Kur'an halkası...

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Ya kulsun ya da pulsun...

---------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Ey yolcu, kurumuş yaprak gibi her soruda farklı bir yöne savrulacağına Kur an oku her cevapta aynı yöne yol al...

-----------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
----


اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذٖينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرٖينَ


-------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Arapça bilmiyorum, okuyamadım demezsiniz değil mi?
Okudum ama anlayamadım demezsiniz değil mi?

Mesele okumak, anlamak değildir kardeş mesele emek vermektir. Ne kadar... elinden geldiği kadar... Sen emek ver gerisini Emeği Yaratan a bırak işte o zaman okumuş ve anlamış olursun...

Anlatabildim mi kardeş...

------------------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
KURBAN

Oktan Keleş cevabı verilmeyen soruları cevaplıyor...


Oktan Keleş ANT Kitabı'nın bir bölümünde ANT Kitabı-1 / ON ALTI YILDIZ bahsini anlatmıştı.

"Domuz niçin haramdır?" sorusunun cevabı. Oktan Keleş, "domuz eti niçin haramdır?" sorusunu ayetlerle açıklıyor.

"Kurban niçin vaciptir?" sorusu da ANT kitabında cevaplanıyordu.

Yaklaşan Kurban Bayramı nedeni ile kurban ile ilgili bölümü aşağıda veriyoruz.



KURBAN


İki kardeşin öyküsü bitmez. Büyümüşlerdi de, Allah onlardan ilk kurbanı istemişti. Hiç düşündün mü ki ey ahmak, “ilk” derken belki seni kandırdım. İlk insan Âdem ve eşi olduğuna göre, Allah, Âdem ve eşinden kurban istememiş miydi? İki kardeşten; Âdem’in iki oğlundan istenen kurban, Yüce kelamda şöyle ifade edilir:

“Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Yemin olsun seni mutlaka öldüreceğim.” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder.” demişti.” Maide / 27

Bak kelam ne diyor, düşün! İkisi kurban sunmuş. Allah birinin sunduğunu kabul etmiş, diğerinin sunduğunu kabul etmemiş. Allah rızası için kurban sunanlar bu ayeti düşünmezler mi? Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder. Acaba bugün ne kadar kurban ediliyor, var sen düşün.

Ve yine düşün… “Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da” ibaresini düşün. Demek ki, kendiliklerinden sundukları bir kurban. Allah, “Bana kurban sunun!” dememiş. Ama hoş karşılamış ki, birininkini kabul etmiş. Bunun için vacip olmuş. Şimdi anladın mı, kurban neden vacip olmuş? Kendiliklerinden sunuş nafile başlangıcı olmuş. Allah’ın birini kabul etmesi, bu nafileyi vacip hale çevirmiş. Tıpkı bu ayetteki gibi:

“…(Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar…” Hadid / 27

Demek ki kullar, Allah rızasını kazanmak için bazen kendilerinden bir şeyler icat edip Allah’a sunuyorlar. Allah bazısını kabul ediyor, bazısını kabul etmiyor.

Peki bilir misin sen, neden birinden kabul edilmiş de, diğerinden kabul edilmemiş? Alim ve Zalim, bu hadise gerçekleştiğinde çoluk çocuğa karışmışlardı. Ak sakallı, ak saçlı olmuştu Alim. Nasıl çocuk çoluğa karıştı, anlatacağız; hele dur, sabırsızlanma. Alim, Yaradan’ına sunacağı kurbanı, küçük bir kuzu iken yetiştirdi, besledi, büyüttü; emek verdi. Kuzu büyüdüğünde koç olmuştu. Süsledi. Çok seviyordu onu. Çok sevdiği dostunu, Allah’a kurban için ayırdı. Sabaha kadar kurbanına sarılarak öylece durdu.



Onu sevdi. Çünkü sabahleyin, Yaradan’ına, Yaradan’ının rızası için verecekti. Alim’in kurban için beslediği koç, biliyor musun hangi koç? Hani, İbrahim (as)’e Cebrail getirmişti ya… Tanıdık geldi mi? Şimdi düşün… Allah, Alim’in koçunu kabul etmişti, ama kestirmemişti. Bir nişane olsun diye aynı koç, İbrahim’e inmişti. Bunun arasında nice sırlar var ama, sen hazır değilsin. Şimdi koç ne kadar zaman durmuş deme. Mağarada Kıtmir 300 sene durdu da, Allah koçunu bilmem nerede tutamaz mı?

Zalim ne yapmıştı? Sabaha kadar horul horul uyumuştu. Sabah sunacağı kurban ne umurundaydı ne de aklındaydı. Sırf Alim’e denk düşsün diye sunacaktı. Ama neyi?

Sabah olmuştu. Kurban sunma vaktine saatler kalmıştı. Baktı ki Alim koçunu kurban edecek, o da canlı bir şey kurban etmeliydi.



Ama elinde öyle bir şey yoktu. Olanları ise, kendince ziyan etmek istemiyordu. Birden aklına bir şey geldi. Ve aklına geleni de gerçekleştirdi. Bir yaban domuzu avladı ve bunu Allah’a kurban olarak, kurban sunma saatinde getirdi. Emeksiz, lakayt… Sadece, sunmaksa sunmaktı gayesi. Bu sunuş Allah için değildi. Nefsi içindi. Şimdi anladın mı, neden domuz eti haramdır?

“Allah size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.” Bakara / 173

“Allah size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.” Nahl / 115

“De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum.” Enam / 145


Tıpkı, Zalim’in domuzu avlayıp, kanını akıtıp, leş şeklinde; Allah adına değil de nefsi adına sunduğu gibi.

“Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.” Maide / 3

Domuz aynı zamanda et yiyen bir hayvandır. Her şeyi yer. Bağırsak sistemi geç çalıştığından yedikleri hormon olarak kendi etine eklenir. Dolayısı ile domuz vücudunda bir çok hayvanı barındırır.

Zalim, kabul edilmeyen bu necis kurbanını nerede sunmuştu bilir misin? Hani, Şeytan yeryüzüne indiğinde iki heykel yapmıştı ya… Onların dibinde kurbanını sundu. Hani, ideal kadın heykeli vardı ya… Hani bir de ideal erkek heykeli vardı ya…

“Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile “DİKİLİTAŞLAR” üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.” Maide / 3

Oktan Keleş'in ANT Kitabı'ndan alınmıştır.

ANT - Bir Meczubun Rüyası 6


Resimler için: Kurban / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Kurbanlarınızın sizi Allah a yaklaştırmasını diler bayramınızı kutlarım...

------------
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
**

Herkes birilerinin mesajını iletme derdinde biz de Allah ın mesajını iletme derdindeyiz ELHAMDÜLİLLAH...

********
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
***

(ZÂRİYÂT suresi 56. ayet) (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)


وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Okunuş Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budûn.



Tefhimul Kuran - Ben, cinleri de, insanları da, yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.

Ö.N. Bilmen - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

Elmalılı Orj. - Ve ben, Cinn-ü İns'i ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

C. Yıldırım - Ben, cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp ibâdet etsinler diye yarattım.

A.F. Yavuz - Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.

H.B. Çantay - Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmete değil) ancak bana kulluk etsinler diye yaratdım.

Elmalılı S1 - Ben cinleri ve insanlan ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.

A. Bulaç - Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.

Y.N. Öztürk - Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.

Diyanet Vakfı - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

Elmalılı S2 - Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.

Diyanet - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

F. Kuran - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

M. Esed - Ve (onlara söyle!) Görünmez varlıkları ve insanları yalnızca (Beni tanımaları ve) Bana kulluk etmeleri için yarattım.

A. Gölpınarlı - Ve ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

S. Ateş - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

S. Yıldırım - Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım.

A. Uğur - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

G. Onan - Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.

Ş. Piriş - Cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.

A.Y. Ali - I have only created Jinns and men, that they may serve Me.

M.M. Pickthall - I created the jinn and humankind only that they might worship Me.

M.H. Şakir And I have not created the jinn and the men except thatthey should serve Me.


********************************************************
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
***

(ZÂRİYÂT suresi 56. ayet) (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ


1. ve mâ halaktu : ve ben yaratmadım
2. el cinne : cinler
3. ve el inse : ve insanlar
4. illâ : den başka
5. li ya'budû-ni : bana kul olmaları

******************
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
****

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ


*************
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
****

(FÂTİHA suresi 5. ayet) (Resmi: 1/İniş:5/Alfabetik:23)


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ

Okunuş - İyyake na'budu ve iyyake nesteîn.



TefhimulKuran - Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen'den yardım dileriz.

Diyanet - (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Elmalılı Orj. - Sade sana ederiz kulluğu, ibadeti ve sade senden dileriz avni, inayeti yarab!

Elmalılı S1 - Sade Sana ederiz kulluğu, ibadeti; sade Senden dileriz yardımı, inayeti Yarab!

Elmalılı S2 - Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).

F. Kuran - (Allah'ım!) Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.

M. Esed - Yalnız Sana kulluk eder; ve yalnız senden yardım dileriz.


************************************
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
*****


2. MECLİS

Bu konuşma medresede yapıldı.
Konuşma tarihi: 5 Şevval 545, Milâdî 1150.


Allah'a karşı aldanışın, seni O'ndan ayırdı. Bu aldanıştan dön. Başına vurulmadan bu hâlden ayrıl. Felâket gelmeden önce tedbir yollarını ara. Başına belâ akrepleri çöreklenmeden ve yılanlar başına üşüşmeden, kötü hâlinden çekil. Ama belâyı tatmadıktan sonra aldanman eksik olmaz. Bulunduğun hâl yalnız seni sevince boğmasın. Çünkü sevinç geçici şeydir. Allah Teâlâ bir âyet-i kerimede –meâlen- şöyle ferman buyurdu:

“Onlar, verilen şeyle ferahlandılar; biz de anîden ellerinden aldık; boşa düştüler.” (el-En’âm, 6/44)

Allah'ın indindekine kavuşmak, yalnız sabırla mümkün olur. O, her zaman sabırla emir buyurmuştur. Îman sahibinin çoğu hâli, sıkıntı ile geçer. Elindeki şeyler çok bile olsa, yine de sıkıntı içindedir. Çünkü bağlanmış olduğu birçok prensipler vardır. Onları yerine getirmek güçlüğü içinde kıvranır. Dünyada, ancak hiçbir prensibe bağlı olmayanlar rahat(!) eder. Onlar da hiçbir dine söz vermeyen dinsizlerdir. Allah'ın sevdiği kullar, belâya düştükleri zaman sabra koşarlar, ağlamaz ve sızlanmazlar. Îman sahipleri, belâ içinde dahi olsalar iyi işleri ararlar. Bulundukları hâl, onlar için Hak katında derece arttırır.

...


***************************


Abdulkadir Geylani
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
***


Allah’ım, gıdamız zikrin olsun. Zenginliğimiz ise yakınlığın. Âmin!


**********


Abdulkadir Geylani
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
***


Allah a yaklaşmak için ne yaptın ?


*********
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
***

Tilâvetin “takip etmek” anlamı, Hûd 11/17 ve Şems 91/2’deki telâ fiilinin kullanımlarında da görülmektedir. Bu iki âyetten özellikle Şems sûresinde olanı çok ilginç mesajlar içermektedir. “Ayın güneşi tilavet etmesi” demek, onu takip etmesi, dünya ile birlikte onun etrafında veya yörüngesinde dolaşması demektir. Ay, Güneş’i nasıl takip ediyorsa, Kur’ân’ı okuyan ve kendisine Kur’ân okunan kimse de Kur’ân’ı takip etmelidir. Bir anlamda onun hükümlerini, ilkelerini, dünya ve ahiret görüşünü hayatının vazgeçilmezi yapmalıdır. Bu şekilde Kur’ân okuyan kişi aklını ve gönlünü Kur’ân’ın yörüngesine koyması gerektiğini bilmelidir.

****************

- Mehmet Okuyan -

https://www.facebook.com/pages/Kuran-halkas%C4%B1/232732200098351?ref=hl#!/Mehmet.Okuyan.Sayfasi?directed_target_id=0
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Manyetik Kapıları Bulmuşlar!

Bilim adamlarının dünyanın manyetik alanında bulduğu "kapılar" bakın neler yapıyorlar!


Hep söylediğimiz bir şey var; bir gün gelecek Oktan Keleş takip edilmek zorunda kalınacak. Oktan Keleş'in anlattıkları ve kitaplarındaki konular zamanımızın ötesinden de bilgileri bizlere sunmaktadır. Anlayana... Bu söylediklerim bazılarına iddialı gelebilir ama konunun ehilleri için ne demek istediğim gayet iyi anlaşılmaktadır. Hatta bana göre Oktan Keleş, Türkiye'den çok, başka ülkelerden daha çok takip edilmekte ve yazdıkları büyük bir titizlikle incelenmektedir. Oktan Keleş'in yazdıklarından acaba NASA nasıl yararlanıyor, veya başka istihbarat kuruluşları?

Size şimdi çok ilginç olarak sunulan bir haberden bahsedeceğim. Haber sıradan okuyucu için "müthiş" denecek bilgilerle dolu. Ama Oktan Keleş'i okuyanlar zaten o konulara vakıftılar. Hele Deruni Devlet-Kutsal Halı kitabını okuyanlar.

Haber şöyle:

Bilim adamları "gizli kapılar" buldular

Bilim adamlarının dünyanın manyetik alanında bulduğu "kapılar" bakın neler yapıyorlar!


NASA'ya göre Iowa Üniversitesi araştırmacısı Jack Scudder, "dünyanın manyetik alanında her gün yüzlerce kez açılıp kapanan gizli kapılar" buldu.

Scudder, bu kapıların zaman zaman uzun süre açık kalabildiğini ve "gezegenimizden 93 milyon mil uzaklıktaki güneşin atmosferine kesintisiz bir yol oluşturduğunu" söylüyor. X-noktası veya difüzyon alanı olarak adlandırılan kapılar, gök cisimlerinin manyetik etkisi ile oluşuyor. Kapıların "görünmez, kararsız ve yakalanması" zor olduğu, herhangi bir uyarı vermeden açılıp kapandığı söyleniyor. Kapılar açıldığında, faal parçacıkları yüksek bir hızda dünyanın atmosferinden güneşin atmosferine aktarabiliyor. Bu ise jeomanyetik fırtınalara yol açıyor.

Kapıları bulmanın şu anki tek yolu, Scudder tarafından keşfedilmiş bulunuyor. Scudder, NASA'nın Themis uzay aracı ve ESA'nın Cluster uydularından sağladığı bilgiyi kullanarak NASA'nın Polar uzay aracından gelen veriler arasında kritik ipuçları bulmuş. Scudder, uygun donanıma sahip bir uzay aracının bu ölçümleri yapabileceğini ve kapıları algılayabileceğini söylüyor. NASA, Magnetospheric Multiscale adındaki görevi kapsamında böyle bir uzay aracını hazırlıyor ve onu 2014'de uzaya gönderecek.

Bilim adamları "gizli kapılar" buldular - Haberler - CHIP Online

Haber böyle. Oysa biz Oktan Keleş'in Deruni Devlet-Kutsal Halı kitabında bu kapıları öğrenmiş ve bunların uzayla bağlantıları hakkında fikir sahibi olmuştuk.

Kitapta ilgili bölümler şöyleydi:

Manyetik Kapılar

Arşivciler bu kapı vuruşunu çok iyi biliyorlardı. “Hayırdır inşallah, erken döndü!” dediler. Kapıyı açınca yanılmamıştık, karşımızda Âmâ’ların Efendisi duruyordu. Âmâ içeri girince tekrar kapıyı sürgülediler. Âmâ’ların Efendisi’nin ağzından şu cümleler döküldü:

“Geliyorlar! Zaman azaldı. Manyetik perdeyi de delmişler! Çabuk olmalıyız!”

Binlerce yıl önce Türkler, ‘demir at’ ismini verdikleri birçok araçlar yapmışlar. Tarih ilerledikçe antik kütüphanelerde, eski Mısır’da birçoğu yerini hiyeroglif yazı olarak almış. Aslında, gerçekler bugün anlatıldığı gibi değilmiş. Belgeyi dikkatle inceleyip, hesaplamalar yaptı arşivci. Sonra şunları söyledi: “Tarih günümüzü gösteriyor olmalı. Şeytanîler lojistik hazırlıklarını yapmışlardır. Manyetik kapılar kırılmış olmalı veya kırılmak üzeredir. Bütün bu hesaplar, Şeytan ve müttefiklerinin rövanş tarihini gösteriyor olmalı.”

...

Latif Baba yolda bana şu bilgileri verdi: “Dünyanın birçok yerinde, şehirlerde, dağlarda, denizlerde vs. manyetik alanlar ve kapılar bulunmaktadır. İstanbul’da da bu manyetik alanlar mevcut. Fakat bu manyetik alanlar bilindiği, zannedildiği gibi değil. Çok daha vahim.” dedi.

...

Bu arada Turan Bey kapıya yöneldi, yani dolaplı kütüphaneye. Dışarı çıktı ve bir süre sonra elinde bir kâğıtla geldi. Turan Bey sinirli bir şekilde elindeki kâğıda bakarak,“Manyetik kapıları açmışlar. Şu anda İstanbul’un manyetik kapıları açılmış durumda, çok büyük tehlikedeyiz.” dedi. “Aldığımız habere göre başbakan şu an İstanbul’da maiyetiyle birlikte o kapıların altından geçecek. Acilen haberdar etmeliyiz.” dedi. Bana, “Muhtereme git ve tekrar bana gel, Oğuz Kağan’a gideceksin.” dedi. “Bu durumu acil olarak bildirmemiz lazım, ondan başkası şu an bize yardım edemez. Hemen muhteremi bul!” dedi Turan Bey. Bu konuşmadan sonra hemen vedalaşıp odadan çıktım.

...

Manyetik kapılar hakkında o gün şok edici şu bilgileri edindim:

Bir nevi harp teknolojisi olan bir teknikle İstanbul’un manyetik kapıları açılmıştı. Bu şu manaya geliyordu, şehrin bütün kurşun metalleri bu iş için malzeme idi. Bunlar kullanılıyordu ve manyetik kapılar başka bir boyuta açılıyordu. Başka boyuttan kasıt bir kitap konusu. Kısaca, öyle yerler vardır ki, mimlenmiştir. Manyetik alan boyutu kısaca anlaşılsın diye anlatayım: Buradan başka boyuta geçiş, cinlerinde kendi boyutlarından bizim boyuta geçmeleri anlamına geliyordu. Cinler Kuran-ı Kerim’de bilindiği üzere, ‘örtülü varlıklar’ demekti. Yani cinlerin birçok çeşidi vardı. ‘BEN CİNLERİ VE İNSANLARI ANCAK BANA KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM.’ Zâriyât/56 Uzaylılar da cinler sınıfına giriyordu. Ateşten yaratılmış olan cinlerin hepsi bir değildi.

Yaratılışları tıpkı etten kemikten yaratılmışlar gibi. Yani nasıl insan da hayvanlarda etten kemikten yaratılmış ama ikisi birbirinden çok farklı. Cinlerde böyle, ateşten yaratılmışlar ama hepsi aynı değil.

İlhami Abi’den şunu öğrendiğimde şok olmuştum: Cinlerden öyle tayfalar var ki, Araf’ta gibidir. Hem ateşten yaratılmış olmalarına rağmen, etten kemikten yaratılmışa zuhur edebilirler. Yani bu tür yaratılışta olan cinler belli terkiplerle et ve kemik yaratılışına bürünebiliyorlar yaratılışları gereği. Ondan öğrendiğim bir ders de Â’râf Suresi 179. ayetin tefsiri ile ilgiliydi.

‘AND OLSUN Kİ, CEHENNEM İÇİN DE BİRÇOK CİN VE İNSAN YARATTIK;
ONLARIN KALPLERİ VARDIR AMA ANLAMAZLAR; GÖZLERİ VARDIR AMA GÖRMEZLER; KULAKLARI VARDIR AMA İŞİTMEZLER. İŞTE BUNLAR HAYVANLAR GİBİ HATTA DAHA SAPIKTIRLAR. İŞTE BUNLAR GAFİLLERDİR. ’

Ayette Allah (cc) burada cinlerin de kalpleri olduğunu açıkça beyan ediyor. Yani etten kemikten olana ait bir vasıf. Ancak her cin böyle değildir. Dabbet’ül arz olduğu gibi Dabbet’ül Arş da varmış. Yani yerde sürünenler olduğu gibi gökte sürünenler de varmış. O da ayrı ve uzun bir konu.

Bir de Kuran’da Â’râf Suresi 27’de, ‘ŞEYTAN, CİNLER VE KABİLESİ SİZİ, SİZİN ONLARI GÖREMEYECEĞİNİZ YERDEN GÖRÜR.’ denilmektedir. Birçok âlim bu ayete dayanarak, ‘cinlerin asıllarını göremezler’ diye beyan ederler, ‘gördüm’ diyeni de kâfir ilan ederler. Oysaki orada BİR MEKÂNDAN SÖZEDİLMEKTEDİR. Onların bulundukları yer anlamıyla. Bu konu ile ilgili bir gün İlhami Abi şöyle demişti: Yüce Allah, ‘öyle kulumun gören gözü, işiten kulağı olurum’ buyurmuyor mu? Allah’a gizli bir yer mi var hâşâ. Öyle bir kulağa ve göze sahip olan kula da gizli yer olur mu? Allah kelâmı ile yani Kuran’ı ile muhatap oluyordu da biz onun kelâmı ile muhatap oluyor muyuz acaba?"

..

"Herkül Projesi doğrultusunda manyetik alanlar açılıp, Yecüc-Mecüc bu manyetik kapılardan geçecekti. Türk Devleti’nin 16’ları ve Derûnî yapılanması bu ilme vakıf olduğu ve Kutsal Halı bilgisinden bunları bildiğinden dolayı her şeye hazırlıklı idi. Demirci Baba’dan demir ve bakırın sırrını hatırla. Bu Zülkarneyn sırrıdır. Zülkarneyn, Kutsal Kitabımız’da da belirtildiği gibi demir bakırı eriterek Yecüc ile Mecüc ve insanlığın arasına set çekmiştir. Tıpkı kendi çağında yaşadığı gibi. O başlıklar Zülkarneyn bilgisinden bir settir. Türk Milleti ile Yecüc Mecüc arasına çekilmiş bir settir, dolayısıyla insanlık arasına..."

Evet Oktan Keleş, kitaplarına öyle bilgiler veriyor ki, zamanımızın bir adım ötesinde... Yeter ki anlayalım, anlamaya çalışalım...



Erol Elmas

buulkem@gmail.com

Twitter: @emiryildizdan

Manyetik Kapıları Bulmuşlar! / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Engelliler Her Gün

Engelli kardeşlerime yürekten selamlar...


Engelliler Günü Her Gün

Tüm engelli kardeşlerime selam olsun. Herkes engellenebilinir bu yaşamda.

Ancak başta yönetici sınıfının zihni engelleri, gerçek engelli vatandaşlarımıza engel oluyor. Asıl acı olan bu. Lafı bırakın icraat yapın!

Deruni Devlet-Kutsal Halı kitabımı engelli yurttaşlarımıza ithaf etmiştim. Herkes; yazar, çizer, sanatçı, sporcu vs. inisiyatif almalı, engelli kardeşlerimin tüm sorunları çözülmeli. Yürekten selamlar.

Oktan KELEŞ



Resim için: Engelliler Her Gün / ON ALTI YILDIZ


Deruni Devlet -Kutsal Halı Kitabı'ndan:

ÂMÂ KİM?

İlk durağımız Sultanahmet Meydan’ıydı. Aracımızı park ederek Âmâ’yı aramaya koyulduk. Neden Âmâ dendiğini ise onu bulduğumuzda anladım. Daha doğrusu onun bizi bulduğunda. Bu kişi gözleri görmeyen biriydi ve elinde âmâların kullandığı ince
uzun bir baston vardı. Âmâ yanımdaki şahsa, “Geç kaldın Şamil.” dedi. Şamil ise, “Siz öyle diyorsanız öyledir Âmâ’ların Efendisi.” dedi ve ekledi, “Âdem Bey sizindir, kolay gelsin, hadi bana eyvallah” diyerek yanımızdan ayrıldı.

Sultanahmet Meydanı’nda Âmâ ile baş başa kalmıştık. Etraf her zamanki gibi çok kalabalıktı. Âmâ uzun boyluydu. Sanırım 40 yaş civarındaydı. Bana, “Âdem Bey, koluma giriniz, birlikte yürüyelim.” dedi. Denileni yaptım. Görenler, Âmâ’ya rehberlik yaptığımı düşünürlerdi. Fakat durum tam tersi idi. Âmâ, elindeki bastonu ile yerleri yoklayarak, “şuradan gidelim, buradan gidelim” diyerek bana rehberlik yapıyordu. Hac Suresi’ndeki ayet aklıma geldi: “AND OLSUN Kİ, BAŞTAKİ GÖZLER KÖR OLMAZ, KALPTEKİ GÖZLER KÖR OLUR.” Nicelerinin baş gözü vardı da, neyse…

Âmâ kula selâm olsun…

Engelliler Her Gün / ON ALTI YILDIZ


C*

Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullah ve Berekatüh... Oktan Ağabeyimiz e engellilere verdiği destekten dolayı teşekkür ediyorum, Allah razı olsun... Çözülebilecek dertlerimiz çözülmüyorsa sorumlularla elbet bir gün hesaplaşırız. Hadi bizimle hesaplaşmayı göze alabilirsiniz belki ama Hesap Sahibi olan Allah u Teala nın karşısına çıktığınızda bakalım ne yapacaksınız...

C* ******
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C* ****


Hz.Ali (as) diyor ki:


“Peygamber' inizin itreti aranızdadır. Onlar, sizi gerçeğe çeken iplerdir. Din bayraklarıdır, gerçeklik dilleridir onlar. Onları, Kur'ân'ın en güzel konaklarına indirin, kondurun (Kur'ân'da anıldığı, emredildiği veçhile onlara uyun); susamış develer gibi onların yanlarına, onların kaynaklarına koşun. Ey insanlar, bu sözleri, bu inancı, peygamberlerin sonuncusundan alın; bilin ki bizden olup da ölen, ölü değildir,[6] diridir; ölmez; bizden olup da çürüyüp giden çürümez. Bilmediğiniz sözü söylemeyin; çünkü gerçeğin çoğu, inkâr ettiğiniz şeylerdedir; aleyhine kesin bir deliliniz olmayan kişiyi mâzur tutun; o kişi de benim. Sizin içinizde, sizin aranızda, iki değer biçilmez şeyin büyüğüyle amel etmedim mi ben; iki değer biçilmez şeyin[7] küçüğünü aranızda bırakmadım mı ben? İçinize îman bayrağı diktim; helâl ve harâm sınırlarını size öğrettim; adaletimle kötülüklerden kurtuluş elbisesini size giydirdim.


” Nehc’ul Belağa,Hutbe:87


C* *********************************
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C* ************


(KEHF suresi 110. ayet) (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


قُلْ اِنَّمَا اَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰى اِلَیَّ اَنَّمَا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَاءَ رَبِّهٖ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهٖ اَحَدًا


Okunuş - Kul innema ene beşerum mislukum yuha ileyye ennema ilahukum ilahuv vahid, fe men kane yercu likae rabbihi felya'mel amelen salihav ve la yuşrik bi ibadeti rabbihi ehada.


Kelime kelime anlamı

1. kul : de, söyle
2. innemâ : ancak, sadece, yalnız
3. ene : ben
4. beşerun : bir beşer
5. mislu-kum : sizin gibi
6. yûhâ : vahyediliyor
7. ileyye : bana
8. ennemâ : olduğu
9. ilâhu-kum : sizin ilâhınız
10. ilâhun : bir ilâh
11. vâhidun : tek, bir tane
12. fe men : artık kim
13. kâne yercû : dilerse
14. likâe : ulaşmayı, mülâki olmayı
15. rabbi-hî : Rabbine
16. fe li ya'mel : o zaman amel etsin, yapsın
17. amelen sâlihan : salih amel (nefs tezkiyesi)
18. ve lâ yuşrik : ve şirk koşmasın
19. bi ıbâdeti : ibadetine
20. rabbi-hî : onun (kendi) Rabbi
21. ehaden : (başka) birisi (başka birşeyi)




TefhimulKuran - De ki: «Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.»

Diyanet - De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”

Elmalılı Orj. - De ki ben sırf sizin gibi bir beşerim ancak bana şöyle vahyolunuyor: İlâhınız ancak bir tek İlâhdır, onun için her kim râbbının lıkasını arzu ederse salih bir amel işlesin ve rabbının ıbâdetine hiç bir şirk karıştırmasın

Elmalılı S1 - De ki: «Ben ancak sizin gibi bir insanım, bana ancak ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor, onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse, güzel bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiçbir şirk karıştırmasın!»

Elmalılı S2 - De ki: «Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin.»

F. Kuran - De ki; «Ben de tıpkı sizin gibi bir insanım, yanız bana vahiy yolu ile ilahınızın tek Allah olduğu bildiriliyor. Buna göre kim açık alınla Rabb'inin huzuruna çıkmayı istiyorsa, iyi ameller işlesin ve kulluk görevlerinde hiç kimseyi Rabb'ine ortak koşmasın.»

M. Esed - De ki: "Ben de sizin gibi ölümlü bir insanım. Tanrınızın bir Tek Tanrı olduğu vahyolundu bana. Öyleyse, artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koysun ve Rabbine özgü kullukta hiç kimseyi, hiçbir şeyi (O'na) ortak koşmasın!"



C* *******************************************************************
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C*


Kur an ı
seveni severim, sevmeyene sevdirmeye çalışırım, düşmanlık edenle savaşmak boynumun borcudur...


C* ********
 
Tekerlekli Sandalye
Üst