Kur'an halkası...

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

(BAKARA suresi 183. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

---------

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

---------------

Okunuş - Ya eyyuhellezine amenu kutibe aleykumus siyamu kema kutibe alellezine min kablikum leallekum tettekûn.

---------------------------------


TefhimulKuran - Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı) . Umulur ki sakınırsınız.

Elmalılı Orj. - Ey o bütün iman edenler! Üzerlerinize oruc yazıldı, netekim sizden evvelkilere yazılmıştı gerek ki korunursunuz

Elmalılı S1 - Ey iman edenler, oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de korunasınız diye farz kılındı.

Elmalılı S2 - Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.

Diyanet - Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.

F. Kuran - Ey müminler,sizden önceki ümmetlere olduğu gibi, günahlardan arınasınız diye, sayılı günler olarak oruç tutmak size de farz kılındı.

M. Esed - Siz ey imana ermiş olanlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, ki Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.


-------------------------------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

(BAKARA suresi 185. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

---------


شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذٖى اُنْزِلَ فٖيهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرٖيضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَ يُرٖيدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرٖيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

--------------------------

Okunuş Şehru ramedanellezi unzile fihil kur'anu hudel lin nasi ve beyyinatim minel huda vel furkan, fe men şehide minkumuş şehra felyesumh, ve men kane meridan ev ala seferin fe iddetum min eyyamin uhar, yuridullahu bikumul yusra ve la yuridu bi kumul usr, ve li tukmilul iddete ve li tukebbirullahe ala ma hedakum ve leallekum teşkurûn.

---------------------------------------------

Diyanet - (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.

Elmalılı Orj. - O Şehri Ramazan ki insanları irşad için hak fürkanı, hidayet delili beyyineler halinde Kur'an onda indirildi, onun için sizden her kim bu Ay şuhudda -ya'ni hazarda- ise onu oruç tutsun, kim de hasta yahud seferde ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerden kaza etsin, Allah size kolaylık irade buyuruyor zorluk irade buyurmuyor, hem buyuruyor ki sayıyı ikmal eyleyesiniz de size hidayet buyurduğu veçh üzere Allahı tekbir ile büyükleyesiniz ve gerek ki şükredesiniz

Ö.N. Bilmen - Ramazan ayı, öyle bir aydır ki, o ayda insanlara doğru yolu gösteren ve açık âyetleri cami olup hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'an-ı Azîm nâzil olmuştur. İmdi sizden Ramazan ayında hazır bulunan, o ayın orucunu tutsun. Ve hasta veya sefer halinde bulunursa, diğer günlerde o miktar oruç tutsun. Allah Teâlâ sizin için kolaylık ister, sizin için güçlük istemez. Malumdur ki oruç adedini ikmal edersiniz. Ve size hidâyet buyurmuş olduğundan dolayı Allah'a tekbirde bulunursunuz ve şükredersiniz.

TefhimulKuran - Ramazan ayı. İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve hak ile batılı birbirinden ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim de hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun) . Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. (Bu kolaylığı) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.

M. Esed - Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak (ilk defa) bu Ramazan Ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez; ama (belirlenen günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi (ister).

F. Kuran - Ramazan ayı ki, o ayda Kur'an, insanlara yol gösterici, doğru yola iletici, eğri ile doğruyu birbirinden ayırt edici olarak indirildi. İçinizden kim bu aya yetişirse onu oruçla geçirsin. Kim hasta ya da yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca sonraki günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu sayılı günleri tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdi diye kendisini tekbir etmenizi (ululuğunu dile getirmenizi) ister, ola ki, O'na şükredersiniz.


--------------------------------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

1. Meclis

...

Ey evlat! Nefisle olma. Kötü arzuyla olma. Dünya ile olma. Âhireti de bırak. Hakk'ın gayrı bildiğin her şeyden silkin. Bunları yapabildiğin an, tükenmez hazineye erersin, sonsuz hazine dedikleri budur. Hidayet bu yolda olur; oraya erersen ölmek senin için muhal sayılır.

Günahtan dön. Koşar adımla efendine git. Tevbe edeceğin zaman dışını ve içini temizle. Tevbe ilk defa kalple olur.

Tam ve pürüzsüz dönüşle Mevlâ'na sarıl; günah libasından çık. Mecazî mânada değil, hakikî mânada Allah'tan utan. Bunlar kalp işidir; olması için kalbin temiz olması şarttır. Peygamber’in göstermiş olduğu yola girmek gerekir.

Kalıbın kendine has işi vardır. Kalbe de has olan bazı işler bulunur. Sebep kisvesinden soyunmak, kullara dayanmamak, kalbin yapması gereken şeydir. Kalp, tevekkül denizinde yüzer. Allah bilgisini varlığına sindirir. O’nun sonsuz ilim denizine dalar. Sebebi bırakır. Sebebin asıl sahibini arar. Bu durumda vasat hâlde bulununcaya kadar zahmet çeker. Sonra içine döner ve şöyle der:

“Bizi yaratan, doğru yolu gösterir.” (eş-Şuârâ, 26/78)

Sonra yoluna devam eder. Yerleri aşar. Sahilleri dolaşır. Sonra... Sonra, doğruyu bulur. Yolunu aydınlık kaplar. Allah'a hakiki mânasıyla inanır. Yolunu kesen engeller yok olur.

Hakk'ı arayanın kalbi, mesafeleri aşar. Her adımda görüşü ötelere geçer. Yürüdüğü yolda korkulu bir şey gelse, îman kalkanı onu saklar; ona şecaat duygusu verir. Korku buharı kalmaz, ateş korları yok olur, emniyet nuru gelir; yakınlık sevgisini benliğinde bulur.

* * *

Ey evlat! Başına bir iş gelecek olursa, sabır eli ile karşıla. Şifa buluncaya kadar dur. Bağırma, çağırma. Şifa gelirse, şükür eli ile al. Bu hâle geldiğin zaman, en güzel şeyi bulmuş olursun.

Cehennem korkusu, îman sahiplerinin ciğerlerini parçalar. Renklerini değiştirir. Kalpleri mahzun olur. Bu duygu sonunda Allah'ın rahmet suyu üzerlerine saçılır. Lütuf hoşluğuna kavuşurlar. Âhiret kapısı onlar için açık olur; sevdikleri makamı görür ve sonunda oraya yerleşirler. Bir zaman rahat edip huzur bulduktan sonra, bu defa Celâl perdesi açılır. İlk korkudan daha büyük bir ürperme hâsıl olur. Kalpleri Hakk’a doğru uçmaya başlar. Bu devir de biterse, Cemâl kapısına yol açılır. Artık bulacaklarını bundan sonra bulurlar. Sakin ve emin olurlar; fakat bu emniyet ilk defadan çok üstün ve hoş olur. Dereceler bir bir artar, perdeler arka arkaya açılmaya başlar. Duyguları yeni yeni şeyler sezmeye koyulur, çünkü Hakk’ın tam yakını olmuş olurlar.

...

-----------------------

Abdulkadir Geylani
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

(BAKARA suresi 184. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

---------


اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرٖيضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَ وَعَلَى الَّذٖينَ يُطٖيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكٖينٍ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ وَاَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

------------------------

Okunuş - Eyyamem ma'dudat, fe men kane minkum meridan ev ala seferin fe iddetum min eyyamin uhar, ve alellezine yutikunehu fidyetun taamu miskin, fe men tetavvea hayran fe huve hayrul leh, ve en tesumu hayrul lekum in kuntum ta'lemûn.

--------------------------------------------

Diyanet - Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

Elmalılı Orj. - Sayılı günler, içinizden hasta olan veya seferde bulunan ise diğer günlerden sayısınca, ona dayanıb kalacaklar üzerine de fidye: bir miskin doyumu, her kim de hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır, bununla beraber oruc tutmanız sizin için daha hayırlıdır eğer bilirseniz

Ö.N. Bilmen - Sayılı günler. İmdi sizden her kim hasta olur veya sefer üzere bulunursa tutamadığı günler adedince sair günlerde (tutar). Oruca pek zor dayanabilecek kimse üzerine de fidye (bir miskin taamı) (farzdır). İmdi her kim tatavvu'an bir hayır yaparsa bu kendisi için daha hayırlıdır. Ve eğer oruç tutarsanız sizin için hayırlıdır. Eğer bilirseniz.

TefhimulKuran - (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun) . Zor dayanabilenlerin üzerinde de bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır) . Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.

M. Esed - Sayılı günlerde (oruç). Ancak sizden kim, hasta veya seyahatte olursa diğer zamanlarda (aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır); ve (bu gibi hallerde) gücü yetenlere bir muhtacı doyurarak fidye vermek, bir yükümlülüktür. Her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa kendisine iyilik yapmış olur; zira oruç tutmak kendinize iyilik yapmaktır -keşke bunu bilseydiniz.

F. Kuran - İçinizden kim hasta ya da yolcu olursa tutmadığı günler sayısınca sonraki günlerde oruç tutar. Oruca dayanamayanların bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir. Kim gönüllü olarak bundan daha fazlasını verirse, bu onun için daha hayırlıdır. Ayrıca, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

---------------------------------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

(BAKARA suresi 187. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

-------

اُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ اِلٰى نِسَائِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَاَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ عَلِمَ اللّٰهُ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ اَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْ فَالْپٰنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَكُمْ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْاَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْاَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ اَتِمُّوا الصِّيَامَ اِلَى الَّيْلِ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَاَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِى الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ اٰيَاتِهٖ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ


------------------------

Okunuş - Uhille lekum leyletes siyamir rafesu ila nisaikum, hunne libasul lekum ve entum libasul lehunn, alimellahu ennekum kuntum tahtanune enfusekum fe tabe aleykum ve afa ankum, fel ane başiruhunne vebteğu ma ketebellahu lekum, ve kulu veşrabu hatta yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytil esvedi minel fecri summe etimmus siyame ilel leyl, ve la tubaşiruhunne ve entum akifune fil mesacid, tilke hududullahi fe la takrabuha, kezalike yubeyyinullahu ayatihi lin nasi leallehum yettekûn.

--------------------------------------

Diyanet - Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar.

Elmalılı Orj. - Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size helâl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah nefsinize emniyyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden afvetti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i'tikâf halinde iken onlara mübaşerette bulunmayın, bunlar Allah hudududur sakın onlara yaklaşmayın, böyle ayırd ediyor Allah âyetlerini insanlara ki sakınıb korunsunlar

Ö.N. Bilmen - Sizin için oruç gecesi kadınlarınızla mücâmaatta bulunmak helâl kılındı. Onlar sizin için libastır. Siz de onlar için libassınızdır. Muhakkak sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah Teâlâ bildi ve tevbenizi kabul etti ve sizden (günahlarınızı) af buyurdu. Şimdi onlara mübaşerette bulununuz. Ve Allah Teâlâ'nın sizler için yazdığı şeyi isteyiniz. Ve sizler için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden tebeyyün edinceye kadar yiyiniz ve içiniz. Sonra orucu ertesi geceye kadar tam tutunuz. Ve siz mescitlerde mûtekif bulundukça kadınlarınıza mübaşerette bulunmayınız. Bu Allah'ın hudududur. Sakın onlara yaklaşmayınız. İşte Allah Teâlâ âyetlerini nâsa böyle açıkça beyan buyurur. Tâ ki onlar sakınalar.

TefhimulKuran - Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onların örtüsüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda da onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.

M. Esed - (Gündüz) tutulan oruçtan sonraki gece boyunca kadınlarınıza yaklaşmanız helaldir: onlar sizin için bir elbise gibidirler ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz. Allah bu konuda kendinizi sıkıntıya sokacağınızı bilir; bu yüzden O size mağfiret ile yönelmiş ve bu zorluğu üzerinizden kaldırmıştır. Şimdi öyleyse onlara yaklaşabilir ve Allah'ın sizin için uygun gördüğünden yararlanabilirsiniz ve gecenin karanlığından tan yerinin aydınlığı fark edilinceye kadar yiyip içebilirsiniz. Sonra gece çökünceye kadar oruca devam edersiniz. Ama mescitlerde itikafta iken kadınlara yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır: O halde bu sınırları ihlal etmeyin: (işte) böylece Allah mesajlarını insanlara açıklıyor ki, O'na karşı sorumluluklarının bilincinde olabilsinler.

F. Kuran - Sizin için oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak helal kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir libassınız. Sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah bildi de, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın. Ve Allah’ın hakkınızda yazdığını isteyin. Ve fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i’tikafta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu, Allah’ın hudududur. Sakın onlara yaklaşmayın. İşte Allah ayetlerini insanlara böylece açıklar. Ta ki onlar korunsunlar.

--------------------------------------------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Biz herkesin her dediğini değil Allah ın her dediğini yaparız...

--------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Kur'an-ı Mecid'i Vasfeden Bir Hutbeleri

Allah'ın beyanıyla faydalanın; Allah'ın öğüdüyle öğüt-lenin; O'nun öğüdünü kabûl edin, tutun. Çünkü Allah, sizin özürler getirmenize karşı açık deliller serdetti; sevdiği işleri size bildirdi; hoşlanmadığı şeyleri anlattı; bütün bunları da buyruklarına uymanız, nehyettiği şeylerden kaçınmanız için izhâr etti.

Gerçekten de Allah'ın Rasûlü, Allah'ın salâtı O'na ve soyuna olsun, şüphe yok ki cennet hoşa gitmeyen şeylerle kaplanmıştır, cehennem de isteklerle kaplanmıştır buyurmuştur.[27] Bilin ki hiç bir tâat yoktur, ancak tabiatın hoşlanmadığı şeye dayanır ve hiç bir isyân ve suç yoktur, ancak nefsin isteğine, dileğine bağlanır. Allah rahmet etsin şehvetinden kaçınan, nefsinin dileğini söküp atan kişiye; çünkü şu nefis, insanı olmayacak şeylere sürükler, götürür; insan, onun dileklerini söküp atmadıkça boyuna onun dileğine uyar, suça, isyâna düşer gider. Bilin ki Allah kulları, inanan, nefsinden zanlara düşerek, onun düzeninden emin olmadan sabahlar, akşamlar; boyuna nefsini ayıplar, onu kınar durur.

Sizden öncekiler gibi olun; sizden önce gidenlere uyun; onlar, dünyada, göçecek kişiler gibi çadır kurdular, konaklardan göçen kişiler gibi konakları bırakıp göçtüler.

-----------------------------

Hz. Ali ra. (Nehcül Belaga)
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym

-----

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

---------------

Okunuş - Ya eyyuhellezine amenu kutibe aleykumus siyamu kema kutibe alellezine min kablikum leallekum tettekûn.

---------------------------------

İbadetler kendi başlarına amaç değildirler. Onlar, gerçekleştirecekleri daha üst amaçlar için araç kılınmışlardır. Her ibadetin amaç ve hikmeti vardır, fakat bu amaç ve hikmeti, bazen o ibadeti emreden ilahi mesajın içerisinde açıkça yazılı olarak bulursunuz; bazen de, derin düşünme ve tüme varım yöntemiyle vahyi okuma sonucunda bulursunuz.

Oruç ibadetinin amacı, birincisine girer. Bizzat orucu emreden ayet şöyle başlar: "Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı!" Bu ilahi talimatın hemen ardından, oruç ibadetinin insanda gerçekleştirmek istediği amaç açıkça yer alır :

Leallekum tettekûn: “Umulur ki, takvaya ulaşırsınız."

---------------------------------------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

(KADİR suresi 1. ayet) (Resmi: 97/İniş:25/Alfabetik:48)

----------

اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ فٖى لَيْلَةِ الْقَدْرِ

-------------------------

Okunuş - İnna enzelnahu fî leyletilkadr.

--------------------------------------------

TefhimulKuran - Gerçek şu ki, biz onu kadir gecesinde indirdik.

Elmalılı Orj. - Elhak biz indirdik onu kadir gecesi

Elmalılı S1 - Doğrusu Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.

Elmalılı S2 - Biz o (Kur'ân)ı Kadir gecesinde indirdik.

Diyanet - Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.

F. Kuran - Biz Kur'ân'ı kadir gecesinde indirdik.

M. Esed - Biz bu (ilahi kelam)ı Kadir Gecesi'nde indirdik.

----------------------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

BAKARA suresi 218. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

------

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym

--------------

اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَالَّذٖينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ اُولٰـئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللّٰهِ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

------------------------

Okunuş - İnnellezine amenu vellezine haceru ve cahedu fi sebilillahi ulaike yercune rahmetellah, vallahu ğafurur rahîm.

---------------------------------------

TefhimulKuran - Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Elmalılı Orj. - şübhesiz iman ederler ve Allah yolunda muhacir olub da mücahede edenler muhakkak bunlar Allahın rahmetini umarlar, Allah gafur, rahîmdir

Elmalılı S1 - Şüphesiz inananlar ve Allah yolunda hicret edip savaşanlar; kesinlikle bunlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, gerçekten bağışlayıcı ve merhamet sahibidir.

Elmalılı S2 - Şüphesiz ki iman edenlere, Allah yolunda hicret edip, cihad edenlere gelince, işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Diyanet - İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

F. Kuran - Onlar ki, iman ettiler, yurtlarından göç ettiler ve Allah yolunda savaştılar. İşte onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Hiç şüphesiz Allah günahları bağışlar ve O merhametlidir.

M. Esed - Şüphe yok ki, imana ermiş olanlar, zulüm ve kötülük diyarından uzaklaşanlar ve Allah yolunda üstün gayret gösterenler, işte (ancak) onlar Allah'ın rahmetini umabilirler: Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.

------------------------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

(FURKÂN suresi 52. ayet) (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)

---------

فَلَا تُطِعِ الْكَافِرٖينَ وَجَاهِدْهُمْ بِهٖ جِهَادًا كَبٖيرًا

------------------------

Kelime kelime anlamı

1. fe : artık
2. lâ tutıı : itaat etme
3. el kâfirîne : kâfirler
4. ve câhid-hum : ve onlarla cihad et, savaş
5. bihî : onunla
6. cihâden : cihad
7. kebîren : büyük

---------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

(ANKEBÛT suresi 6. ayet) (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

------------

وَمَنْ جَاهَدَ فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهٖ اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِىٌّ عَنِ الْعَالَمٖينَ

-----------------------

Kelime kelime anlamı

1. ve men : ve kim
2. câhede : cihad etti
3. fe : o zaman, o taktirde
4. innemâ : sadece
5. yucâhidu : cihad eder
6. li nefsi-hi : onun (kendi) nefsi için
7. inne allâhe : muhakkak ki Allah
8. le : mutlaka, muhakkak
9. ganiyyun : ganîdir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur
10. anil âlemîne (an el âlemîne) : âlemlerden

------------------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
MELEKLERİN HOCALARI


- Onlar “Meleklerin hocaları.” Eşref-i mahlukât rütbelilerinin en üstünleri.

- İlhami Abi dedim. İnsan meleğe nasıl hocalık yapabilir?

Tepedeki sis zaman zaman dağılıyor, zaman zaman yoğunlaşıyordu. Öyle bir an oldu ki zirveyi daha net görebilmeye başlamıştık. O bölgede, insan olması muhtemel bir grup beyaz elbiseli varlık, koro halinde devamlı şu cümleyi sarf ediyordu:

- Gel... Gel... Gel…

- Bunlar kimdir Latif Baba diye sordum. Beyazlara bürünmüş bu insanlar kim?

- Onlar mürşidlerdir evlat. Daha önce zirvelere çıkanlar. Oradan bütün insanlığı oraya davet eden tebliğciler.

“Gel. Ne olursan gel.” Bu gel’ler Hz. Mevlâna’nın; aynı zamanda Şirâzi’ye de atfedilen hitabını anımsatmıştı bana. Bununla ilgili bir hatıra canlandı gözlerimin önünde:

Eyüp’teyiz. İlhami Abi, Latif Baba ve ben Eyüp Sultan’dayız. Sohbet var. Konu mürşidler merkezliydi. Hz. Mevlâna’dan söz ediliyordu.

Yine aynı davetten konuşuluyordu:

Gel. Ne olursan gel.

Bir adam da tevafuk olarak bulunduğumuz mekana gelmiş ve ortama katılmıştı. Sonradan öğrendiğime göre ilahiyatçıydı. Aniden söze karışmış ve İlhami Abi’ye dönerek şunları demişti:

- Ne demek “Gel. Ne olursan gel. İster kafir, ister putperest”? Olur mu böyle bütün insanlığa? Bu kapının bir kuralı yok mu? Müslüman olursun gelirsin. Yoksa bu rahmet kapısına ne olursan ol nasıl gelirsin?

İlhami Abi’nin cevabı kısa, öz ve netti:

- Gel hitabı tüm insanlığa -ne olursa olsun- yapılan bir hitaptır. Aynı hitabı bizzat Allah yapmış:

YA EYYÜHENNAS! “EY İNSANLAR!”

Hiçbir veli, hele ki Mevlâna kendinden bir çağrıda bulunmaz, böyle hitap etmez. Onlar Allah’ın hitabıyla çağırırlar:

“Ey insanlar!” tabiri “ne olursan ol” tabirini de içerir. Tüm insanları kuşatan bir tabirdir, bir çağrıdır.

İşte sizin üzerinde durduğunuz söz, Allah’ın hitabının tefsiridir Hocam.

Adam bu izah karşısında susmuştu. Daha sonra konu tarikat usullerine geldi. Adam aynı muhalif tarzda şöyle dedi:

- Bu tarikat zikirleri de caiz mi? Ayakta, folklorik şekilde veya oturarak, ritimle, toplu hâlde?

İlhami Abi Latif Baba’ya “Sen cevapla dercesine” baktı:

Latif Baba yine aynı latifeli sesiyle ve tonton tavrıyla döndü:

- Sen şu ayeti duymadın mı?

“ONLAR AYAKTA DURURKEN, OTURURKEN, YANLARI ÜZERİNE YATARKEN ALLAH’I ZİKİR EDERLER.” Al-i İmran / 191

Ne var bunda Kadirîler, Nakşîler, Mevlevîler vs.... kimi ayakta, kimi dönen döne, kimi oturarak zikir yapıyorsa? Sen dua et, daha yatarak yapanı çıkmadı. Allah’ın ruhsatına ters değil ki Hocam. Kur’an’a, Sünnet’e uyan Allah için yapılan bütün ritüeller caizdir.

Efendimiz Hz. Muhammed (sav) kimi sahabelerde bazı âdetler, hâller görmüş ve onlara şöyle buyurmuş:

- Bu yaptığınız Kur’an’a uyuyor, devam edin.

Uymayanı uyarmış. Tasavvuf da aynı şekilde İslam’ın emirlerine, Kur’an’ın beyanına uyuyorsa, niye “bu ritüel Kur’an’da yok.” diye inkar edilir ki?.. Asıl olan, yaptığın şeyin Allah’ın buyruğuna uyup uymadığı.

Yoksa, yaptığın şey tam mânâsıyla Kur’an’da yok diye Allah’a giden yolların önünü niye kesiyorsun ki? Önemli olan; ritüeller, prensipler Kur’an’a uyuyorsa, helalse Allah’a giden bir yoldur. Sen gitmiyorsan gideni engelleme Hocam.

Bir gün bu konuyla ilgili bir soru sormuştum İlhami Abi’ye.

- Mevlâna ve diğer bazı tasavvuf velileri bazı metotlar, ritüeller, yollar uygulamışlar. Bunu hangi ölçüye göre yapmışlardır? Örneğin

Mevlevîlik’teki semâ ve bazı daha başka ritüeller…

İlhami Abi de şöyle cevap vermişti:

- Allah kuluna yollar yaratmış Âdem. Beyan etmiş:

“Hadi kulum! Bu yollardan gel.” Bir de kullar bu yolları geçtikten sonra, kendileri Sevgiliye giden yollar aramış ve gitmişler. Yani o kul şöyle demiş:

- Sevgilim bana Kendine varayım diye yolları göstermiş. Ama bir de ben sevgiliye giden yollar bulmalıyım ki, O’na giden yollarım çok olsun. Belki bu yollardan da geçenler, varanlar olur. Allah’a giden yollar mahlukâtın nefesleri sayısıncadır. Aslında benim bulduğum yollar da bunlardan biri.

Bu işin ehli,

“Sevgili görsün ki ben O’na ulaşmak için sadece O’nun gösterdiği yollardan gelerek kolaya kaçmıyorum. O’nun için, O’na ulaşmak için cefayla, kendim de meşakkat çekerek yollar arıyorum. Zira O’nun için çekilen her cefa ne güzeldir... Çünkü buna layıktır O sevgili.” der. Allah bir yol vermiş, göstermiş. Sen de Ona gitmek için bir yol bul. Nerdeyse, istiyoruz ki Sevgili ayağımıza gelsin.

O gün İlhami Abi’nin söylediklerinden şunları anlayabilmiştim:

Allah’ın nizamına ters olmadıkça, helal olan her ritüel uygulanabilir ve helal olan her yoldan da gidilebilir. Gitmek isteyen gitsin. Hatta kendi bu çerçeve içersinde yiğitse ve Sevgiliye düşkünse yol bulsun.

Bundan başka çok önemli bir bilgi de edinmiştim o gün İlhami Abi’den.

- Şeytan’ın bir doktrini de ahir zamanda şudur demişti:

İslam’ı akademikleştirmek.

Bakmış ki Allah’ın ayetleriyle baş edemiyor, o zaman onları akademikleştirerek belli bir metot ve yönteme sokarak belli kitlenin eline geçmesini sağlayacak ve böylelikle diğer bütün metotların; yani Allah’a giden yolların önünü kesecek.

İstisnalar hariç, bazı ilahiyatçı profesörler akademikleşen İslamî bilgileri tek yol ve tek metot kabul ediyor; diğer yollara giden insanları kınıyor, yalanlıyor ve yollarını da inkar ediyordu. Tabii burada, “hiç mi doğruları yok?” diyenler olabilir. Tabii ki İslam İslam’dır.

Akademik olarak da bilinse doğruları vardır tabii ki. Ama ekseri bu doğrular diğer doğruları inkar için kullanılıyordu. Sanki din sadece ilahiyatçı falanlara gelmişti de, otorite bu diplomalı akademisyenlerdi. Onlar medyalarda boy gösteriyordu.

Ya diplomayı Allah’tan alanlar?

Şeytan bu yolların nasıl da üzerine oturuyordu?

“İBLİS DEDİ: AND İÇERİM Kİ, BEN DE ONLARI SAPTIRMAK İÇİN SENİN DOĞRU YOLUNUN ÜSTÜNE OTURACAĞIM.” Araf / 16

Düşündüm de İblis yine Allah’ın malzemesiyle iş görüyordu. O’nun doğrusuyla yanıltmak, diğer doğruları yok etmek. İblis’in sevdiği şeydi,

“Doğru ile doğruyu savaştırmak.”

İnsanın burada aklına şu gelebilir: “Ya herkes kendine yol zannederek bir şey çıkarırsa?” Anlattığımız o değil ki anlayan kişiye.

Kaide belli:

Allah’ın nizamına ters olmadıkça, helal olan her ritüel uygulanabilir, helal olan her yoldan da gidilebilir.

Gönül tepesine yürüyüşümüz devam ediyordu. Şimdi ise bulunduğumuz yerden bakış zaviyemize göre başka görüntüleri fark etmeye başlamıştım. O beyaz kıyafetli, “gel” hitabını yankılatan mürşidlerin üzerinde, nur ve ışık saçan başka insanlar görünüyordu. Ancak bu görüntü net değildi. Saçılan nur ve ışık hem kendilerini kamufle etmiş, hem de etrafı çepeçevre sarmıştı. Sesleri o kadar tatlıydı ki izah edemem, misal getiremem.

İlhami Abi’ye sordum kim olduklarını.

- Onlar “Meleklerin hocaları.” Eşref-i mahlukât rütbelilerinin en üstünleri.

- İlhami Abi dedim. İnsan meleğe nasıl hocalık yapabilir?

“ALLAH ÂDEM’E BÜTÜN İSİMLERİNİ ÖĞRETTİ. SONRA ONLARI ÖNCE MELEKLERE ARZ EDİP, EĞER SİZ SÖZÜNÜZDE SADIK İSENİZ ŞUNLARIN İSİMLERİNİ BANA BİLDİRİN DEDİ.” Bakara / 31

“MELEKLER, YA RAB! SENİ NOKSAN SIFATLARDAN TENZİH EDERİZ. SENİN BİZE ÖĞRETTİKLERİNDEN BAŞKA BİZİM BİLGİMİZ YOKTUR. ŞÜPHESİZ ALÎM VE HAKÎM OLAN ANCAK SENSİN DEDİLER.” Bakara / 32

“BUNUN ÜZERİNE, EY ÂDEM EŞYANIN İSİMLERİNİ MELEKLERE ANLAT DEDİ.ÂDEM ONLARA İSİMLERİNİ ANLATTI.” Bakara/ 33

İlhami Abi bu ayetleri sıraladıktan sonra şöyle devam etti:

- Demek ki öyle insanlar, bu ayetlerden anlaşılacağı gibi, meleklere ta Âdem (as)’dan beri hocalık yaparlar.

Meleklerin bilgisi şuydu yalnızca:

Allah’ın noksan sıfatlarının olmayacağını Allah’ın verdiği müşahede izni ile biliyorlardı.

Fakat detayı bilmiyorlardı. İşte bazı melekler sadece bu bilgi çerçevesinde insanlara hocalık yapar. Ancak Âdem’in hocası bizzat, tabiri caizse, Allah’tır. “Âdem’e isimlerini öğretti.” gereğince meleklere hocalık yaparak diplomayı alabilir.

Ne mutlu bu diplomayı alma şerefine ulaşanlara dedim içimden. Bir ilahiyatçı profesör girdiği münakaşada, muhatabına kibirli bir tavırla şöyle diyordu:

- İlk meali ben yaptım. Sen kimsin...

İzlediğim kanaldaki bu hitaba şimdi de ben cevap veriyorum:

- İlk meali sen yaptıysan ne olmuş? Mealini yapacak olduğun şu ilk ayeti de Allah indirdi. Senin hocan kim?

“OKU! YARADAN RABBİNİN ADIYLA...”


Oktan Keleş

Melekler Ağlarken (sh 341-346)


Meleklerin Hocaları / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

(HAC suresi 78. ayet) (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

-----------

وَجَاهِدُوا فِى اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِهٖ هُوَ اجْتَبٰیكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِى الدّٖينِ مِنْ حَرَجٍ مِلَّةَ اَبٖيكُمْ اِبْرٰهٖيمَ هُوَ سَمّٰیكُمُ الْمُسْلِمٖينَ مِنْ قَبْلُ وَفٖى هٰـذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهٖيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِ هُوَ مَوْلٰیكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّصٖيرُ

-------------------------

Okunuş - Ve cahidu fillahi hakka cihadih, huvectebukum ve ma ceale aleykum fid dini min harac, millete ebikum ibrahim, huve semmakumul muslimine min kablu ve fi haza li yekuner rasulu şehiden aleykum ve tekunu şuhedae alen nas, fe ekîmus salate ve atuz zekate va'tesimu billah, huve mevlakum, fe ni'mel mevla ve ni'men nesîr.

------------------------------------------

TefhimulKuran - Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi 'müslümanlar' olarak isimlendirdi; peygamber sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.

Elmalılı Orj. - Ve Allah uğruna hak cihâdiyle mücahede eyleyin, sizi o seçti, üzerinize dinde bir harec de yükletmedi, haydin babanız İbrahimin milletine, bundan evvel ve bunda size müsliman ismini o (Allah) taktı, ki Peygamber size karşı şâhid olsun, siz de bütün insanlara karşı şâhidler olasınız, haydin namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sıkı tutunun ki mevlânız odur, artık ne güzel mevlâ, ne güzel nasîr!

Elmalılı S1 - Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin! Sizi O seçti, üzerinize dinde hiçbir zorluk da yükletmedi. Haydi babanız İbrahim'in milletine! Bundan önce ve bunda (Kur'an'da) size müslüman adını o Allah verdi ki peygamber size şahid olsun, siz de bütün insanlara şahidler olasınız. Şu halde namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sıkı tutunun ki, sahibiniz O'dur. Artık O ne güzel bir sahip, ne güzel bir yardımcıdır.

Elmalılı S2 - Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!

Diyanet - Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!

F. Kuran - Allah'ın rızası uğrunda gerektiği gibi cihad ediniz. O sizi bu görevi yapmak üzere seçti. Din konusunda size hiçbir zorluk yüklemedi. Atanız İbrahim'in dinidir bu. Allah sizi gerek daha önceki kutsal kitaplarda gerekse elinizdeki Kur'anda «müslüman» olarak adlandırdı. Amaç, Peygamberin size tanık ve canlı örnek olması, sizin de diğer insanlara tanık ve canlı örnek olmanızdır. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah'a sımsıkı bağlanınız. Sizin efendiniz, koruyucunuz O'dur. O ne güzel efendi ve ne güzel destekleyicidir!

M. Esed - Ve Allah'ın davası için, O'nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; (mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak) sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O'dur: (ve size) atanız İbrahim'in inancını (izlemeyi öneren de O). Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahi mesajda da, sizi "kendilerini yürekten Allaha teslim edenler" diye isimlendiren O'dur. Öyleyse, salatta devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve sımsıkı Allah'a bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O'dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı!

------------------------------------------------------------------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
-------

Herkes susar biz söyleriz

Herkes söyler biz yaparız

Herkes yapar biz ölürüz

Herkes ölür biz yaşarız

--------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

''Kalk ve uyar!''

Son Nebi'ye gelen bu ilahi emrin açılımı şudur: Kalk ve kaldır. Aktif ol ve aktifleştir. Harekete geç ve harekete geçir.

Bu emir, dünyanın en iddiasız insanını, dünyanın en iddialı insanı yaptı. Bu emrin muhatabı eliyle başlayan hareket, yeryüzünün gördüğü en kapsamlı iman hamlesi oldu. Bu hamlenin rehberi, bu emri aldıktan sonra, bir daha hiç pasif olmadı.

-----------------------

Kur'an neslinin İnşası için Pasif İyiden Aktif İyiye - Mustafa İSLAMOĞLU

https://www.facebook.com/pages/Kuran-halkas%C4%B1/232732200098351?ref=hl#!/mustafaislamoglu.sayfasi?hc_location=stream
 
Tekerlekli Sandalye
Üst