyor. Gerek Selim Akgül’ün canlandırdığı Cemil karakteri olsun, gerek hikâyesiyle yürek burkan Ahmet Uz’un Fikret’i ya da bardaki dört garson çalışanın doğalıkları, filmin seyirciye daha gündelik bir öykü yaşıyormuşçasına geçmesine fırsat veriyor.

Bu filmin de müziklerinin en az ilki kadar çok konuşulacağı/dinleneceği ve dillerden düşmeyeceği aşikar. Halil Sezai hem çalıyor hem söylüyor yine, ondan geriye kalan boşlukları da başarılı bir soundtrack seçkisi dolduruyor. Özellikle finalde gelen Müslüm Gürses’li Affet hamlesi, filmin çıtasını hayranlar gözünde birkaç tık daha yükseltecektir.

e330a07db2c3ba37_600x408.png


Ölüm varken hayatta ayrılık niye?

Filmi bugün izledim. Aslında en çok söylemek istediğim İncir Reçeli 1 i seyretmeyenler devamı olan 2 yi izlemesinler. Her şeyin ilki güzeldir, asıldır devamı niteliğinde yapılan her tekrar sadece orijanilinin kopyası gibidir. Film boyunca ilkinde aldığım tadı bulmaya çalıştım he bu arada tat derken acı bir burukluk aslında yaşanan. İncir reçeli romantizmin ötesinde dram türünde bir film. Allah kimseleri sevdiklerinin ölüm acısıyla sınamasın ama işte hayat bu acıyı bazıları yaşamak zorunda kalabiliyor. Geçmişe duyulan özlem ve Metin'in kaybettiği sevdiğine karşı olan sızısını izleyiciye göstermekteki başarısı filmin müzikleri, duvarlardaki resimlerle süslenerek en çok da mükemmel repliklerle oldukça desteklenmiş olduğundan başrol oyuncusunun çok da fazla bir performans göstermesine gerek kalmıyor :) Bu kadar duygusal olduğum için bazen kendime gülüyorum ama ben daha filmin ilk dakikalarında gözlerimden akmaya başlayan yaşları en çok müziğin üzerimdeki inkar edilemez etkisine bağlıyorum. Arkadaşlarımın dur daha film başlamadı Ceylan demesi bu yüzden olsa gerek...

Film güzeldi ama ilki kadar değil. İlkini beğenenler mutlaka 2. de izlemek isteyeceklerdir. Bence 18 yaşın altındakiler izlemesin çünkü onlara içki satışının yasak olduğu ve öğrencilerin içmemesi gerekli olduğundan filmin baştan sona alkol alım sahneleriyle çok çok fazlaca dolu olması nedeniyle bir ara bende bile en kısa zamanda içme arzusu uyandırdığına göre neyse bazı sahneler çok abartılmış...

Ayrılık mutlaka yaşanır çoğu ilişkide ama ne olursa olsun eğer birbirlerini gerçekten seven çiftleri ölüm bile ayıramaz görüşündeyim. Yıllar önce eşini çok seven rahmetli Oyuncu, senarist, yazar çok sevdiğim bir sanatçı olan Meral Okay kendisi gibi oyuncu olan Yaman Okay'ın ardından verdiği bir röportajda '' Siz hiç bir ölüye aşık olarak yaşamak nedir bilir misiniz? '' demişti bu film bana o cümleyi hatırlattı.

Ben sinemayı çok seven bir izleyiciyim sonuçta film eleştirmenliği gibi harika bir mesleğim yok ama elimden geldiğince izlediğim filmleri sizlere tanıtmayı, paylaşmayı seviyorum. O yüzden daha fazla yorum yapamıyorum ama bana kalırsa mutlaka bu tarz filmleri izleyin. En azından hayat size yeniden sevebilmeniz için fırsatlar sunar ve bir gün bir bakarsınız ki yeniden sevebilmek gerçekten çok güzel bir duygu üstelik yaşanan onca acıya, sevgisiz geçen yıllara rağmen yeniden bir insana güvenebilmek güzel.

Hayatta sevdiklerinizle kucaklaşın, küs kalmayın, affetmesini bilin ve sevdiklerinizden kolay kolay vazgeçmeyin ta ki ölüm sizi ayırana dek hep daha çok sevin, sahiplenin, koruyun, kollayın.

Sevdiğiniz insanların kıymetini bilmeniz dileğimle...
 
Yeni-Cennet-Elysium-Film-Afi%C5%9Fi.jpg



Vizyon Tarihi : 9 Ağustos 2013
Süre : 1s 50dk
Yönetmen: Neill Blomkamp
Oyuncular: Matt Damon, Jodie Foster, Sharlto Copley
Tür: Bilimkurgu , Aksiyon , Gerilim
Ülke: ABD

Özet & detaylar


Düşük bütçeli District 9 ile tanınan yönetmen Neill Blomkamp'ın yeni projesi yine uzak gelecekte, 2154 yılında geçiyor ve yine uzayla yakın temas halinde ilerliyor. Bu seferki görev ise çoktan çökmüş olan dünyayı ve beraberinde insanlığı daha temiz bir dünyaya taşımak. Tıpkı Prometheus'yi çağrıştırırcasına, Yunan mitolojisine göndermeler içeren Elysium'da, 2154 yılında dünyada hala varlığını sürdürebilen yegane iki sınıfın çatışması temel alınmakta. Elysium'un varsıl ve şanslı "egemenleri" teknoloji alanında üst düzey bir gelişim gösteren gezegenlerinde lüks içerisinde yaşarken; "çürümüş dünya"da geri kalan kalabalık insan topluluğu tedavi ihtiyaçları için bile Elysium'a ihtiyaç duymaktadır. Ancak iki gezegen arasında yapılan anlaşmalar gereğince Elysium'a girmeleri kesin suretle yasaktır. Ta ki Elysium'a gitmekten başka çaresi kalmayan Max isimli sıradan bir adam çıkana dek...

"Büyülü-Gerçekçi" tonlardaki temasıyla, 2154 yılının atmosferine dair, futuristik bir sınıf-çatışması filmi olarak Elysium, özellikle hard-core bilimkurgu hayranlarına hitap ediyor.
 
Escape Plan/Kaçış Planı

Vizyon Tarihi 10 Ocak 2014 (1s 56dk)
Yönetmen: Mikael Hafstrom
Oyuncular: Sylvester Stallone, Arnold Schwarzenegger, Jim Caviezel
Tür Gerilim , Aksiyon
Ülke ABD


Dünyanın en önemli güvenlik uzmanlarından biri olan Ray Breslin, işinde son derece tanınan bir güvenlik tasarımcısıdır. Kendi tasarlayıp inşa ettiği üst düzey korumalı hapishanenin konuklarından biri ise kendisi olur. Kendi tasarladığı hapishanede şimdilerde mahkum olarak yer alan Ray, yüksek güvenlik engellerini bir bir aşarak firar etmeyi planlamaktadır. Bu yolda hapishanenin en saygı duyulan mahkumlarından olan gizemli Emil ile anlaşır. Emil'in tek derdi arkadaşlarına zarar gelmemesi, hapishane şartlarının mümkün mertebe insancıl olmasıdır. Ancak Ray'in planları bambaşkadır... not: özet beyazperde.comdan alınmıştır.
Bu filmi daha önce bu sayfada paylaşan oldu ise kusura bakmasın gözümden kaçmış olabilir. Filmin atmosferi fena değildi. Oyunculuğa bir yorum yapmıyorum zira isimlerden beklenileni vermiş. Ama stallone ve Schwarzeneggerin yaşlandıkları daha belirgindi filmde. Güzel bir 2 saat geçirebilirsiniz. İyi seyirler. Puanım 6.0



 
Bülbülü Öldürmek (1962)

Yönetmen Robert Mulligan
Yapımcı Alan J. Pakula
Senarist Horton Foote
Harper Lee 'nin aynı adlı romanından
Oyuncular Gregory Peck
John Megna
Müzik Elmer Bernstein

ABD'nin güney eyaletlerinden Alabama'da bir kasabada, büyük ekonomik bunalımın yaşandığı 1930'larda ırkçılığın en doruk noktasında olduğu bir zamanda, beyaz bir kadının ırzına geçtiği iddiası ile tutuklanan siyahi gencin savunmasını, avukat Atticus Finch (Gregory Peck) üstlenir. Irkçı ve önyargılı kasaba halkı davadan çekilmesi için avukata baskı yapar, ancak ilkeli ve idealist bir avukat olan Atticus savunmayı sürdürmeye kararlıdır. not: film bilgileri ve özet Bülbülü Öldürmek (film) - Vikipedi alınmıştır.

filmin atmosferi gerçekten iyi. oyunculuk üst düzeyde özellikle jem karakterini canlandıran Phillip Alford benim gördüğüm en başarılı çocuk oyunculardan biri. filmin bir romandan uyarlanması gizemli ve güzel bir hava katıyor. puanım 8,6.

bülbül.jpg
 

Ekli dosyalar

  • bülbül.jpg
    bülbül.jpg
    82.3 KB · Görüntüleme: 192
You Don't Know Jack

image-BF40_50BDD7AC.jpg


Yapımı : 2010 - ABD
Tür : Biyografi , Dram
Süre: 134 Dak.
Yönetmen : Barry Levinson
Oyuncular : Al Pacino , Susan Sarandon , John Goodman , Danny Huston , Rutanya Alda
Senaryo : Adam Mazer
Yapımcı : Scott Ferguson , Erick Donaldson

Film Özeti

Film doktor destekli intihar fikrini savunur, filmde hekim destekli intihar savunucusu Jack Kevorkian, yaşam ve çalışmasının üzerinde duruluyor. Amacı ağrısız acısız ve umutsuz hastaların zahmetsizce intihar etmesine yardımcı olmaktır.

Doktor Ölüm ya da You Don't Know Jack, Barry Levinson'un Ölüm ve Ölü arasında: Dr.Jack Kevorkian Hayatı ve Ötenazi Legalize için savaş. adlı kitaptan esinlenerek yönetmenliğini yaptığı ve Al Pacino, Danny Huston başrollerini oynadığı 2010 yılında yayınlanann TV filmidir. Film Queens, Staten Island ve Brooklyn, ve de Detroit, Michigan, ve çevresinde gerçekleşir, New York'de ilçesinde de oynanır. 62. Emmy Ödülleri'nde, Al Pacino Altın Küre'nde Kevorkian rolüyle 2011 yılında Screen Actors Guild Awards ile birlikte, bir Mini Dizi ve Filmde Al Pacino Üstün Erkek Oyuncu dalında Emmy kazandı.

Film aynı zamanda 62. Emmy Ödülleri'nde Televizyon Filmi için yapılmış üstün adaylığa gösterildi.

Film 15 Emmy Ödülleri'ne aday oldu ve ikisını kazandı: Al Pacino ve bir Mini dizi, Film için Adam Mazer'a özel Dramatik Üstün Yazma için bir Mini Dizi veya Film Üstün Erkek Oyuncu dalında. Pacino da filmindeki performansıyla Altın Küre Ödülü ve Screen Actors Guild Ödülü'nü kazandı.
 
neseli_hayat.jpg




Vizyon Tarihi : 27 Kasım 2009 (1s 40dk)
Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Oyuncular: Cezmi Baskın, Yılmaz Erdoğan, Erdal Tosun
Tür: Komedi, dram
Ülke: Türkiye


Özet & detaylar

Rıza Şenyurt, etliye sütlüye karışmayan, normal bir yurdum insanıdır. Kimsenin tavuğuna kış demez, hiç kimsenin kötülüğünü düşünmez, kendi yağında kavrulup hayatına sessizce devam eden sıradan bir garibandır. Ancak kendisinin hiç de "normal" olmayan bir özelliği vardır. Rıza, büyük bir alışveriş merkezinde ‘part time’ Noel Baba olarak çalışmaktadır. Ancak rolünü üstlendiği adamı tanımamaktadır bile. Müslüman bir ülkenin arka sokaklarında yaşayan bu adam, hayata tutunmaya çalışırken, hem komik hem de hüzünlü bir yolculuğa çıkacaktır...

Yılmaz Erdoğan’ın ülkemizde pek de denenmeyen bir alt-tür olan ‘Yılbaşı Filmleri’ silsilesine bir halka eklediği filmi, gişede oldukça iyi hasılat yapmıştı.

Beyazperde eleştirisi

Beklenti, çok tehlikeli bir duygu aslında. Düşünsenize, memleketin yetiştirdiği en zeki kalemlerinden birinin yazdığı senaryo, geçmişinde gayet orjinal filmler çekmişliği olan bir yönetmen, "mizah" ve "hüzün"ün kardeş olduğunu çok iyi bilen bir oyuncu. Hepsi aynı filmde buluşmuş işte, aynı bedende buluştukları gibi: Yılmaz Erdoğan.

Beklentiye girmemek mümkün mü? Hele, "Müslüman mahallesinde Noel Baba"yı satmasına ne demeli? Nasıl da cesurca; üstelik bunu "küçük bir adam üzerinden büyük hikaye anlatmak" gibi hiç de mütevazı sayılamayacak bir mesele için yapmaca. Yetmezmiş gibi hareket alanını daraltarak. Bu kez daha küçük bir dünya kuruyor kendisine. Esenyurt'ta fukara bir fakirhane. Ne "Vizontele"nin yemyeşil kırları, o köylerin rengarenk insanları, ne de "Organize İşler"in hayatın içinden karakterleri.. Sadece tek bir adama odaklanmış bu kez, Rıza Şenyurt..

Rıza.. Razı aslında. Hayatın sunduğu sürprizlere. İyi kötü ayrımı sıfır. Geleni yaşıyor. Çabalamadığından değil, elinden geleni yapıyor. Rıza daha çok sonuçlara razı. Bakıyor ki nafile; bırakıyor kendini, razı oluyor, güzel görünümlü meleğin kollarına. O melek ki onu "neşeli bir hayata" götürmüyor. Rıza fakir, ama dünyası öyle olmak zorunda değil. Hayallerinin peşine düşüyor.

Noel Baba, Batı'da bir promosyon malzemesi. İmajıyla çocuklar için masalsı, tüccarlar için ticari obje. Erdoğan'ın da filmde bu imajın üzerine gitmeye çalıştığı açık. O imajın içinin ne kadar "Rıza" olduğunu anlatmaya çalışıyor. Ama bir sorun var. Aynı imaj, filmi de sattırıyor. "Bu Noel'in ilk yılbaşı filmi" diyorlar onun için. Erdoğan istediği kadar gerçekçi karakterler yaratsın, yapay karları da yağdırınca sete, öyle görünüyor işte... Aksayan nokta da bu zaten. Beklentinin yarattığı tehlikenin bu olduğu gibi.

Bendeki beklenti neydi peki? Roberto Benigni'nin "La Vita e Bella"sı... "Hayat güzeldir" demişti İtalyan. Hem de o hayatla oynayarak. Oğlunu, ölüme giderken bile, herşeyin bir oyun olduğuna inandırmıştı. "Neşeli Hayat"ta Erdoğan da aynı şeyi mi yapıyor peki? Hayır, filmi o yönde işlemiyor zaten. Rıza'nın yaşam gailesinden başka sıkıntısı yok, yaşamanın dışında. "Hayat dediğimiz şey, çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir." cümlesi, Benigni'nin filmine daha uygun gibi.

Erdoğan, Noel Baba kılığında günboyu insanlara umut verirken kendi dünyasında yokluğun, parasızlığın, türlü derdin muhasebesini yapsa, ortaya daha iyi bir film çıkacakmış gibi geliyor. Zeki kalemin gözü, belli ki çok sevdiği Rıza karakterinden başkasını görmüyor. Noel Baba, Rıza'nın üzerine giydiği ikinci bir karakterden çok para kazanmak için girdiği bir iş olarak kalıyor. Erdoğan, sadece Rıza'yı seviyor. Konuşmalı rollerin sayısını yine aşırı sayıda tutma takıntısını sürdürmesi belki bu yüzden. BKM Mutfak'ın hepsi birbirinden değerli oyuncuları, filmin sunduğu neşesiz hayatın içinde yaşayan birer karakterden çok hocalarının peşinde koşturan bir çete gibi. Rıza'nın eşini oynayan Büşra Pekin'i dışarıda tutmak gerek elbette. O, bırakın mutfağı, koca bir lokantanın ocağını bile tek başına idare edebilecek yetenekte.

Parantezlerden birini de, hem de kocamanını Cezmi Baskın'a açmak boynumuzun borcu. Hani Hollywood'da birkaç dakika görünüp bütün filmi götüren oyuncular vardır ya, Baskın da öyle. Adı gibi filmde baskın. Garip gözlükleri, daha da garip replikleriyle, Cezmi Baskın'ın oynadığı karakter, tüm gerçekdışılığına rağmen filmin en gerçek insanlarından biri.

Erdoğan'ın filmini izlerken, mesela minibüse yetişmek için koşturduğu sahnelerde, ölümsüz usta Kemal Sunal'ın bazı filmlerindeki "fakirlik" vurgusunun tadı geldi damağıma. Rıza'nın eşiyle ve başına bela kayınbiraderiyle yaşadığı evin hali de, fakirliği en zengin biçimde yansıtmış. Erdoğan da, fakir Rıza'yı sadece çok sevmemiş, çok da iyi anlamış. Ustaca kullandığı şivesi bir yana gözleriyle sadece uykusuz, yorgun değil fakir de bakmış.

Teknik aksaklıklar yüzünden bazı sahneleri yeniden çekmek zorunda kalması da, Erdoğan için, bizzat yarattığı "neşeli hayat"ın bir parçası gibi. "Neşeli Hayat" kaderi buymuşcasına mizahtan çok drama yaslıyor sırtını. İyi de ediyor. Filme giderken, benim gibi, bir tür "La Vita e Bella" beklemiyorsanız ne ala. Çünkü farklı beklentiler yüzünden bu filme yazık edilmemeli. Her karesi, sevgiyle yapılmış çünkü.



494_02.jpg



Olm ben neye gülüyorum biliyo musun? Şimdi, normalde köyde hayvanlara büyük başlara "ho hoo" dersin. Hoo hoo dersin böyle dere kenarına gitme gibisine.. Ben şimdi insanlara nasıl ho diyim ya, ho ne lan? (rıza arkadaşıyla noel babacılık çalışırken)
-İçince her şey halloluyo dimi?
-Yok, hallolmayınca içiliyo

Bi fotoraf gösterdiler: adam, kendisi, kopeği.. normalde kopek besliycek adam da değil, ama villayı alınca kopeği de almış adam!..

Çocukları güldürmek güzel şey. ho ho ho..

Bazen oluyo işte.. Bilmem, yani belki.. Gözünü yükseğe diktiğin zaman, aşağılarda darlanıyo insan. Sonra da, utanacağı şeye sahip çıkıyosun, sahip çıkacağı şeyden utanıyosun...

Ya beni nerde bi çocuk görse cıvıl cıvıl gülüyo ya. Noel Baba'sın bi yerde, yalan gerçek.. Çocukların inandığı yalanlar, esasında gerçek.

Rıza Cuma'ya git!

Yav argadaş neşeli hayat dedi adam, villa ister misin dedi, villa ister misin denen bir kişiye yok denir mi? Nası dersin bunu?

Ya kızı verecekler ya beni vuracaklar , Ne yabalım lokman seninde yokluğuna alışırız.
 
Selamlar arkadaşlar,
Çok güzel bir film Neşeli Hayat. Hayat'ın ta kendisini anlatıyor. Dram Komedi hepsi bir arada. Yıllar geçtikçe daha bir kıymete sahip olacaktır bence.
 
Geri
Üst