Attilâ İlhan - Barakmuslu Mezarlığı
Barakmuslu Mezarlığı
Kuş uçmaz, kervan geçmez, karanlık tuttu yolları 
Gözün gönlün kararmış sen nasıl gecesin hey gidi 
Buğdaysız, çavdarsız kara ekmeğe benzersin 
Yıldızların, hani yıldızların, çiçeklerin nerdeler 
Kalbin neden durmuş rüzgârı kesilmiş değirmen gibi 
Suya indi çakallar, suya indi söğüt dalları 
Barakmuslu mezarlığı kımıldanır için için 
Barakmuslu mezarlığında seyran seyran ölüler 
Kuş uçmaz, kervan geçmez, karanlık tuttu yolları 
Gözün gönlün kararmış sen nasıl gecesin hey gidi 
Ben ne inim ne cinim, ben bir garip Ademim 
Barakmuslu köyünden selamsız oğlu Bekir 
Yıkılası hanede sekiz boğaz altıma bakar 
Ben kendimi toprak bilirim, toprak beni baba bilir 
Benim köyümde avrat bile toprak gibi sevilir 
Ben ne inim ne cinim, ben bir garip Ademim 
Nideyim bu mezarda babam yok, yalnız anam var 
Dedem yok bu mezarda, fukara ninem yatar 
Söyleyin dağlar-taşlar ben selamsız oğlu Bekir 
İki gözüm iki ateş parçası, iki taş parçası iki elim 
Yıkılası hanede sekiz boğaz altıma bakar 
Gece düşer, barakmuslu mezarlığı dirilir 
Barakmuslu mezarlığında seyran seyran ölüler 
Bir giden bir daha dönmez, gitti gider 
Sen harami Yusuf, her yaranda bir çiçek açmış 
Sen hasretlik şakir, mapuslarda ölen Şakir 
Evladım kadir nasıldı o seni dağda mı vurdular? 
Ya hüsne gelin, yar yoluna serden geçmiş 
Fadime’m, sıtmalar girdi kanına Fadime’m 
Barakmuslu mezarlığı cümlemize mekân oldu 
Barakmuslu mezarlığında koyun koyuna girdiler 
Bir giden bir daha dönmez, gitti gider 
Barakmuslu mezarlığı cümlemize mekân oldu 
İki elim kızıl kanda selamsız oğlu Bekir’im 
Hem babam hem dedem yad ellerde kurban oldu 
Herkesin kökü toprakta, bir ben köksüz gibiyim 
Şavkın yok, ateşin yok, sen nasıl gecesin hey gidi 
Gözün gönlün kararmış, tadın tuzun kalmamış 
Yıldızların, hani yıldızların, çiçeklerin nerdeler 
Ben ne inim ne cinim, selamsız oğlu Bekir’im 
Benim babam, benim dedem yad ellerde öldüler 
Bir giden bir daha dönmez, gitti gider 
Neylersin oğlum Bekir, bak işte ben dedenim 
Benim mezarım yoktur Dardanos şehitleri de 
Kül oldu yirmi üç baharım kıvırcık bir mart günü 
Başımı ayrı gömdüler, gövdemi ayrı gömdüler 
Ya gazi ya şehit diye geldik, şehit olduk 
İki gözümle gördüm topların ölüm tükürdüğünü 
Tövbeler olsun göklerin veremli gibi öksürdüğünü 
Neylersin oğlum Bekir, şehitlik alın yazısı 
Benim dedemin de Trablus’tan geldi künyesi 
Biraderim İsmail vurulmuş akar kanları 
Ah şipkanın balkanları, ah şipkanın balkanları 
Ninen köyde uyudu, biz gazada uyuduk 
Kırıldı kanadımız, kaldık çöllerde 
Ya gazi ya şehit diye geldik, şehit olduk 
Ben Sakarya’da bir kavak ağacıyım, yel eser inlerim 
Sakarya ığranıp gider, ben Sakarya’ yı beklerim 
Selamsız duran çavuş barakmusludan 
Ah başıma gelenler, yapraklarım, gözlerim 
Ben Sakarya’ da bir kavak ağacıyım, yel eser inlerim 
Benim mezarım yoktur, ben üçüncü taburdan 
Bir kahpenin kurşunu geldi, gelip ciğerimi deldi 
"at ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır" 
Ben öldüm, selamsız çavuştan bir garip kavak kaldı 
Telli kavak, telli kavak ne uzarsın boyuna 
Suya indi çakallar, suya indi söğüt dalları 
Söğüt yaprağı narin, gözlerim yanıyor gözlerim 
Kuş uçmaz, kervan geçmez, karanlık tuttu yolları 
Ben ne inim, ne cinim siz kimsiniz? Kimsiniz? 
Derviş gibi nerden gelip böyle nereye gittiniz? 
Barakmuslu mezarlığı kımıldanır için için 
Benim dedem benim babam yad ellerde öldüler 
Yüreğimi zehir ettin sen nasıl gecesin hey gidi 
Kapkara, gözü yaşlı mezar taşına benzersin 
Yıldızların, hani yıldızların, çiçeklerin nerdeler 
Ben ne inim ne cinim, selamsız oğlu Bekir’im 
Yad elde ölmek istemem, dedem gibi babam gibi 
İki elim kızıl kanda, sekiz boğaz altıma bakar 
Ağlar mı şipkanın balkanları, ben ağlarım 
Babam duran çavuştan, kavak ağacından dilerim 
Telli kavak, amanın telli kavak derdime bir çare 
Yüreğimde bir yılan çöreklenmiş yatar 
Barakmuslu köyündenim, selamsız oğlu Bekirim 
Ben bu köyde doğmuşum, bu köyde ölmek isterim