Atilla ilhan

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Bir, Üç ve Beş

1 (33).jpg

Bir, Üç ve Beş

Desen ki denizin tuzu
Çiğ düşmüş kadife donlu patlıcanlar
Desen ki kendilerinden karga çığlılarıyla kaçanlar
En fakiri en zengini çirkini ve orospusu
Seni unutmuş olsun
Sen ki üşümüş gökte o yalnız bulutsun
Kıskanmadığın cömert bir maviliğin ortasında o
Bildiğin yalnızlığın ellerinden tutmuşsun
Desen ki unutulmuşsun

Denizler kızılca kıyamet akıp geçiyor
Zamana karşı geliyorsun
Bir üç ve beş leylekler artık gitti
Şimdi seni artık karanlıkta bir liman çekiyor
Unutulduğun unutulmadığın bilinmediğin bir liman
Bir üç ve beş derken şişede rom bitti
Sen yaşamaya başladığın zaman

Üşümüş gökte o yalnız bulut
Kendini hiç yerinde hissetmeyeceksin
Keyif senin
İstersen talihini billûr akıntılarla bir tut
Ellerini göğsüne kavuştur
Doğu batı kuzey güney diyerek
Koştur
Bir üç ve beş istersen rom kadehleri gibi
Nasıl ki unutulmuşsun
Devril
Ve bitir maceranı.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Biraz Paris

1 (34).jpg

Biraz Paris

1. Place pigalle

Telefonlarla geldi telaşlı ve ürkek
Birdenbire geldi beklemiyordum
Hayli dargın sesi kalın ve titrek
Umutsuzluğuma geldi oysa yorgundum
Üstelik incittim de istemeyerek

Akşamdı Samanyolu patlamıştı
Bütün sacre coeur silme akordeon
Mulhouse'lu muydu neydi işte unuttum
İlk yudumda ağlamaya başlamıştı
Şakakları ter içinde gece saat on
Kibrit aranıyor göğüs geçirerek
Bütün sevgilerinde yanılmıştı

Bir omzuna almış sanki gökyüzünü
Dudakları masmavi Alsace Lorrain
Yüzü cermenlerin en eski hüznü
Hölderlin bakıyor sisli gözlerinden
Ellerini şöyle okşayacak oldum
Duydum nabzının gök gürültüsünü

Adı yağmur mu akşamüstü mü
Uzak bir panayırda ip atlayan çocuklar
Dalgalar vurdukça sarsılan mendirek
Gecesi kaydı mı nedense beni arar
Dilinde özürler bilerek bilmeyerek
Zenciler çaldı mı cazın hali başka
Oturduğu yerde içtikçe eksilerek
Barın camlarına orospular çiziliyor
Özlem büyük korku epeyce şaka

Telefonlarla geldi telaşlı ve ürkek
Birdenbire geldi beklemiyordum
Hanidir içimden bir başkası geçiyor
Gözlerim hanidir ondan uzakta
Hölderlin'i bırakmıştım artık sevmiyordum
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Böyle Bir Sevmek/ Ne Kadınlar Sevdim

1 (35).jpg

Böyle Bir Sevmek/ Ne Kadınlar Sevdim

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir

Hayır, sanmayın ki beni unuttular
Hala ara sıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı belki bir şiir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir

Yalnızlıklarımda elimden tuttular
Uzak fısıltıları içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular şimdi kim bilir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Büyük Yolların Haydutu

1 (36).jpg


Büyük Yolların Haydutu

İşte sımsıcak lejyoner bakalları içinde
Margot'nun sigarillosuna ateş tutuyor
Tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan
Kirli sarı bir gök birikmiş kadehinde
Hiçbir kibriti bir seferde yakamıyor

Asıl bu ödlek flüt onu böyle yıkan
Uykusuzluktan çok bu ödlek flüt Margot'nun
Çıplak gözlerindeki rom lekesi dişlerindeki
Tebeşir beyazı açlık paletindeki karanlık
Rimelindeki is ve dudak rujundaki kan
Je hais les dimanches şarkısı Juliette greco'nun

İşte dudaklarını konyağa vermiş dinlendiriyor
Tersine dönük göz kapakları uykusuzluktan
Bir yatak biliyor musunuz ah biliyor musunuz

Göğsüne yeşil mürekkeple Margot'nun gözleri oyulmuş
Her gittiği yere bir tutam sigarillo dumanı götürecek
Margot'nun paketinden bir siyah götürecek kusuk siyah
Kendine geceler boyamak için İzmir'de İstanbul'da

Nasıl yapıyor bilmiyorum bir türlü aklım almıyor
Beyoğlu'ndan st-placide'e çıkıyor Basmane'den Passy'e
İzmir'de 15945'ten soruyorsunuz gitti diyorlar
İstanbul'da siyasi polis bile adresini bulmamış

 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Cazgır

1 (37).jpg


Cazgır

Vur, ha vur, vur davul baş pehlivan havası,
Çıksın Bekir Osman, Mestanoğlu, Dülger Ahmet,
Vur, ha vur, vur davul gürlemenin sırası,
Davran bre pehlivan, ha ömrüne bereket.
Ateş alsın büklüm büklüm pazındaki kudret,
Davran deli fişek, karayel fırtınası,
Çığlar devirip yenmenin, güreşmenin ustası,
Vur, ha vur, vur davul dağları taşları titret,
Dile gelsin Yusuf'un, Aliço'nun hatırası,
Çıkalım hele meydana yanardağ gibi emret.

Hey mübarek mübarek, er meydanı bu meydandır,
Cümle alem birikmiş işte davullu zurnalı,
Her biri bir özge diyarda başpehlivandır.
Yiğitler gelir güreş tutmağa göğsü armalı,
Boyları yıldız döker, omuzları çifte burmalı.
Hoy senin pehlivan dediğin şahan olup da uçandır,
Rüzgâr deme buluttur, bulut deme dumandır.
Vur, ha vur, vur davul gök yerinden kaymalı,
Hodri meydan! Vakit tamam, peşrev tamamdır,
Ha deyince kaldırıp kaldırıp yere vurmalı...
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Cebbar Oğlu Mehemmed

1 (38).jpg


Cebbar Oğlu Mehemmed

Kaman civarına bahar gelince
Yıkılır ovadan apdal çadırları
Yücesinde pare pare duman tutmuş
Düdüldağ'ın yaylasında mekân kurulur
Hoş gelmişsin evvel bahar
Nisan ayı içinde donanır dağlar
Donanır yeşilinden alından
İstasyon deresi kabarmıştır
Hacı dağ’ın selinden
Dağlar sıra sıradır eylim eylim
Dağlar uzanır bir uçtan bir uca
Dağlar bir birinden yüce
Yamaçlarında kireç yakılır
Bir ömür boyunca kahrı çekilir
Kimse anlamamış sırrını hikmetini
Bu bereket nereden gelir

Başınızdan duman eksilmesin gâvur dağları
Siz hikâyet eylediniz bana
Bahçe kazasının kaman köyünden
Cebbar oğlu Mehemmed'in hikâyesini

Yılların yücesinden şöyle bir seyran edelim
Bir avuç toprağıma çöreklenmek için
Yürümüş selâmsız sabahsız
Destursuz girmiş memleketime
Yedi çeşit Frenk askeri
Uğursuz bir hava çökmüş
Üstüne memleketimin
Uğursuz ve karanlık
Çocuklar gülmemiş artık
Sessiz sessiz ağlamış analar
Oduna giderken vurulmuş
Ve yahut harman yerinde
Avuçları buğday kokan delikanlılar
Ve nice gâvur dağı kızlarının
Birer birer ırzına geçilmiş
Yalvarmış ihtiyarlar Allah’a
- rivayet şöyledir kim -
Dumanlı bir güz akşamı
Şu mor dağlar efendim
Destur demiş de yürümüş

Silkinip kalkmış ayağa
Gel haberi öteden verelim
Çıkmış dağlara kendiliğinden
Cebbar oğlu Mehemmed
Fransız'a silah çekmiş
Hür yaşamak uğruna
Irz uğruna namus uğruna
Ana için baba ve kardeş için
Şu mübarek topraklar
Şu mübarek vatan için
Derken efendim
Bir gün kaman'dan öte
Uğrun uğrun haber ulaşmış
Urfa'nın Antep'in köylerine
Gözü kanlı Maraş beylerine

Cebbar oğlu Mehemmed
Burcu burcu çam kokan bir yaz akşamı
Omuz vermiş bir ağaç gölgesine
Usul usul türkü söylüyor

Hasret kuşun kanadında
Deli kuşlar uçun gayrı
Yazımız böyle yazılmış
Bu diyardan göçün gayrı
Kirveleri durdu ve Süleyman
On sekiz adım gerisinde
Şahin gibi tünemişler kayaların üstüne
Avuçları sıcak bakışları ok gibi
Deliyor her dokunduğu yeri
Biri doğuya bakıyor diğeri batıya

İptida durdu görüyor geleni
Yel midir toz mudur anlamıyor
Lakin bıyıkları terlemeden
Çeteci olan garip Ökkeş
Çok geçmeden getiriyor haberi
Tabur tabur üstümüze varıyor
Düşman yola çıktı Savranlı'dan

Hemen mevzie sokuldu Mehemmed
Yanı başında durdu ve gerisinde Süleyman
Çeteler yer tutup pusu kurdular
Kanlı geçit boyuna
Düşman yanaşırken kaman köyüne
Bekletmeden yaylım ateş açıldı
Mermi kurşun yağmur gibi saçıldı

İlk seferinde on beş kişi vurdular
Ve bir hayli düşman kırdılar
Yamaçlarda koptu kızılca kıyamet
Cesaretlerine söz yoktu ama
Neyleyip nitsinler düşman daha çoktu
Düştü birer birer bütün yiğitler
Gürültüler boğazda sustu nihayet

Demek diz üstü düşmüş Mehemmed
Kirvesi Durdu'nun yanı başına
Kanlar akar yarasından
Al al olmuş çevresinden
Köpük köpük gözlerini doldurur
Bir başına Mehemmed yedi düşman öldürür
Mavzerinin namlusu hâlâ sıcak
Tutulmaz
Ölümün derdi büyük yiğenim
Çare bulunmaz

Aynı akşam doğurmuş karısı döne
Mavi gözlü bir çocuk sarışın
Bir avuç toprak sarmışlar altına
Ve Kemal koymuşlar adını
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Cinnet Çarşısı

1 (39).jpg

Cinnet Çarşısı

4. sirkeci Garpalas 32

Elektrik çiçekleri açıldı mı sayaç dönüyor
Ben de dönüyorum sirkeci Garpalas 32
Birisi Neuilly'den iki uçak mektubum var
Hangisini açsam birkaç satır daha yalnızım

Çocukluk serüvenlerim tüccar horn filmindeki

Hangi kız yüzüme baksa mutlaka parasızım
Yıldız falımda yolculuk görünüyor
Benim için bir şey yapın suçlu değilim ki
Kimin kapısını çalsam elini tutacak olsam
Kendiliğinden atıyor bütün sigortalar
Şehrin bütün ışıkları bir anda sönüyor
Ben de sönüyorum Sirkeci Garpalas 32
Birisi Neuilly'den iki uçak mektubum var

Yine bir radyo ıslığı sızıyor kulaklarıma
Şimdi baylan'a gitsem hiç kimseyi bulamam
İki kırk beş seansı başladı üstelik yağmur

Yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım
Uzak olduğumuz halde ne oldu bilmiyorum
Aramızda her şey bitti artık gelmesen de olur
Bana yazmasan da olur seni hiç sevmiyorum
Hâlbuki gelip gelip rüyalarıma giriyor
O çocuk yüzlü siyah trençkotlu kadın
Aylardır bir plak arayan sayanora ismindeki
Onu yüksek kaldırım'da akşamları görüyorum
Siyah bir lale gibi yorgun boynu bükük
Yarı yarıya yabancı yarıdan fazla uykusuz
Kim olduğumu bilmiyor ne yaptığını bilmiyor
Bir vitrin aydınlığında gizlice bakışıyoruz

Rahmaninof'un piyano konçertosu saat dokuz
Nargile meraklısı kadınlar Emirgân'da tek tük
Yine her satır başında Vlaminck'e dönüyorum
Yırtıcı bir kuş gibi yalnız bulutlar içindeki
Ne kadar ampul varsa Beyoğlu’nda kör kütük
Kirli bir sis ıslak elleriyle hepsini örtüyor
Yine konyak sarısı yumuşak bir sonbahar
Herkes ümitsizliğini sırtlamış evine götürüyor
Ben de götürüyorum Sirkeci Garpalas 32
Birisi Neuilly'den iki uçak mektubum var

Nerdesin inge nerdesin nerede değilsin ki.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Claude Diye Bir Ülke

1 (41).jpg

Claude Diye Bir Ülke

Claude diye bir ülke siyah palmiyelerin
Değişerek her gece genç kızların öptüğü
Yanlış erkekler gibi çizdiği raphael'in
Şüpheli dudakları ayva tüyü

Cladue diye bir ülke kuşların ürküttüğü
Tüylü sevişmesi yağmurlu geyiklerin
Kırık masallarının uzaktan göründüğü
Lesbos adasındaki bitmemiş şiirlerin

Cladue diye bir ülke mermer prensesin
Ağzıyla emdiği yılanların sütünü
O kadar korktuğu ibranî peygamberin
Ay doğunca yaşayan ay batınca ölü

Radyoaktif etkilerle saçların birden
Balmumu bir heykel başında uzaması
Röntgen yansımaları seramik gözlerinden
Ellerinin inatla göğsünü araması
Boşlukta katılaşan bir kadın kahkahası
Akvaryum yeşili flamand resimlerinden
Kaşlarının aynalarda incecik alınması
Her şimşek çakışta kendiliğinden
Sebâ melikesinin odalık hareminden
Kuduslü bir kızın âzeri ağlaması
Servirû sultan'ın yahudi dişlerinden
Çıplak ten aydınlığına işleyen sızı

Claude diye bir ülke neuilly'de damgalanmış
Fransız pullarının paris laciverdine
Kendinden başlayarak herkeste yanılmış
Rüyalar işleyince eksik erkekliğine

Claude diye bir ülke hiç kimse uğramamış
Okyanus diplerinden yoğun sessizliğine
Dünya haritasından oyulup çıkarılmış
Uluyan bir köpek bırakılmış yerine
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Çariçin'de Geçen Kış

1 (42).jpg

Çariçin'de Geçen Kış

Akşamları göl eflatun bir keder
Sazlıklarda pırıl pırıl
Buz tutmuş bataklık kuşları
Ağaçlardan
Çürük sarı ve kızıl
Son yapraklar dökülüyor
Rüzgarlı sonbahardan
Nasılsa kurtulmuşları
Gümüş karanlığında anlaşılmaz sesler
Havada mutsuz bir bulut
Umutsuz ve kararsız süzülüyor
Neredeyse akşam yıldızı
Yorgun kırmızı
Neredeyse ay
Neredeyse ay
(Her şey niçin bu kadar eski niçin bu kadar uzak)
Çariçin'de geçen kış
Tepeden tırnağa katran ve su buharı
Volga'nın uykusuna bir rüya gibi sarkmış
Ateşten örümcek nehir vapurları
Neredeyse akşam yıldızı
Yorgun kırmızı
Neredeyse ay
Neredeyse ay
Çariçin'de geçen kış
Dalgın bir sarışın
Karanlık bir miralay
Birisi nijniy novgorod'dan henüz gelmiş belki
Belki kazan'a öbürü yol açacak
(Her şey niçin bu kadar eski niçin bu kadar uzak)
Çariçin'de geçen kış
Seyrek sakallarında yıldızlar
İskelede namaza durmuş
İhtiyar bir tatar
Altında sokak lambasının
Dalgın bir sarışın
Karanlık bir miralay
Kadının astragan mantosu sırtında
Uzun ve beyaz ellerini çaresiz kavuşturmuş
Kısa kirpiklerinde incecik buz tozu
Adam buz mavisi pelerin astragan kalpak
İçinde bir atmaca ayrılık korkusu
Yüreğini parçalar
(Her şey niçin bu kadar eski niçin bu kadar uzak)
Çariçin'de geçen kış
Neredeyse akşam yıldızı
Yorgun kırmızı
Neredeyse ay
Neredeyse ay
Kararmış bir çan gibi çınlıyor
Donmuş gölün üstünde akşam ayazı
Kararmış ve kocaman
Konakta zaman zaman
Koridorda ürkek ayak sesleri
Kapının ardında fısıltılar
Onun için herkes kaygılanıyor
Bugün de geçti Svetlana Radiçeva
Ardında nemli bir is kokusu
Giderilmez pişmanlıklar
Eflatun bir keder
Bırakarak
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Delik Deşik

1 (43).jpg

Delik Deşik

Kirpi gibisin çocuk
Her tarafın diken
Kim elini uzatsa
Delik deşik

Üstelik sen de kan içindesin
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Diyalektik Gazel

1 (44).jpg

Diyalektik Gazel

Büyük bir şaşaadır ölüm
Ebruli nurlarla gelir
Öyle bir yanardağdır ki öfkesi
Mutantan desturlarla gelir

Karşıtıyla yüklüdür her şey
Mutlak çözümlerden vazgeç
Tartışılmaz mükemmellikler
Ne gizli kusurlarla gelir

Sen sen ol korkma karanlıktan
Dik ışık çekirdeklerini
Çünkü en berrak sular bile
En yağlı çamurlarla gelir

Nasıl doğmakla başlarsa ölüm
Ölmekle başlar öyle hayat
Bil ki dünyayı sarsan sıçramalar
Birikmiş şuurlarla gelir
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Dördüncü Krallığım

1 (45).jpg


Dördüncü Krallığım

Janin Medoviç’in otelinde Beyoğlu’nda
Bu demek benim dördüncü krallığım.
Camlarda jilet gibi parlıyor tramvaylar
Aynaya bakıp Ömer Haybo’yu tanıyorum.

Bir yıl daha çizermisin Janin Medoviç
Yepyeni bir yalnızlık bozdurduğunda
Niye sanki alkol tutup ufalanırım
Ölünecekse bak işte en büyük ölünmeli
Bu demek benim dördüncü krallığım

Kendiliğinden mi çaldı odanın zili
Garsonlar yine beni tanımıyorlar
Hüseyin kendimi asarım korkusunda
Cristo’nun gözü tutmadı anladığım
Öyle saçlarım uzun
Çenem kilitli
Niye gün ortasında akşam oluyorum
Janin Medoviç’in otelinde
Beyoğlu’nda

İncecik dişlerimin arasında tuttuğum,
Sanki cam beş gecelik uykusuzluğum
Peki koridorda niye ışık yakmıyorlar.
Bir türlü krallığımdan çıkamıyorum
Beni polisler götürmüştü sırasında
Bir kaç ay Paris’te kaçak yaşadım
Böyle kendi tozumda boğulmamıştım
Ne bir it soluması kapımın arkasında
Ne bileklerimi çizen çarpık tramvaylar
Ne de gögüs boşluğuma sığamayışım

Yaşamak güç, sarsılmadan,Janin Medoviç
Hele yüksek gerilimli bir yaşamaksa
Bazı bir tel erir bakarsın bir lif kopar
Bir yerde çıldırmak var
Dur bakalım
Dönekler ayaklanmaz reziller bırakırsa
Otel yalnızlıklarında Janin Medoviç
Bu demek benim dördüncü krallığım.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Döşeme

1 (46).jpg


Döşeme

İşte evvel baharın üç ayları yetişti
Şimdi göçmen kuşların tebdil mekân çağıdır
Bir yol sökün eyledi mi dizi dizi turnalar
Hasan beyli yaylalarıcan bulup yeşerdi mi
Kınalanır elvan elvan yeryüzü
Örencik’in yamacında meclis kurulur
Sıra sıra cezveler köze sürülür
Talim eder ‘geldi m-ola’ türküsünü sarı Ökkeş
Geldi m-ola şu bahçenin yazları
Kulağımdan gitmez oldu sözleri
Alev alev yanaklıkaman kızları
Deli gönül hayran oldu cemâlinize
Batıya yıkılırken gün yalap yalap
Gayrıdağlar sıradan dumanlıdır
Garbi yeli pek reyhanlıdır
Fermanıkâr eylemez erkânın
Türküler yakılır dağlar taşlar aşkına
Tekmil ormanlar tutuşmuş gibi al olur
Korkunç korkunç bakar yüceleri
Gâvurdağları’na bir hal olur
Sıcak temmuz geceleri
Nasibini almışda bereketinden
Bahçe kazasından azimet eylemiş
Garib âşık nâdim hareketinden
Hayaller her seher vakti
O afaka ser çekmiş dağları
Çok ağlamışçok gülmüş çok dert çekmiş dağları
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Duvar

1 (47).jpg


Duvar

"bu şiir ikinci dünya savaşı içinde kahredilen bütün dünya duvarları için yazılmıştır"

Ben bir duvarım hiç güneş görmedim
Sen hiç güneş görmemiş bir başka duvar
Yüzümüz benek benek tahtakurusundan
Ve sinemiz baştan başa ak üstünde karalar
Kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim
Sıyrılıp çıktım artık ölüm korkusundan
Dilim dilim sırtımdaki yaralar
Ben demir başım sığır siniriyle dayak yedim
Biz de duvarız dinleyen duyan düşünen duvarlar
Bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk
Ve bizim kucağımızda kasırgalı insanlar

Yüzündeki deniz parlaklığıyla durur hatıramızda
O çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk
O zaman Mayıs'tı yağmurlar başımızda
Bir cumartesi akşamı girdi kapımızdan
Gözlerinde kıpkızıl diken diken öfkesi
Adeta birdenbire aydınlandı zindan
Onu böyle görünce nasıl da korkmuştuk
Sapından fırlamış bir balta gibi çehresi
Ve omuzlarında delikanlı gölgesi

O zaman Mayıs'tı yağmurlar başımızda
O sırtüstü yatağında yatardı
Sımsıcak gözleri şimdi bile aklımdadır
Bir sana bakardı bir bana bakardı
Dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır
Toprak ana bütün zincirlerinden çözülmüş
Sabahlar akşam üstleri manolya gibi parlak
Tarlaların yüzü gülmüş
İşte her akşam geçtiği denize çıkan sokak
Ah işte annesi annesi sevgilisi
İşte biz dinleyen duyan düşünen duvarlar

İşte o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk
Dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır
Bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk
O birkaç defa kartal gibi gitti kartal gibi döndü
Çığlıklarını değil kırbaç sesini duyduk
Biz duvarız neyleyelim gözlerimiz ağlamayı bilmez
Onu bir gece sabaha karşı büsbütün götürdüler
Kendi gitti ismi kaldı Yadigar bağrımızda
O zaman Mayıs'tı yağmurlar başımızda

Ya biz idam duvarıyız karşımızda çok insan öldürdüler
Onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık
Temelimiz kanla beslendi ama nedense uzamadık
Öyle bakmayın bu yaralar şerefli yara değil
Getirirler vururlar biz öyle dururuz
Yağmurlar gözyaşı bulutlar mendil
Elimizden ne geldi de yapmadık
Ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz

Onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık
Bir mayıs sabahı toprak rezil gök rezil
Yıldızlar küfür gibi yüzümüze tükürür gibi
Şafak sancılarıyla iki büklümdü ufuk
Ve simsiyah çamur gibi bir manga ortasında
Siyaset meydanına geldi dev yumruklu çocuk
Bulutlar eğilip alnının terini sildiler
Ve mermiler birdenbire ölümü getirdiler


O düştü biz yine ayakta kaldık
Halbuki ne kadar ne kadar yorgunuz
Öyle bakmayın bu yaralar şerefli yara değil
Ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Elde Var Hüzün

1 (48).jpg

Elde Var Hüzün

Söyleşir
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
Ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
Zamanlar değişti
Ayrılık girdi araya
Hicrana düştük bugün
Ah nerde gençliğimiz
Sahilde savruluşları başıboş dalgaların
Yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
Elde var hüzün
O şehrayin fakat çıkar mı akıldan
Çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
Sırılsıklam aşık incesaz
Kadehlerin mehtaba kaldırılması
Adeta düğün
Hayat zamanda iz bırakmaz
Bir boşluğa düşersin bir boşluktan
Birikip yeniden sıçramak için
Elde var hüzün.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Elimden Gelen Bu

1 (49).jpg

Elimden Gelen Bu

Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Çoğalmak neyse ne azalmak zor
Birisi seni her an bırakıp gittiğim
Öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
Ağzındaki acı alnındaki çizgiyim
Gözlerine kirli bir bulut getirdim
Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor

Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Birisi kapadığın kapılardan gitmiyor
Yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o
Bir yerin üşüse onun sıcaklığı
Öbürü en içten çağrını işitmiyor
Hüneri ne dersen duygu kaçakçılığı
Alıp tutmaksa o basıp gitmekse o
Bakışları kıyısız bir deniz uzaklığı

Elimden gelen bu ben iki kişiyim
İkisi birbirinden çıkmaya uğraşıyor
Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
Birisi yeni baştan serüvene başlamış
Öbürü silahında son mermiyi yakıyor
Çoğalmak neyse ne azalmak zor.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Emirgan' da Çay Saati

1 (51).jpg

Emirgan' da Çay Saati

Çırağan sarayından büyük dere’ye
Üşümek sonbaharında eski çınarların
Uzadığı yerlerde gizlice akşamların
Başlayıp adeta kendini dinlemeye
Kafeslerin ardında bol gözlü bir kadın
Ansızın giydirilmiş ipek feraceye
Bir çay yalnızlığı Emirgan'dan öteye
Değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın
Nedim'den yansıması Tatyos efendi'ye
Tenha bir genç kız sesiyle hicazkarın
Kuytularda çürüdüğü bağdadi yalıların
Yorgun sarmaşıklarıyla sarkmış bahçeye
Soğuk kuşlar gibi dağılır boğazda
Rüzgarın getirdiği donuk bir yağmur pusu
İstinye'de gemilerin karanlık uykusu
Kırık direkleriyle dalgın ve hasta
Birden içimi kaplayan ölüm korkusu
Selam verilince meçhul bir namazda
Gazali'yse biraz Mevlana biraz da
Kubbenin altındaki divan uğultusu
'Şeref' vapurundan en kirli beyazda
Yüzlerce Harbiyeli sürgün yolcusu
Havada bir asılmış adam kokusu
İstanbul jön Türkleri hüzzam bir yasta
Yankılarıyla telaşlı geceleri bebek'ten
Motorların taşıyıp o kadar bitiremediği
En yılgın sonbahar benim gözlerimdeki
Çok daha dumanlı mütareke günlerinden
Alaturka saat kaçta ikinci tömbeki
Miralay sadık beyin nargilesinden
Dem çekip kumrular gibi sebilleri senlendiren
Osmanlı sehpalarının gölgesindeki
Emirgan'da acılaşmak koyu bir semaverden
Çaylar gibi kararıp kaç defalarca eski
Bir şiir üzüntüsüyle müseddes biçimindeki
Çoktan unutulmuş kilitli defterlerden
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Emperyal Oteli

1 (50).jpg


Emperyal Oteli

Ben hiç böylesini görmemiştim
Vurdun kanıma girdin itirazım var
Sımsıcak bir merhaba diyecektim
Başımı usulca dizine koyacaktım
Dört gün dört gece susacaktım
Yağmur sönecekti yanacaktı
Sameland seferden dönecekti
Duvardaki saat duracaktı
Kalbim kendiliğinden duracaktı
Ben hiç böylesini görmemiştim
Vurdun kanıma girdin itirazım var

Emperyal otel’inde bu sonbahar
Bu camların nokta nokta hüznü
Bu bizim berhava olmuşluğumuz
Bir nokta bir hat kalmışlığımız
Bu rezil bu Çarşamba günü
İntihar etmiş kötümser yapraklar
Öksürüklü aksırıklı bu takvim
Ben hiç böylesini görmemiştim
Vurdun kanıma girdin itirazım var

Sesleri liman sislerinde boğulur
Gemiler yorgun ve uykuludur
Sabahtır saat beş buçuktur
Sen kollarımın arasındasın
Onlar gibi değilsin sen başkasın
Bu senin gözlerin gibisi yoktur
Adamın rüyasına rüyasına sokulur
Aklının içinde siyah bir vapur
Kıvranır insaf nedir bilmez

Otelin penceresinde duracaktın
Şehri karanlıkta görecektin
Karanlıkta yağmuru görecektin
Saçların ıslanacak ıslanacaktı
Kış geceleri gibi uzun uzun
Tek damla gözyaşı dökmeksizin
Maria Dolores ağlayacaktı
İstanbul'u yağmur tutacaktı
Bütün bir gün iş arayacaktım
Sana bir türkü getirecektim
Kulaklarımız çınlayacaktı

Emperyal otel’inin resmini çektim
Akşam saçaklarından damlıyordu
Kapısında durmanı söylemiştim
Yüzün zambaklara benziyordu
Cumhuriyet bahçesinde insanlar geziyordu
Tepebaşı'ndaki küçük Yahudiler
Asmalı mescit'teki Rum kemancı
Böyle rüzgarsız kalmışlığımız
Bu bizim çektiğimiz sancı
El ele tutuşmuş geziyordu
Gazeteler cinayeti yazıyordu
Haliç'e bir avuç kan dökülmüştü

Emperyal otel’inde üç gece kaldık
Fazlasına paramız yetmiyordu
Gözlerin gözlerimden gitmiyordu
Dördüncü gece sokakta kaldık
Karanlık bir türlü bitmiyordu
Sirkeci garında sabahladık
Bilen bilmeyen bizi ayıpladı
Halbuki kimlere kimlere başvurmadık
Hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
Hiç kimse elimizden tutmuyordu
Ben hiç böylesini görmemiştim
Vurdun kanıma girdin kabulümsün
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Eyi Muz Eyi

1 (52).jpg


Eyi Muz Eyi

Çarşı kapı’dan yola düşürdüm eyi muz eyi
Hemi Aksaray’ı aşırdım eyi muz eyi
Apartumanlar eh üstüme üstüme geliyler
Kimin kimesnenin muz alası yohtur
Güneş getmiş Marmara’nın denizini kalaylar
Üç kağıda indik mi işimiz köktür
Üçyüz yirmibeşe eyi muz eyi
Hastalara şifa eyi muz eyi

Muz ıscah delisi ne gonuştun akran
Ağacını dalını biz köycek tanıman
Eh bizim ahlatımız boldur ısıtmanın domuzu
Eh domalan bilirik yeralması bilirik
Nerden yiyecuh dersin portikeli muzu
Anam avradım olsun zerdali diye ölürük
İstanbul sokakları kesme taş kara katran
Dolan Reşadiyeli silahşör Ahmet dolan

İkindiyin şişli'deyik ya eyi muz eyi
Ya bittik ya bitirdik ya eyi muz eyi
Kilosu üç kağıttan üç kilo çektik madama
Aha gohulu bunnar Allah yapısı bunnar
Danası yiyecuhmuş eyledi dürdü besleme
Ezanlar dökülüşür kandiller oynar
Unkapanı'nda kermo'nun hanı eyi muz eyi
Ah silahşör Ahmet anayın dini eyi muz eyi
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Ferda

Ferda

13315258217038651223790856-162533_158349124259800_158348174259895_50831_1403_b.jpg

 
Tekerlekli Sandalye
Üst