Kur'an halkası...

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
----

Anlamı olan her şey okumanın nesnesidir. Doğa ve eşya da insanın okuma eyleminin konusudur. Yani doğa, Allah’ın kitaplarından bir kitaptır. Allah’ın kevnî ayetleri doğa ve eşyanın içerisinde okunmayı beklemektedir. Kur’an bu gerçeği şöyle yansıtır: „Hiç kuşkusuz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün farklılıklarında öz akıl sahipleri için ayetler vardır. O öz akıl sahipleri ki Allah’ı ayakta, otururken ve yatarken zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde derin derin düşünerek derler ki: Rabbimiz, bütün bunları boşuna yaratmadın.“

-------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

(BAKARA suresi 153. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

-------

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اسْتَعٖينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِرٖينَ

--------------

Okunuş - Ya eyyuhellezine amenusteînu bis sabri ves salah, innellahe meas sabirîn.

--------------------------

Diyanet - Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.

Elmalılı Orj. - Ey o bütün iman edenler sabr-ü salât ile yardım isteyin, şüphe yok ki Allah sabr edenlerle beraberdir

Ö.N. Bilmen - Ey mü'minler! Sabır ile salat ile yardım isteyiniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir.

TefhimulKuran - Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.

M. Esed - Siz ey imana ermiş olanlar! Sarsılmaz bir sabır ve namaz ile yardım arayın; zira, unutmayın, Allah zorluklara karşı sabredenlerle birliktedir.

-------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

"Bir mü'mine; bilmediğini öğrenmek, öğrendikten sonra yaşamak, yaşadığını başkalarına aktarmak sırasıyla farz olan emirlerdir/görevlerdir. İşte 'emr-i bilma'ruf nehy-i anilmünker' in doğru süreci budur. Bunu yapabilme gücü sadece İslam'a gönül veren insanların yüreklerinde saklıdır. O güç harekete geçtiğinde, yürekleri sağaltan bir hayat soluğu olacak ve yürek fethi gerçekleşecektir."

-------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Varlık, kelime-i tevhidden ibarettir. Nebi’nin tesbitiyle, kelime-i tevhidin Hak katındaki terazide göklerden ve yerlerden ağır çekmesinin manası da budur. Zerreden küreye, habbeden kubbeye her şeyde kelime-i tevhid sırrı tecelli eder.

Atomun eksi kutbu olan nötron, kelime-i tevhidin ilk yarısını; artı kutbu olan proton son yarısını ifade eder. Kozmik tüm varlıkların bir yörüngede düzenli hareketini sağlayan merkezkaç kuvveti nefyi, çekim kuvveti isbatı ifade eder. Kış nefyi, bahar isbatı ifade eder. Yokluk nefyi, varlık isbatı ifade eder. Ölüm nefyi, diriliş isbatı ifade eder. Bozuluş nefyi, oluş isbatı ifade eder. İnşikak nefyi, infitar isbatı ifade eder. İnkâr nefyi, iman isbatı ifade eder.

---------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

(ÂLİ IMRÂN suresi 146. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

--------

وَكَاَيِّنْ مِنْ نَبِىٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثٖيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا اَصَابَهُمْ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِرٖينَ

----------------

Okunuş - Ve keeyyim min nebiyyin katele meahu ribbiyyune kesir, fe ma vehenu li ma esabehum fi sebilillahi ve ma daufu ve mestekanu, vallahu yuhibbus sabirîn.

---------------------------

Diyanet - Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.

Elmalılı Orj. - Nice Peygamber, ma'iyyetinde rübubiyyet aşina bir çok erenler harb ettiler de Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı fütur getirmediler, za'f göstermediler, miskinlik etmediler Allah da sabredenleri sever

Ö.N. Bilmen - Ve nice peygamberler ile beraber birçok âlimler, savaşta bulundular da Allah yolunda kendilerine isabet eden şeylerden dolayı ne gevşediler ne zaafa düştüler, ne de baş eğdiler. Allah Teâlâ ise sabredenleri sever.

TefhimulKuran - Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin) ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet) den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne de boyun eğdiler. Allah, sabır gösterenleri sever.

M. Esed - Nice peygamber, arkasında Allah'a ram olmuş birçok insanla birlikte (O'nun yolunda) savaşmak zorunda kaldı: Onlar, Allah yolunda çektikleri sıkıntılardan dolayı ne korkuya kapıldılar, ne zayıf düştüler ve ne de kendilerini (düşman önünde) küçük düşürdüler, zira Allah sıkıntılara göğüs gerenleri sever;

F. Kuran - Nice peygamber var ki, çok sayıda taraftarı kendisi ile birlikte savaştı. Bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşemediler, yılmadılar ve boyun eğmediler. Allah sabırlıları sever.

---------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Allah’a yardım etmek demek ne demektir?

Allah’ın kullarının yardımına ihtiyacı mı var ki, kullarından şöyle yardım istemektedir: “Ey imanda sebat edenler! Siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.” (Muhammed 47:7)

Allah’a yardım etmek demek, esasen kişinin kendine yardım etmesidir. Allah’ın kulun yardımına ihtiyacı yoktur, fakat kulun Allah’ın yardımına ihtiyacı vardır. Allah’ın yardımını celbetmenin yollarından biri de, O’nun vahyi ile bildirdiği davasına, O’nun dinine, O’nun peygamberlerine yardım etmektir.

Allah’a Yardım, Allah Davasına Yardımdır.

---------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

52 - İmam Malik'e ulaştığına göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söylemiştir: "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetce asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti".

------------

Muvatta, Kader 3, (2, 899).

Kütübüsitte
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Bir insanın hidayetine vesile olman, bütün insanlığa can vermendir.

---------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Sözün gücü kaynağından gelir.
En güçlü söz En Güçlü'nün sözüdür;
tıpkı en güzel söz En Güzel'in Sözü olduğu gibi.
Kapılar Kur'ân'a açılmaktadır.

-----------

Mehmet Okuyan
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
----

1. MECLİS

Bu konuşma, pazar sabahı Ribât'ta (*) yapıldı.

Konuşma tarihi: Hicrî 3 Şevval 545, Milâdî 1150.


Kader başa geldiği zaman gönderene kafa tutmak, inancı öldü¬rür, tevhid -Allah'ı birleme- nurunu söndürür, tevekkül ve ihlâsı yok eder.Îman sahibinin kalbi, “niçin ve neden oldu” gibi sözleri bilmez. Belki “şundan veya bundan oldu” gibi yersiz lafları da dile getir-mez. Bildiği tek şey vardır, o da;“Baş üstüne, hoş geldi, sefalar getirdi!” diye karşılamaktır.

* * *

Nefis, tümüyle muhalefet safında durur. Durmadan niza çıka¬rır, daima karışıklık ister. Onun ıslahını dileyen, cihad ehli olsun. Ta şerrinden emin oluncaya kadar. O nefis, şer içinde şerdir. Onun¬la cihad edersen emin olabilirsin. Neticede göreceksin ki, hayır için¬de hayır oluyor. Cihad devam ettiği müddetçe, onu her iyiliğe uyar bulursun. İbadetleri hoşlukla yapmaya koyulur. Ve bu uyarlık mü-kâfatı olarak şu ilâhî hitap ona gelir:

“Ey mutmainne -sakin, Hakk’a uyar- nefis, Rabb’ine dön! O, senden razı; sen de O’ndan hoşnut olarak!” (el-Fecr, 89/27-29)

Bu cihad sonunda, nefse itimat caiz olur. Çünkü şerli yönü ıs¬lah olmuştur. Nefsi halkın eline bırakma! Ta ki, manevî pederi İb¬rahim'e (a.s) nispeti yerinde olsun.

O ki, nefsi bir yana atmıştı. Ve herkesten ayrı tutmuştu. Şahsî hevesini söndürmüştü. Boşlukta uçuyordu. Bütün varlığı ile sakin¬di. Her şey onu ateşten korumaya geliyordu. Ama onun bunlara al¬dırış ettiği yoktu. Allah'tan başka kimseden talebi yoktu.

“O’nun hâlimi bilmesi, bana yeter!” diyordu.

Çünkü tam teslim olmuştu. Hakkiyle tevekkül etmiş, Rabb’ın za¬tına sığınmıştı. İşte bu sığınmadır ki;

“Biz ateşe, ‘İbrahim'e yakıcı olma, serin ve selâmet üzere ol!' dedik.” (el-Enbiyâ, 21/69) mealinde gelen ilâhî fermanın inzaline sebep oldu.

Sabırlı kullara, Allah'ın bu dünyada hesapsız yardımı olur. Âhirette ise sayısız nimetleri… Şu âyet-i kerime sözümüze şahittir:

“Sabırlı kulların mükâfatı bol ve hesapsız verilir.” (ez-Zümer, 39/10)

Sabırlı kulların bu âlemde çektiği cefa, O’nun gözünden kaçmaz.

Siz, bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun; yıllarca ecrini alırsınız. Zaten ömür boyunca “Kahraman” lakabıyla gezen, onu, bir anlık cesaret sonunda almıştır.

“Allah sabırlı kişilerle olur.” (el-Bakara, 2/153) Bu oluş, maddî bir terim değildir, manevîdir. Sabırlıyı Allah zafere ulaştırır, yardımını bol eder. Siz sabra devam ettikçe her an yardımcınız O olur. Yeter ki, O'na bağlanmayı ve O'nun varlığına sığınmayı bilesiniz. O'nunla sabredin, O'nunla ayık olun; gaflet uykusundan uyanın.

Uyanmayı, ölüm anına bırakmayın; önceden uyanın. Biliniz ki, o anda uyanmanız sizi felâketin kucağından çeviremez. O'nun huzu¬runa varmadan uyanın. O'nun şedit emirlerini duymadan gözleri¬nizi açın. Sonra pişman olursunuz; ama ne çare ki, faydasız olur.

...

-------------------------

Abdulkadir Geylani
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

1. Meclis

...

Tehlikede olduğunu görüyorum; acıyorum. Allah'a kul olduğunu iddia ediyorsun, ibadet ederken de kalbinde başkasını saklıyorsun. Hakiki mânada O'na kulluk etseydin, O'nda yok olurdun. O'nun varlığında erir, kaybolurdun.

Tam îmana sahip olan, nefis şeytanına boyun eğmez. Şahsî arzularına uymaz. Aslında îman sahibi, nefis denen bir şeye hak tanımaz. Hakkı tanınmayan ve bilinmeyen bir varlığa nasıl boyun eğilir ki? Hele kötülüğü herkesçe müsellem olunca... Îman sahibi, Rabb’inden başkasına inanmaz ve varlık tanımaz, O’nun gayrını bir yana atmıştır. Hele dünyalık şeylerden hiç hoşlanmaz, öbür âlemi arzular. Bu hâle eren, elbette ki Mevlâsı ile olur. Bütün kulluğunu O'nun uğruna yapar. Cümle vaktini O'nun yolunda geçirir.

Îman sahibi, can kulağı ile şu ilâhî hitabı işitmiştir:

“Onlar yalnız Allah'a kullukla emrolunmuşlardır. Din yolunda pak ve ihlâs sahibi olarak.” (el-Beyyine, 98/5)

Varlığında beslenen halkı, Hakk’a eş etmekten sakın. Allah'ı tevhid et. Çünkü bütün eşyanın yaratıcısı O'dur. Her ne varsa hepsi O'nun elindedir. Ey O'nsuz şey arayan adam, başta aklını ara! Sen aklını yitirmişsin. O'nun hazinesi dışında bir şey var mı? Şu âyet-i kerimeyi iyi dinle:

“Bize göre, saklı hiçbir şey yoktur. Her şey bize malûmdur.” (el-Hicr, 15/21)

...

-----------------------

Abdulkadir Geylani
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Müslüman girdiği çevreye uyan değil, girdiği çevreyi inancına uydurandır.

---------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Kuran kendisiyle amel edilsin diye indirilmiştir. Fakat insanlar, onu okumayı amel edindiler.”

-----------

-İbni Kayyim el-Cevziyye-
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Hak davanın davetçisi sadece Allah’a davet edendir. Sadece Allah’a davet eden kişi, hak davanın davetçisi olmayı hak eder. Zira tüm peygamberler Allah’a davet eder. Onların başında da âlemlere rahmet Hz.Muhammed gelir:

“Sen ey peygamber! Elbet Biz seni bir şahit, bir müjdeci bir uyarıcı olarak gönderdik; yine O’nun izniyle Allah’ı çağıran bir davetçi ve etrafını aydınlatan bir kandil olarak...” (Ahzab, 33/45-46).

------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Fakir Dede Destanı-2

Bizim Dergah...

29 Mayıs 2013 09:38


BİZİM DERGÂHIN NE TAPUSU VAR, NE KAPUSU NE DE ÇATUSU


Mevsimlerden bahar olmasına rağmen havalar henüz ısınmamıştı. İstanbul’da bahar oldukça serin geçiyordu. Fakir Dede’nin ağzından şu sözcükler döküldü: “Dergâhta hava serin bugün…” Bunun üzerine Fakir Dede’ye sordum: “Dergâhınız nerede Fakir Dede?”

Fakir Dede bana uzun uzun bakarak tebessüm etti. Bir nefes daha çubuktan çekti ve: “Evlat, bizim dergâhın ne tapusu var, ne kapusu, ne de çatusu. Bizlere tüm yeryüzü dergâh. Yaradan ne buyurdu Kelam-ı Şerif’inde: ‘YERYÜZÜ SİZLERE MESCİD KILINDI.’ Ne dedi yaratılmışların Sultanı Muhammed Mustafa (sav) : ‘Yeryüzü bana mescid kılındı.’ Öyleyse tüm arz secde yeri. Tüm arz bizlere; mescid, dergâh, mektep, hizmet yeri, öğrenme yeri, öğretme, kulluk yeridir. Yeryüzünde kulluk yapılmayacak bir santim yer var mı?”

“Eyvallah Fakir Dede. Yalnız Üsküdar’da belki yedi yıl olmuştur, Molla Remzi Efendi’nin bir vaazını dinlemiştim: ‘Kahve, nargile, çubuk içilen bu tür mekânları, necis yerler, dedikodu yerleri olarak adlandırmıştı. Bu yerlere girmenin doğru olmadığını, girilse bile Allah’ın isminin anılmasının caiz olmadığını,’ beyan etmişlerdi. Birçok ihvan, bu tür yerlere kem bakar. Şimdi anlıyorum ki nasip her yerde olabilir,” dedim.

Bu sözlerim üzerine Fakir Dede şunları söyledi:

“Tanırım o ahmak Molla Remzi Efendi’yi. İyi bir hafızdır. Kendisini severim de. Yarımdır biraz, inşallah tam olur. Bak Âdem Çelebi, şimdi sana anlatacaklarımı birkaç sene evvel ona da anlattım. Ona dedim ki ; ‘Konun açılırsa seni ahmak olarak yad edeceğim…’ Yaradan Cin Sûresi 18. ayette: ‘ŞÜPHESİZ Kİ, BÜTÜN SECDE EDİLEN YERLER, MESCİDLER, ALLAH’A YAKLAŞMAK, O’NA TESLİMİYETİ GÖSTERMEK İÇİNDİR,’ buyurur. Şimdi ben bu kıraathanenin, şu köşesine postu serip, iki rekât namaz kılabilir miyim? ‘Evet’ kılabilirim. Allah’a yaklaşmaya sebep sohbet edebilir miyim? ‘Evet.’ Bak burası kahve; nicesi kahve içer, nicesi nargile tüttürür. Kimisi devletten şikâyet eder, kimisi tulumbacıların sohbetini yapar. Biz ne yapıyoruz? Şimdi yaptıklarımız bu ayete haşa ve kellâ muhalif mi? Nakşet kafana Âdem Çelebi: ‘Biz kahvede de Allah deriz, Kâbe’de de.’ Yaradan Tevbe Sûresi 119. ayette: ‘ALLAH’TAN KORKUN, DOĞRULARLA BERABER OLUN.’ buyuruyor. Kötülerle oturup kalkmak, yaratılmışların efendisine, Muhammed Mustafa (sav)’ya farzdır. O’nun varislerine de: Tebliğ edecekler. Doğru yolda olan zaten hidayet ehli. Şimdi bu ayete bir de şöyle bak: ‘Allah’tan korkun, itaat edin, doğrularla beraber olun.’ Bu bir tavsiye, emir. Peki bu doğrular hep tekkede, camide mi? Kahvede de doğrulardan bulduk. Şimdi bu emre, tavsiyeye uymayalım mı? Önemli olan sadıklar, doğrular ise; doğru nerede ise onunla oluruz. Ayet, camide, tekkede demiyor…”



MELÂMÎ MEŞREP İCTİHADI

“Bak Âdem Çelebi; sana kıraathanelerde, cami ve tekke gibi yerler dışında, abes sayılan mekân ve ortamlarda usul olmuş, bu muhabbetlerin sırrını vereyim de dinle. Pir-i Türkistanî Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri, Hızır Sultan ile yaptığı istişare sonunda, bu sırrı ehil dedelerine usul olarak verdi.

Neydi o usul, kulak ver: Ahir zaman peygamberi ki, geldi. Hoş geldi Muhammed Mustafa (sav). Onun gelişi artık dünya hayatının, ahir ömrünün alâmetidir ki, bu da dünyanın son zamanıdır. Demek ki, Allah bilgisini bu zamanda anlatmak zor olacak ki, çok çileli olacak ki, bu da Muhammed Mustafa Aleyhisselatu Vesselâmın sırrındandır. Zira O Nurlu Elçi (sav); İslâm’ı, kelâmı, Allah bilgisini, nice zorluklarla, nice çilelerle tebliğ etti. Onun varislerine, ümmetine muradullahta görülen revâ budur. Bundan misâl, öyle zalim, öyle halim idareler, sultanlar gelecek ki, her iki durumda da; İslâm’ı, Allah bilgisini anlatmak çok zor, çileli olacak. Kimi devirler geldi ki; camiler, dergâhlar yıkıldı. Misâl: Moğol istilası, İslâm’ı, Allah bilgisini anlatma bu gibi devirlerde güçleşecek. Camii yok, dergâh yok, ya da var zahiri sebeplerde Allah bilgisini anlatmanın imkânı yok. O zaman ictihad şu ola ki; imkân bulduğun her mekân ve ortamda Allah bilgisini anlat. Anlat ki, melûn Şeytan’ın istediği olmasın. Derûnî Allah bilgisi öğretileri unutulmasın. Bak, Sultan Abdülhamid Han devrindeyiz. Ondan daha iyi padişah mı bulacağız? Ama bu devirde bile iki kişi bir araya gelse, jurnallemek için kulak uzatanlar var. Neden? Devir fitne devri. Devir, zalim de olsa halim selim de olsa, Muhammed Mustafa’nın sırrı muradullah olan budur. Bu usulü muhabbet ictihaddır. Cahile anlatamazsın, molla da olsa fark etmez. Molla Efendi şeriat dairesindeki usulü yapar ki, bu doğrudur. Bizler de aynı daireden, Derûnî usulü yaparız ki, buna doğru demek için ehil olmak lazımdır. Ehil olmayana sözümüz ne ola ki? Hemen hüküm vermemek lazım. Musa Peygamber Hızır Sultan’a niye muhalif oldu? Şeriat Peygamberi ilmi kadar anladı. Hızır Sultan Kehf Suresi’nin, sonunda ne dedi: ‘BEN BUNLARI KAFAMDAN YAPMADIM. RABBİMİN MURADIYDI HEPSİ.’ Bildiğin gibi Hızır Sultan çocuğun kafasını kesmişti. Allah’tan biz kıraathanede sadece Allah bilgisini anlatıyoruz. Buna rağmen bize kızıyorlarmış, varsın kızsınlar. Biz de bunları kafamızdan yapmıyoruz. Şimdi misâl öyle bir devir geldi ki, her yeri şer kapladı. Her alan, şer alanı olmuş. Sende oradasın. Cami yok, dergâh yok. Allah bilgisini, buralar yok diye anlatmayacak mısın? Şer zaman, şer mekân ne fark eder Âdem Çelebi?

Sanma ki bu muhabbet ucuz Âdem Efendi. Sen, beş sene dergâhta pişmeseydin, mürekkep yalamasaydın, mazhar olamazdın bu usulü muhabbete. Bizler iki türlü halka hizmet ederiz. Birincisi asıl olanı, senin de mazhar olduğun usulü muhabbet ehli. İkincisi sohbet ehli. Halktan nasibi, akıl gözü olanlar gelirler; ‘eren baba bize bir nasihat, bir tavsiye ver’ derler. Şimdi anla ki muhabbet başka, sohbet başkadır.

Hakkın hazır ve nazır olduğu her yerdedir muhabbet
Cibril Emin’in Muhammed’ül Emin’le yaptığıdır muhabbet.


Yaradan ilk vahiyi mağarada tebliğ etti. Ne camii de ne tekke de ne de Kâbe’de. Öyle gerekmiş de ondan.

Hadi ikindi vakti, koca Beyazid Camii gözümüzün içine bakarken kahvede namaz kılacak değiliz,” dedi Fakir Dede.

Camiye gittik, en arka köşeye oturduk. Fakir Dede, başındaki sikkeyi çıkarıp külâh
taktı. Namazı eda ettik. Elhamdülillahi Rabb’ül Âlemîn…

Oktan Keleş

(Derûnî Devlet-Kutsal Halı Kitabı'ndan)

Fotoğraflar için: Fakir Dede Destanı-2 / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Musibet;
mü’minin imanını,
kâfirin inkârını,
münafığın nifakını artırır.

---------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Allah'ı seven, Kur'an'ı da sever.

Kur'an Allah'ın kelamıdır. Sevene en çok lezzet veren şey, sevdiğinin sözünü dinlemektir.

Allah'ı seven kişiye Kur'an'dan daha lezzet veren şey yoktur.

---------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

1. Meclis

...

Ey cemaat! Allah'ın nimetlerine şükredin. Sizde bulunan nimetleri O'ndan görün. Çünkü yaratanımız buyurdu:

“Sizde bir nimet varsa, o Allah'tandır.” (en-Nahl, 16/53)

Hani O'nun nimetlerine şükrünüz? Hâlbuki O'nun iyilikleri sizi sarmıştır. Nimetleri içinde dönüp duruyorsunuz.

Hâlin nicedir, iyiliği başkasından gören çaresiz! Bir taraftan iyiliği Allah'tan başkasına mal edersin, beri yana döner, nimeti az bulursun! Size gerekmeyeni, yaramazı neden beklersiniz? Allah'ın verdiği kuvvet ve kudreti O'na isyanda harcamanıza sebep ne?

* * *

Ey evlat! Yalnız kaldığın zaman, seni kötü işten koruyacak duyguya muhtaçsın. Ayak kaymasını önleyecek tedbirin olmalı. Hakk’ın her an seni kontrol ettiğini içinden sezmelisin. Bu düşünceler varlığını sarmalı. Anlattıklarımıza şiddetle ihtiyacın vardır. Benliğini bu öğütlerle donattıktan sonra nefisle cenge çıkman kabil olur.

Halk arasında büyük olarak tanınan kimseleri ufak bir hata yıkabilir; zahidleri şehvetler perişan eder. Ebdâlleri, maddî varlığını manevî varlığa katmak isteyenleri, yersiz düşünce süründürür. Bilhassa yalnızlık hâllerinde, kötü fikirlerden kendilerini korumaları gerektir.

Doğruların yıkılışı bir an işidir. Çünkü bunlar şahın kapısında beklerler. Tek tek halkı Hakk'a çağırmaya memur edilmişlerdir. Onlar, mahlûkata şöyle hitap ederler:

“Ey kalpler! Ey Ruhlar! Ey insanlar ve cinler! Hak yolunu istiyorsanız bana gelin! Gelişiniz kalp adımı ile olsun. Takva ve vera' caddesinden aşın, gelin. Dünyayı bırakın. Âhireti bir yana atın. Mevlâ’nızdan başkasını düşünmeyin. Bana bu duygularla dolarak gelin!
İşte, bize uyanlar böyle olur. Gayretleri sayesinde yerle gök arasındaki boşluk dolar.

...

-----------------------

Abdulkadir Geylani
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
VİDEOLAR / ON ALTI YILDIZ

Oktan Keleş Hocamızın videolarında Kuran la ilgili çok değerli açıklamalar bulunmaktadır. Herkese tavsiye ederim...

Oktan Hocamızdan ve emeği geçenlerden Allah razı olsun...amin...
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Müslüman vahyin talebesi olmaktan şeref duyan adamdır.

---------------

Mehmet Okuyan
 
Tekerlekli Sandalye
Üst