Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Ne olur şu yağmurların,
Birdenbire yağanı ben olsam!
Rüzgarı düğümlesem saçlarına,
Bir daha bırakmasam,
Öpsem kirpiklerini,
Süzülüp gözyaşlarına karışsam,
Çağlayıp aksam çağlayıp aksam;
Yüzündeki ırmaklarla geçsem ovaları,
Dudaklarında denizlere çıksam...
“Ruhu ölmüş biri, sevmeyi becerebilir miydi? Ancak, bunca yıldır sevmeye alıştığından, alışkanlıklar da insanda yer ettiği için, seviyor zannedebilirdi belki.”
Kimse aradığını bulamadı aşkta. Ya, yarım kaldık ikimize, ya fazla geldik birimize. Âşık olmak istediklerimizle âşık olduklarımız birbirini tutmadı. Kimimiz olanla yetindi, kimimiz yetinemedi kendi yalnızlığıyla bile... Biraz da cesaretti aslında aşk. Gözünü budaktan sakınmamaktı. Ve kabullenmekti olanı da, olmayacak olanı da...
Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıkdır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç ten.
Fabrika düdükleri ötmektedir.
Tanıdığım bir ağaç var Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış Tanrının işine bakın.
Geceyi gündüzü biliyor Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor Ama kötülemiyor karanlığı.
Ona bir kitap vereceğim Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı Ağacı o vakit seyredin.
Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
İnanırdım saadetli yolculuklara.
Adalar var zannederdim güneşli, maavi, dertsiz.
Bütün hızımla koşardım dalgalara.
O zaman beni görseydiniz.
Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
Beni o zaman görseydiniz
Siz de gelirdiniz peşimden...
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
İnsanlardan buz gibi soğudum,
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var;
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin…
Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında
Fırtınalardan geldim sende dinleniyorum.
Bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum;
En eşsiz dakikalar sürsün senin yanında…
Susup, sadece birbirimize baksak?
Ve bu sıra gözlerimiz dahi konuşmasa..
Sanki o vakit, gerçek bir suskunluk koyabiliriz aramıza..
Başımıza ne geldiyse, hep konuştuklarımızdan!
Tabi bir de anladıklarımız var..
Oysa ne varsa, konuşamadıklarımızda!
Ne varsa, işte o anlamadıklarımız var ya, hepsi onlar..
Takvimlere düşerim adını yar!
Bugün günlerden sen,
Yakar içimi susuz ayrılıklar...
Tutar sokak başlarını korkularım,
Gece ışıklarını yakar,
Ay dolanır,
Soğuk taşlar,
Soğuk gece...
Her harf seni yazar,
Seni anlatır...
Okuduğum tüm kitaplarda
Aslında, sen, sen...
Gördüğüm en güzel düş de,
Sen,
Uzaktayken bile düşüm sen!
Geçtiğim ömrüm duraklarındasın,
Ne çıkar,
Sen bunu hiç bilmesen...
Ben sana hep içimden,
Nefesim desem...
Değil kardeşim, dal yeşil değil,gök mavi değil,
Bilsen! Ben hangi alemdeyim, sen hangi alemde !
Aklından geçer mi dersin aklımdan geçen şeyler ?
Sanmam ! Yıldız ve rüzgar payımız müsavi değil,
Sen kendi gecende gidersin, ben kendi gecemde,
Vazgeç kardeşim, ayrıdır bindiğimiz gemiler ! ,,,
Bazı hayatlar yaşadıkça bulur anlamını
Bazı hayatların yaşadıkça çıkar boşluğu
Hayat ne uzundur aslında ne de kısa
Ne yaşadığındır yalnızca
Bazı pişmanlıklar hayatı kısa kılar
Bazıları için çok uzundur tekrarlar.
"Bazen bulduğun taştır, bazen bulduğun kelebeklerdir, bazen çiçek bulursun, bazen de hakikati bulursun; ama hatırla, güzellik daima bulmaktadır, bulduğunda değil..!
O işin bahanesidir."
Bir kilimi yere sermek kadar güzel ne var
Sonra püsküllerini düzeltmek kadar
Ya sofraya dilim dilim kesilmiş bir domatesi koymaktaki
görkem
Kamyon sürmek yükünü bilmeden
Ve ikimiz bir akşam üstü sırasında
Ve akşamüstünün Anadoluya giden bir otobüs gibi kalkması
sırasında
Dağlarda, tarlalarda, köprü altlarında
Sazların, taşların, yosunların arasından geçerek
Bir akik gibi yansıyaraktan hem de
Kırmızı bir karpuzun doğum sancısına
Su akar ben akarım
Ben akarım su akar
Vakit yok bakışmaya
İnsana kendi yaşamı bile büyük geliyor kimi zaman;
ne yapsa, kimi sevse, kimlerce sevilse,
hangi işlerle uğraşsa ve nerelerde gezip dolaşsa, bir türlü dolduramıyor.
Her şeye karşın,
ele geçirilemeyen derin boşluklar kalıyor önümüzde arkamızda.....