Atilla ilhan

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Gaziler Caddesi

1 (53).jpg

Gaziler Caddesi

Basmane’de gaziler caddesine
Küçük bir yağmur götürdüm
Siz böyle akşamüstü görmediniz

Gizlice bir şarap tuttum
Yine o şehir korkusu
Ola ki simsiyah sarhoşum
İçimde elektrik uğultusu
Bir de kötümserlik sebepsiz

Şurda yeşil gözlü bir çocuk
Naylon geçirmiş şapkasına
Ferid’e benzettim azıcık
Kim bilir belki de başkasına
Yetişkin eli yüzü tertemiz

Basmane’de gaziler caddesine
Kırık çocukluğumu götürdüm
Siz böyle akşamüstü görmediniz

Camların rengini beğenmedim
Bütün mor bıyıklar yabancı
Şekersiz çaylar içindeyim
Gece makaslarında bekçi
Sabaha karşı hırsız

Bu afiş bir sinema tuzağı
Düşme o kızın arkasına
Yemyeşil kolu bacağı
Cıgara yapışmış dudağına
Dördüncü gecedir uykusuz

Basmane’de gaziler caddesine
Ürkek bir çarşamba götürdüm
Siz böyle akşamüstü görmediniz
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Gecenin Kapıları

1 (1).jpg


Gecenin Kapıları

Bütün kapılar kapandı dışardayım
Birden karşıma çıkmayın korkuyorum
Uykusuzum fena halde sokaktayım
Karanlık bastırdı mı bozuluyorum

Fena bir yerimden koptuğum doğru
Kendimden çok fazla yaşamaktayım
Nereye bağlanacak bu işin sonu
Aslında ben kimim meraktayım

Bütün kapılar kapandı sokaktayım...
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Geç Kalmış Ölü

1 (2).jpg


Geç Kalmış Ölü

Korkacak bir şey yok hesap tamam
Sıram geldi mi hatta güleceğim
Kendimi hazırladım biliyorum
Önce Turgut arkasından Ömer Haybo
Daha sonra varujan sonra Nureddin
Sonra ben değilsem demokrat Toni
Sonra o değilse mutlaka benim
Kendimi hazırladım biliyorum

Aysel'in gölgesine saklandım
Hep susamışım su içiyorum
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Geçerdi Hep

1 (3).jpg

Geçerdi Hep

Geçerdi hep
Pırıltılı kanunlar
Neves gecelerden
İhtimal buhranlı gecelerdi hep
Yüreğinde yalnızlığın tortusu
Vazoda yaseminler
Ufukta yağmur kuşları
Çözülmez bilmecelerdi hep
Ansızın dalar
Bir yorgunluğa uyanırdın
Güneş çekilmiştir bahçelerden
Lambalar çok erken yanmış
Aldatılmak korkusu
Sık sık bozulan yeminler
Enfarktüs kuşkuları
Sinsi bir kederdi hep
Zaman zaman düşündüğün
Aklına geldikçe güldüğün
Şan şeref ve ün
Beyhude şeylerdi hep
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Gibi Redifli Gazel

1 (4).jpg

Gibi Redifli Gazel

Yorgun kadınlar içtik
Yalnızlıktan uğuldayan
Tuzlu kan gibi
Nice akşamlar devirdik
Çengi kıyamet
'Kızıl sultan' gibi

Vurdukça mızrap
Öyle yoğun bir melâl
Dağılır ki tamburdan
Bastırır eski sevdalar
Göz gözü görmez
Duman gibi

Su karanlıktır
Ve kadehler boşalmış
Leylaklar darmadağan
Kıvılcımlar savurup narçiçeği
Çöker bir daha başımıza gökyüzü
Tutuşmuş tavan gibi

Kanlı hesapları vardır
Kıyamete kadar sürecek
Ölümlü şairlerin
Kim bilir nerden bilecek
Ne çığlıklar geçer daha dünyadan
Attilâ İlhan gibi
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Gözleriyle Cellat

1 (5).jpg

Gözleriyle Cellat

Kalın mavi camdan bir duvara çarptım
Hay Allah / gözleriniz değil miymiş?
Üç gün üç gece oturdum resmini yaptım
Bir de baktım paletimde mavi boya bitmiş
Çünkü ne yeşim mavisi ne kum mavisiymiş
Gizemli yanı dolu / hayli karışık bir iş
Neden sonra lacivert anaforlar saptadım
Arada pırıltılar leylak rengi meneviş

Böyle göz olurmuş galiba karıştırdım
Korkulu bir yolculuk bu / bir cehenneme iniş
Mavi ala dönüşüyor biraz da mor yakaladım
İnce bir yürek telaşı bir göğüs geçiriş
Hayranlık korkuyla sanki yer değiştirmiş
Bir ıslık duyuyorum jilet gibi bilenmiş
Hain fısıltıları birden anlayamadığım
Sehpanızın altındayım idamıma hükmedilmiş
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Hacı Murad'ın Ölümü

1 (6).jpg

Hacı Murad'ın Ölümü

Hacı Murad'la olduk eski Kafkasya’da
İhtiyar çuvaşgili santur çalıyordu
Ne çaldığı zaten anlaşılmıyordu
Oğlu belki o saat asılıyordu
Şarap patlak vermişti isyan masada

Atlas gömlekleri boyundan ilikli
Sabahlara kadar hançer dokuyanlar
Mezmur okuyarak duvar duvar
Dudaklarında karanlık ilkbahar
Gözbebekleri çelik çekirdekli

Çalarak getirdiği korkak tatarların
Bakunin yazması kitaplarından
Dinamitler yürür bakü sokaklarından
Siyah bir toz olur doru kısraklarından
Öfkeli kazakları 2'nci Nikola'nın

Ölmek fısıldadıkça son semaveri
Bulutlanır çay kristal fincanda
Islıklar gizlice bilenir zindanda
Bir ustura çizgisi Azerbaycan’da
Hacı Murad'ın üzengileri
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Hannelise

1 (7).jpg

Hannelise

Yağmurdan çıkıp geleceksin Hannelise
Yağmur gözlerinden çıkıp gelecek
Bir öğle sonu Paris'te Hannelise
Bir kahvede Grands boulevards türküsünü çalacaklar

Paris ve yapraklar sararmış etrafımda
Seine'e kanat vurup bir rüzgar geçiyor
Gare d'orleans'da saat şimdi üç diyecek
Yağmurdan çıkıp geleceksin Hannelise

Gözlerine bakıp sanki mavi deyeceğim
Sanki çocuk diyeceğim
Aydınlanacaklar
Balığa çıkmış bir ihtiyar rıhtımda
Suya atıp söndürecek
Cigarasını
Bir öğle sonu Paris'te Hannelise
Bir kahvede Grands boulevards türküsünü çalacaklar

İnsan kendisine rağmen yaşayamaz
Kalbimiz beyaz derken biz siyah diyemeyiz
Diyemeyiz Hannelise
Sen mutlaka Lichtenstein dükalığından bahsedersin
Yapraklarını döker ıhlamur ağaçları katedralin önünde
Ben içimde müstesna bir ateş bahçesi donatırım
Bembeyaz
Bembeyaz Hannelise
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Harp Kaldırımında Aşk

1 (8).jpg

Harp Kaldırımında Aşk

Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Hiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş
Bir büyüklük duygusu dağlar gibi yüreğinde
Ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız
Yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara
Eksik olan bir şey var sana bana dair
Belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif
Ama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi boş
Heybetli gurupların belirdiği saatlerde

Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Acaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan
Her şey nasıl olup geçmiş nasıl barut yağmış
Nasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne
Şimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor
Güney rüzgârlarına açıp yelkenlerini
Belki bir İtalyan kızı tüfeğine dayanmış
Senin gibi barışı tasarlıyor dağlarda
Mahzun esirler harp şarkıları kadar mahzun
Gizlice talim ediyor hürriyet adımlarını

Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
Ah şu harp bitse rüzgar gibi bir nefes alabilsek
Kimseler kimseler çıkmasa yolumuzun üstüne
Yağmur yağsın varsın ıslansın saçlarımız
Yalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık
Dilimizdeki kilit kolumuzdaki zincir
Ömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor
Saatler bizim değil kitaplar bizim değil
Bizim değil yaşamak bizim değil hiçbir şey
Kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz
Ya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim
Buna rağmen mutluluğa inanıyoruz
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Hayır

1 (9).jpg

Hayır

Bu döşeği sen mi serdin elin dert görmesin ana
Ana uyuyacağım ninni çağır danalar girsin bostana
Çetin bir Yörük kızı hoyrat Murat dağından
Bir papatya getirsin bir gelincik getirsin
Elimden tutsun beni metris tepe’ye götürsün
Gönlümce bir hu diyeyim hısımım Ali Osman’a
Yamacına yöresine rüzgarlı camlar dikeyim

Bu höşmerimi sen mi ettin eline sağlık ana
Ana lokma dökelim aşure kaynatalım
Hayır dağıtalım hayır Ali Osman dayıma
Ördüğün bu çorabı sağlıcakla giyiyorsam
Tuzladığın bu ayranı afiyetle içiyorsam
Tuttuğun bu yoğurdu yoğurduğun bu ekmeği
Kaynattığın bu bulguru çalakaşık yiyorsam
Etime ve sütüme ineğimin ıslıklı memelerine
Kabıma kaçağıma toprağıma bu benim diyebiliyorsam
Ali Osman dayımın yoksul yüreği bunun bedeli

Metris tepe göğüne uğru yıldız uğramaya
Ana bu benim yüreğim hısımım Ali Osman’ın yüreği
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Her Sabah, Yanılmak

1 (11).jpg

Her Sabah, Yanılmak

Sabah olmak her gece kolay mı sanırsınız
Bulutları dağıtıp güneş olarak doğmak
Denizle gök arasında çiy yorgunu şehre
Kurşun kubbeleri buğulu minareleri ıslak
Soğuk bir trenden inmiştiniz / yalnızdınız

Bilmem kaçıncı defadır / yine yanılmıştınız

Hiç uyumamıştınız / gözleriniz yanıyordu
Yolculuk sanki bitmemişti / birdenbire
Kendinizi vagonda unuttuğunuzu sandınız
Sanki katar soluk soluğa tırmanıyordu
Dumanlı rampaları / bir kılıç gibi çıplak
Tiz çığlıklarıyla aydınlığı doğrayarak

Bilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız

Jilet mavisi bir kadın elinde purosu
Değdiği yer açılıyor çok fena keskin
Kim olduğunu bilen yok / işin doğrusu
Yüzünü kaybetmiş aynalarda arıyordu
Amerikan bara tünemiş sek votka içiyor
Geçmişinden rusça bir şarkı arayarak
Sarhoş olmamak en büyük korkusu

Bilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız

Elbet en kötüsü sokaklarda tutuklanmak
Hani bir kere iki yanınızda iki sivil polis
Beyoğlu'ndan çekilip nasıl koparılmıştınız
Nabız gibi vuran o kötü ve karanlık his
Yakanızı hala bırakmadı asla bırakmayacak

Bilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Herşeyi Birden İstemek

1 (10).jpg

Herşeyi Birden İstemek

O kitabı da okudum bitirdim
Hani o genç kızın beni unuttuğu
Bir ara fena halde fikrindeydim
Dudağındaki nem gözündeki buğu
Durmadan hayal değiştiriyorduk
Çetrefil bir hayat herkesin koktuğu
Kaderlerimiz kalındı sevinçlerimiz çabuk
Yaşamadan dağılıyor yarısından çoğu
Erteleyip durduk suç ortaklığımızı
Asıl mutluluğun içinde bulunduğu
Bazı ben yanlıştım o yanlıştı bazı
Çünkü gecikmenin ağır yorgunluğu
Yanıldığımız herşeyi birden istemekti
İsteği gerçekleştirmez isteğin yoğunluğu
İhtiyaç başka bir boyuta geçmekti
Devreden çıkarıp gereksiz sorumluluğu
Tekrar loş yalnızlıkların en dibindeyim
Sararmış yaprakların usulca savrulduğu
Köprüler yıkıldı artık kendimleyim
Parmak uçlarımda ölümün soğukluğu
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Hürriyet Ve İstiklal

1 (12).jpg


Hürriyet Ve İstiklal

Gece garlarında bekledim
Tren
Tren
Rıhtımlara döküldüm saçıldım
Gelmedin

En gizli rüzgarları dinliyorum
Bir yerde benden konuşuluyor
Biliyorum
Hırsızlama konuşuluyor gece yarısı
Kayıp cigaraların korkak aydınlığında
Cesetlere oturulmuş
Konuşuluyor

Belki mutareke'de İstanbul’da
Belki Barselon'da savaş sonrası
Kim bilir belki de
Ağır bir kar kalabalığına durmuş
Alman sosyal demokratlarının viii'inci mitinginde
Konuşuluyor
Batı Berlin’de
Biliyorum
En gizli rüzgarları dinliyorum
Paris'teki "tiryaki köpek" kahvesinde
Chesterfield cıgaralarının düşmanı soğuk gözlü bir kadın
Ellerimden tutan bir kadın her on beş dakikada bir
Bütün Yahudiler gibi Yahudi
Yurdundan uğramışlar gibi yabancı bütün
Benden konuşuyor
38 senesinde
Biliyorum

Nihavent bir şarkı bekliyorum
İzmir'in işgal edildiği gün
Islıksız dudaklarımdan alıp götürdüğün
Hangi sırılsıklam marjandiz katarıyla kim bilir
Hangi İngiliz devriyesinden kaçırarak
Kuvayı milliye çetelerine götürdüğün
O nihavent şarkıyı bekliyorum
Biraz şuh
Biraz mahsun
Biraz çıplak
Benden konuşuyor o şarkı
Biliyorum

Acı bir tütün gibi yakıyor genzimi
Senden uzak olmak
Akşamları dağılan sonbahar bulutları götürüyor
Bedevi sonbahar bulutları alıp götürüyor
İki yorgun yaprak diye gözlerimi
Karanlığı karşılamak
Sulanmış toprak bir avluda
Pembe ve mor
Ve bir genç kız yüzü kadar dinlendirici
Gece safalarıyla beraber
Karanlığı sensiz karşılamak
Açık deniz uğultuları
Çocuk şiirleri ve mapusane türküleriyle
Dolduruyor içimi
Yıldızların pırıltılı ağırlığı altında
Kerpiç duvarlar çatlarken
Yalnız olmak
Sensiz olmak
Tadına bir kavak gibi tek başına varıp gökyüzünün
Tek başına dokunmak kelebek kanatlarına
Beni senden alıp dağıtıyor
Senden alıp başkalarına dağıtıyor beni
Büsbütün

İşte bak
Siyasi polisin kapısında buluyorlar
Badajoz'da buluyorlar beni
İspanya'da
Damarlarım açılmış
Gözlerim birbirinden uzak
Kendimi hep Milano’da hesaplıyorum
Islak duvarında bütün
Bütün yorgun duvarlarında Milano’nun
Uykularıma giren bir afiş
Balta ve mızrak
En gizli kulaklarımda İtalyanca bir türkü var
Mia bambina dolce mia bambina
Yenik badajoz'da birkaç kere ölü sonbahar
En kullanılmadık bulut gölgelerinin altına
Ümitlerini düğümleyip eğilmiş
Toledo'lu milisler
Kızgın namlularını rüzgara tutup
Yine benden konuşuyorlar
Yakın ve fevkalade iyimser
Bir yağmur halinde giriyorum
Uykularına

İşte bak
Eflatun bir karanlık çektiler üstüme
Kilitlediler
Dişlerim ayrılmıyor birbirinden
Dilsiz bir gestapo hücresindeyim
On beş dakika sonra yirmi dört saat dolacak
Ben erna baumgartner değil miyim
Heidelberg üniversitesi nden
Sesi daima bir parça dumanlı
Dudakları daima bir parça ıslak
İki demir çocuk hitlerci gençler birliğinden
Ele vermediler mi beni
(Hem birisi Konrad kardeşim gibi sevdiğim hani boksör-
Schmeling'e hayran otomobil markalarına meraklı)
Şimdi o müthiş dakikayı yaşıyorum aklımdan
Üniversitenin büyük kapısına yağmur yağıyor
Onlar meydanda toplanmış heine'yi yakıyorlar
Ben trençkotumu unutmuşum
Otobüs durağına koşuyorum

İşte bak
Budapeşte'de durgun soğumuş gözlerimle unutulmuşum
En uzak içlerime bir rüzgar dağılıyor
Bu bir bakıma kahrolmuşluğum
Bir bakıma boydan boya kırılmış şarkılar
Budapeşte radyosu susmuş
Fabrikaların isli duvarlarında petöfi'nin mısraları
Sımsıcak
Ufacık kan gülüşmeleri duyuluyor
Yenik bir sessizliğin arkasından
Tankların o küstah öksürükleri
En uzak içlerime Tuna’nın aydınlığı vurmuş
Bir bulvarda yan yana mitralyöze gidiyorlar
Fakülteli kızlar
Savrularak
Bir ihtiyar sosyalist sendikacı
Sorgusu biter bitmez geceleyin kurşuna diziliyor
Gülümsemesi açık bir yara gibi acı
Utandırıcı
Hürriyet gibi gözünde pırıl pırıl
Hala çatlamış gözlükleri

Bir gece sabaha karşı
En kilitli kapılarım açılacak
Yalnızlığımdan çıkıp gideceğim
Ne sensiz kalırsam korkusu
Ne kitaplarda okuyup altını çizdiklerim
Ne alkol tutabilecek beni
Ne ölüm telaşı

Bir gece sabaha karşı
Kırık bir kuş çırpıntısı yaprakların üstünde
En küçük su
Dört bir taraflara yelkenler halinde açılmış
En büyük sedalar
Bir değil ben artık birkaç kişiyim
Belki juarez'im Meksika’da güneşin tuzunu yalıyorum
Belki de Namık Kemal Osmanlı sürgününde
Habib burgiba diye bir limanda yakalanıyorum
Bükreş'te matbaamı dağıtıyor demir muhafızlar
Kalküta'da kongre partisi sekreteriyim
Hürriyet sokağında isimsiz bir mezar

Bir gece sabaha karşı
Dehşetini birden kaybedecek gelmeyişin
Islığımın tadında bir değişme
İç tartışmalarımda büsbütün başka bir tutum
Büsbütün başka kıvılcımlar
Ve en padişah korkulara direnebilen
Yepyeni bir Mustafa Kemal davranışı
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - İhtiyarlar Balladı

1 (22).jpg

İhtiyarlar Balladı

Onlara ün mü gelir bazı ses mi duyarlar
Yumuşak bir kedere ufalır bakışları
İdam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar
Ölüme koşullanmış bütün davranışları
Yorgun öksürükleri oturup kalkışları
Yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar
Her gece artık gitmek vaktidir sanırlar
Geçmiş günlerinden bir destek aranırlar
Uysal bir gülümseme tek sızlanışları
İdam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar
Ölüme koşullanmış bütün davranışları

Yolculuk sabaha mı yoksa akşam üstü mü
Aylardan bu ay mı günlerden acaba ne gün
Yılan gibi çöreklenmiş bu boğuk kördüğümü
Çözebilirsen çöz çözememekten üzgün
Kaç kere hesabını çıkarırlar bir ömrün
Şu yağmurlu güz dünyadaki son güzü mü
Bir daha yiyecek mi yediği şu üzümü
Ya uykuda giderse söylemeden son sözünü
Ölmek var mı farkına varmadan öldüğünü
Yılan gibi çöreklenmiş bu soğuk kördüğümü
Çözmeye uğraşırlar çözememekten üzgün

Bakılan her resim bütün bir ömrü saklar
Ellerini kaldırsalar yıllar dökülüşür
Birazdan yalıda sanki buluşacaklar
Bir yerde saat çalsa o sevgili görünür
Umut heykeli midir ay ışığı örtünür
Bir pencere açılsa unutulmuş şarkılar
Çocuk bahçelerinden nasıl yankılanırlar
Kalkan her vapurda giden bir yolcu var
Gönderilen her mektup onları götürür
İdam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar
Sabahtan akşama her gün kaç kere ölür
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - İkinizden Hanginiz

1 (13).jpg

İkinizden Hanginiz

İkinizden hanginizin
Saçları gece laciverdi siyah
Yıldız tozundan ışıltılı
Ve zengin

Bakır çalığı gözleri
Derin
Yer yer
Eflatuna çalıyor

İkinizden hanginizin
Nemli dudakları fuschia
Kirpikleri kaşlarına dolaşık
Ağzı fena halde aşık
Başladığı her öpüşte kalıyor

İkinizden hanginizin
Neyi noksan neyi fazla
İkinizden hanginize sorsan
Her defasında
Kendisini ötekisi sanıyor
Çok fena aldanıyor

Sahi siz
Hanginiz
Hanginizsiniz
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Issızlığın Çığlığı

1 (14).jpg

Issızlığın Çığlığı

Cam ipliğinden sıkı dokunmuştur
Kristal vitrindeki bu loş kadın
Soğuk tenhalığında kaşları alnının
İnce bir hayretle sanki donmuştur
Yansımaları sokağa vurmuştur
Kafasındaki müstehcen dazlaklığın
Sedef boşluğunda aralık ağzının
Sevişmelere çağrısı korkunçtur

Taşralı bir 'köpek' buna tutulmuştur
Simsiyah bir ünlem önünde camların
Her gece jiletle kazıyamadığın
Kaç kere kaçırmayı filan kurmuştur
Çünkü kadınlar gözünü korkutmuştur
Kraliçesi budur yalnızlığın
Ürettiği nilüfer iç bataklığının
Cansız olmasından neler ummuştur

Issızlık çığlığını şehirde unutmuştur
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - İstanbul Ağrısı

1 (15).jpg


İstanbul Ağrısı

Kanatları parça parça bu Ağustos geceleri
Yıldızlar kaynarken
Şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
Sen
Eğer yine İstanbul’san
Yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim

Pancak pancak şiirler tüküreceğim
Demek yine ben
Limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
Kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler
Yahudi sokaklarını aydınlatan Telaviv şarkıları
Mavi asfaltlara çökmüş
Diz bağlıyor
Eğer sen yine İstanbul’san
Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
Sirkeci gar’ında tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
İntihar dumanları içindeki Haydarpaşa’dan
Anadolu üstlerine bakıp bakıp
Ağlayan
Sen eğer yine İstanbul’san
Aldanmıyorsam
Yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine senin emrindeyim
Utanmasam
Gozlerimi damla damla kadehime damlatarak
Kendimi yani şu bildiğim Attilâ İlhan'ı
Zehirleyebilirim

Sonbahar karanlıkları tuttu tutacak
Tarla başı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
İmtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den
Tophane iskelesinde diesel kamyonları sarhoş
Direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler
Uykusuz dalgalanıyor

Ulan İstanbul sen misin
Senin ellerin mi bu eller
Ulan bu gemiler senin gemilerin mi
Minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
Liman liman götüren
Ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
Akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
Neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor
Antenlerinden
Neden
Peki İstanbul ya ben
Ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
Gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu Abbas
Ya benim kahrım
Ya senin ağrın
Ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
Çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi
Burgu burgu içime boşalttığın
O senin ağrın
O senin

Eğer sen yine İstanbul’san
Yanılmıyorsam
Koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
Sicilyalı balıkçılara Marsilyalı dok işçilerine
Satır satır okumak istediğim
Sen
Eğer yine İstanbul’san
Eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim

Ulan yine sen kazandın İstanbul
Sen kazandın ben yenildim
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine emrindeyim
Ölsem, yalnız kalsam, cüzdanım kaybolsa
Parasız kalsam, tenhalarda kalsam, çarpılsam
Hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
Yanılmıyorsam
Sen eğer yine İstanbul’san
Senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
Göz bebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
Bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir

Ulan bunu sen de bilirsin İstanbul
Kaç kere yazdım kim bilir
Kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 Eylül’ünde birader mirc ve ben
Sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
Sana taptık ulan
Unuttun mu?
Sana taptık...
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Işık Mezarlığı

1 (16).jpg

Işık Mezarlığı

Birden demir kuşlar fazla şehir
Demir ağaçların tamamladığı
Yeşilden sarıya gözleri değişir
Gagaları kırmızı neon yaprağı
Asmalı mescit'te dolmuş durağı
Yarı gece açıkça geçilmiştir
Meçhul katillerin bıraktığı
Bir silah gibi parlıyor şiir

Uykusuzlukların ateş aldığı
Gece barlarında içkiler zehir
Kınından çıkar öfke bıçağı
Sabaha karşı cinayet işlenir
Ölen kim aslında öldüren midir
Besbelli hiç anlaşılamayacağı
Karakolda intihara heveslenir
Bir acil serviste hazır yatağı

Korku yalnızlığın gelişmesidir
Gece hiç kimsenin kurtulamadığı
Ay şimşek mavisi belirmiştir
Bıçak parıltısıyla yalar sokağı
Sarhoş bir fahişenin ağladığı
Gözlerinde kahır birikmiştir
Sevdiği itlerin farkına varmadığı
Parasını yiyorlar Allah bilir

Geceleyin Beyoğlu ışık mezarlığı
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Jilet Yiyen Kız

1 (17).jpg

Jilet Yiyen Kız

O kızı nerede nasıl görsem
Aklımı başımdan alır ağzı
Saçları şıra köpüğü desem
Kaşları bıçak izi kırmızı

Yakut pulları mı/bu ne görkem
Kanlı göz bebeklerindeki yazı
Beni nasıl büyüledi bilmem
Kirpikleri örümcek kırmızı

Kızıl demirden bir ünlem
Salınması yangın yalazı
Korkmasam öpmeye eğilsem
Dişleri elektrik kırmızı

Çarpılmışım başım sersem
Sevdim jilet yiyen kızı
Göğsündeki kumrulara değsem
Gagaları zehirli kırmızı

Gece gündüz tek düşüncem
Kasıklarımdaki ince sızı
Artık kimseyle sevişemem
Anladım sevişmek kırmızı

Jilet yiyen kız Merih’li gecem
Birlikte bulacağız belamızı
Sonumuz kuşkusuz cehennem
Kırmızı kırmızı kırmızı
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Kadınlar Sonbahar

1 (19).jpg

Kadınlar Sonbahar

Kadınlar sonbahar yapraklarını dökmeye başlar
Titrek dudaklarında sarışın bir keder
Nabız kaybolur kan susar dolaşım yavaşlar
Sisli bir nebuloz gökte yazılmamış şiirler

Dargın sevgililer yalnızlıklarına uzaklaşıyor

Anlaşılmaz çocukluğun orta okullarından ders zilleri
Kilitli defterlerde kurutulmuş menekşeler
Tehlikeli yolculukların kanat çırpan mendilleri
Sazdan saza azalan hicranlı köçekçeler

Dünkü delikanlıları yaşlılığa taşıyor

Eylül şehirleri yağmurlu gürültülerle alır yerlerini
Deniz kahvelerinde son kadehlerde bulutlar birikir
Ilık bir aydınlıkla yıkayıp yorgun ellerini
Görgülü ihtiyarlar bir bir ortalıktan çekilir

Yaşlandıkça insan dünya başkalaşıyor
 
Tekerlekli Sandalye
Üst