Kur'an halkası...

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---------

- Hz. Adem örneği tevbenin inşası içindir.

- En büyük hata, insanı hatasız görmektir. Kur’an bu yüzden Adem’in iğvaya düşmesinden, Hz. Musa’nın kaza cinayetinden, Hz. Yunus’un kaçışından, Hz. Davud’un tevbesinden, Hz. Peygamber’in uyarılmasından söz eder.

- Şeytan; günahında ısrar ettiği için Şeytan oldu, Âdem günahına tevbe ettiği için adam oldu.

- Günah işlemek kirlenmektir, istiğfar ise temizlenmektir. Günahla kirlenen istiğfar ile temizlenmelidir

-------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---------

- İbrahimî iman, Allah'a fatura çıkarmayan imandır.
- İmanda pazarlık olmaz, pazarlık olan yerde iman olmaz.
- Kur'an'daki Hz. İbrahim örneğinin verdiği ders şudur: Hiçbir Nemrud'un ateşi İbrahimî bir imanı yakamaz.
- Şarta bağlı her iman, samimiyetsizdir.
- İman etmek değerlerinden emin olmaktır.
- İman değerini insanın özgür seçiminden alır.

-----------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
-----

Kur’an vahyi “Oku!” emriyle başladı.

Zira varlık bir kitap, hayat bir okul, idrak bir okuma faaliyetidir.

-----------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--------

Kur’an’da geçen beş düşünce kavramının açılımı şöyledir:

Tezekkür geçmişe yönelik düşüncedir.
Tedebbür (tedbir) geleceğe yönelik düşüncedir.
Tefakkuh şimdi ve buradaya dair sonuçlar üretmedir (fıkıh).
Taakkul bunlar arasında bağ kurmaktır.
Tefekkür ise bütün bu süreçlerin tamamına verilen isimdir.

-------------------------------------

- Mustafa İSLAMOĞLU -
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--------

Müslümanlar söz medeniyetinin çocuklarıydı. İslam'ın zirve vahyi olan Kur'an onlara sözün gücünü öğretmişti.

"İkra" demişti ilkin, "Oku Rabbin adına!" demişti. Vur Rabbin adına… Kır Rabbin adına… Yok et Rabbin adına… Tahrip et Rabbin adına… Tarümar et Rabbin adına…diye başlamamıştı.

Müslümanlar söz medeniyetinin çocuklarıydı.

Yüce Kitap onlara "sözün tamamını dinleyip en güzeline uymayı" emretmişti.

---------------------------------------

- Mustafa İslamoğlu -
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
------

Benim istediğimi Allah istemiyorsa, konu kapanmıştır ...

-------------------

Necip Fazıl Kısakürek
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---------

Kur’an’da bağışlanmak üç mertebeyi ifade eden üç kavramla dile gelir:


1) Af : Suçlunun suçunu yüzüne vurup azarladıktan sonra bağışlamak

2) Safh : Suçlunun suçunu yüzüne vursa da azarlamadan bağışlamak

3) Ğafr (mağfiret) : Suçluya hiç suç işlememiş gibi davranarak bağışlamak


-------------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
-----

- Kur'an Allah'ın hidayetidir.

- Allah’ın hidayeti, O’nun doğru yola yöneltmesidir. Doğru yolun ortasına getirip bırakması değil.

- Allah’ın hidayeti Allah’ın vahyidir.

- İnsan Allah’tan bir tek şey isteyecek olsa, o şey “Hidayet” olmalıdır.

- Hidayet, onu arayan insanın arayışına verilmiş ilahi bir ödüldür.

--------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
----------------------

- “Mü’minler sadece kardeştirler” (Hucurat 49/10)

- Sizden biri kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe (hakiki manada) iman etmiş olmaz” (Buhari, Kitabu’l-İman 6).


*******

İman kardeşliği, imanların kardeşliğidir. İnsanlar gibi imanlar da kardeş olur. Hatta imanlar kardeş olunca, o imana sahip olanlar da kardeş olmak zorunda kalır. Kardeş olan imanları onlara zımnen der ki: “Eğer bize ait olmak istiyorsanız, siz de bizim gibi kardeş olun!” İmanlar kardeş olunca, o imanlara sahip olanlara bu kardeşliğe sadakat yaraşır. İman kardeşliğine sadakat, imana sadakat olur. İman kardeşliğine ihanet de imana ihanet olur.

Mü’minler sadece kardeştirler. Mü’min kardeşliğinin temeli imandır. İmanın temeli ise sevgidir.Tıpkı Allah Rasulü’nün buyurduğu gibi: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız.” (Müslim, İman 93-94). Efendimiz, iman etmenin şartı olarak mü’minlerin birbirini sevmesini gösteriyor. Sevgi böylece imanın en büyük şartı olmuş oluyor. Sevgi imanın en büyük şartıysa, mü’mine nefret ne oluyor? O da imanı tahrip eden en büyük hastalık oluyor.

-----------------------------------------------------------------------

Mustafa İSLAMOĞLU
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
----------

- Kur’an anlaşılmak için aklın arzına nazil olmuştur. Akıllar da onu anlamak için sözün arşına miraç etmelidir.

--------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

journalistbaho

Üye
Üye
Katılım
May 16, 2012
Mesajlar
3
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Kur'an bir mucizedir..

Kartalreis,

Çok güzel dile getirdin.. Teşekkürler.. Yoldaşımız Kur’an olsun ki, pişman olmayalım.......................Yüce Rabbim, sözlerin en üstünü olan Kur'an dan bizleri ayırmasın.. Amin..

Amin,bir de insanlar ders almayı bilseler. ALLAH(cc) hepimizi gördüğünü anlayan ve ders alan kullarından etsin..
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--------

Allah'ı anlamakta bize en çok yardımcı olacak 'Esmâu'l Husnâ' dır.- Esmâ'yı anlamak için de vahyi anlamak gerek.

-----------------------

Mustafa İSLAMOĞLU
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Yapmış olduğum çalışmadan bir örnek. 8 farklı kaynaktan okuma ve anlama faaliyeti.


1-Önce Arapça dan okuyup anlama.
2-Bilinmeyen kelimeler için sözlüğe bakma.
3-Daha sonra farklı meallerden okuma anlama, karşılaştırma.
4-Kelime mealinden kelime çalışması.
5-Mustafa İslamoğlu nun tefsir çalışmasından okuma anlama.
6-En son kendi akıl süzgecinden geçirip ders çıkarma, hayata uyarlama.

ARAPÇA METİN

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ

FARKLI MEALLER

Tefhimul Kuran: Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için de kılavuz olan bir kitaptır.
Diyanet: Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.
F. Kuran: Doğru olduğu kuşkusuz olan bu kitap, takva sahipleri için hidayet kaynağıdır.
M. Esed: Üzerinde hiçbir şüpheye yer olmayan bu ilahi kelam Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara bir rehber (olarak indirilmiş)tir,


KELİME MEALİ

Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).

İşte bu Kitap ki, O'nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.


Kelime kelime anlamı


1. zâlike: işte bu, bu

2. el kitâbu: kitap

3. lâ: yok, değil

4. reybe: şüphe

5. fî-hi: onun hakkında, onun içinde, onda

6. huden: hidayet, hidayete erdiren

7. li el muttekîne: takva sahipleri için



MUSTAFA İSLAMOĞLU YAZILI TEFSİR ÇALIŞMASI


2 – “Zalikel kitabü la raybe fıh. hüdel lil müttekıyn.”

(İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir. (Elmalı)

Hani Fatiha da ;

“İhdinas sıratal müstekıym”

Diye rabbimizden;

“Bizi dosdoğru yola ulaştır. “

Diye dua etmiştik ya. İşte o şu anda cevabını buluyor, o duamıza Allah bu kitabı uzatıyor.

“İşte bu kitap, kendisinde kuşku olmayan bir kitap.”

“hüdel lil müttekıyn.”

“Müttakiler için hidayettir.”

Bu “la rayb” daki Rayb kelimesi kuşku anlamına gelir. Bu hangi anlamda anlaşılması gerekir diye sorulacak olursa, yine bu surenin hemen 23. ayetinde;

Ve in küntüm fiy raybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ fe’tû Bisûretin min mislihi ved’û şühedâeküm min dûnillahi in küntüm sadikıyn;

(“Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur’ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah’tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz.” (elmalı)

Eğer siz kulumuza indirdiğimiz şeyden kuşkulanıyorsanız, şüpheleniyorsanız, haydi şahitlerinizi de getirerek, Allah dışındaki tüm şahitlerinizi de toplayarak onun gibi bir sure getirin, onun bir benzerini getirin. Diye meydan okumaktadır.

O ayette kullanılan şüphe ile bu ayette kullanılan şüpheyi birbiriyle tefsir etmek gerekirse o zaman burada kendisinde şüphe olmayandan kasıt, bu kitabın kaynağının ilahi olduğunda şüphe olmayan biçiminde açıklanır.

Yine bu şu manaya da gelebilir.

“la raybe fıh* hüdel lil müttekıyn”

Bu kitabın Muttakiler için bir kılavuz, bir rehber, doğru yolu gösteren bir kılavuz oluşunda kuşku yoktur. Biçiminde anlaşılabilir. Böyle de anlaşılabilir. Dolayısıyla her iki anlayışta doğrudur. Bu ayeti kerime de geçen; “Muttakıyn” ifadesi Allah bilinci diye çevrilebilir.

“İttika” Aslında etimolojik anlamı korkmak, korunmaktır. Sakınmaktır. Mesela Arap’lar; “ıttaka bi terasihi.”, Kalkanıyla kendisini korudu derler. Yine bir hadiste;

“Künna izeşteddel be’se ittegayna bi resulillah”

“Savaş çok kızışınca biz resulallah’a etten duvar ördük. Koruduk. Yani biz resulallah’a korunak olduk. O ittegayna bu anlama geliyor. Düşmanıyla kendisi arasında bir engel koymak ittiga budur. Peki bu manayı eğer şer’i manaya taşırsak ne anlama gelir;

Cehennem ile insan arasına engel koymak.

Allah ile insanın arasının açılmaması için, şeytan ile insan arasına engel koymak.

Nefis ile insan arasına engel koymak.

Arzular, heva ve heveslerle iman arasına engel koymak.

Düşmanla dost arasına engel koymak. Bu anlamlara gelir. Ama tabiî ki eğer biraz önceki misalimizden yola çıkarsak; Bir insanın Muttaki olabilmesi, Allah’a karşı sorumluluk şuuruyla donanabilmesi ile mümkündür. Bu bir şuur meselesidir. Şeytan’a karşı, cehenneme karşı engel koyabilmemiz için, Allah ile aranızdaki engelin kaldırılması gerekmektedir.

Niçin koyarsınız engeli, Allah’a daha yakın olabilmek için. İşte bu manada Allah şuurunun uyanması lazım insanda.

Bazı ilim adamları bu kelimeyi; Allah’a karşı sorumluluk şuuru biçiminde çevirmişler. Bu güzel bir çeviri ancak eksik bir çeviri. Bu Yalnızca Allah’a karşı sorumluluk bilinci değil, aynı zamanda Allah’a karşı duyulan bir muhabbet ve yakınlığı da ifade eder. Çünkü Allah’tan sakınmak değil, Allah’a yaklaşmak için günahtan sakınmak. Allah’tan da çekinmek, niçin, O’nun sevgisini kaybetmekten O’nun sevgisini yitirmekten çekinmek.

Devam ediyoruz;
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
-----

Kur'an da yok oluş diye bir şey yoktur. Ölüm vardır, ölüm bir başka hayata geçiştir.

--------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--------

Eğer Kur'an'ın dibine toprak olursanız Kur'an'ın kokusu size siner.

----------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
-----------

Vahiy aç ruhları doyurmak için indirilmiş bir gök sofrasıdır.

Bu sofradan yemek için, insanın, ruhunun acıktığını bilmesi lazım. Midemizin açlığını beynimize haber veren enzimler vardır. Bu enzimler organizma ile beyin arasında bir “elçi” işlevi görürler. Bu elçilerin getirdiği haberle insan açlığını fark eder ve yiyecek arayışına yönelir. Hayatı idame ettirmek için karın doyurma süreci işte böyle gelişir. Ne var ki aç ruhlara açlıklarını haber veren “enzimler” yoktur, fakat Allah’ın seçtiği “elçiler” vardır.

Allah o elçiler aracılığıyla yolladığı vahiyleri aç ruhların önüne bir gök sofrası gibi sermiştir.

--------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
----

Kur'an eğitimi değer eğitimidir.

----------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--------

Herkes bir şeyle teselli olur.

Biz de vahiyle teselli oluyoruz.

Hamdolsun

------------------


Mustafa İSLAMOĞLU
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---------------

Kur’an

Kur’an, fu’lan vezninin de delalet ettiği gibi “okumanın tüm olumlu anlamlarıyla daima okunan” demektir.

Kur’an’ı Kur’an’a sorduğumuzda, o kendisini bize şu özellikleriyle tanıtmaktadır:

1) Allah’ın kelâmıdır. Kelâm sıfatının, tüm diğer vahiyler gibi, başı arşta ayakları arzda olan Şilî bir tecellisidir.

2) Arapça bir hitaptır. Arapça Allah’ın dili değil Kur’an’ın dilidir ve hiçbir tercüme Kur’an değildir.

3) Tevatür yoluyla nakledilmiştir ve Allah’ın koruması altındadır. İndiği ilk günden itibaren binlerce inananın hafızalarında, gönüllerinde, hayatlarında ve yazılan mushaşarda taşınarak bugünlere gelmiştir.

4) Anlaması kolaylaştırılmış, bizzat kendi kendisini tefsir eden apaçık bir hitaptır. O, her okuyanın kendine göre anlam verdiği bir hitap değil, murad-ı ilâhiyi taşıyan bir hitaptır.

5) Mucizedir. Önceki Peygamberlere verilen mucizeler göründüğü zaman ve mekânla sınırlıydı ve tarihseldi, Kur’an ise zamanlarüstü yaşayan bir mucizedir.

6) Evrenseldir. Sadece belli bir mekana ve zamana değil tüm insanlığa rehber olarak gönderilmiştir.

7) Kapsayıcı ve bütüncüldür. Hayatın her alanına dair değişmez değerleri ortaya koyar.

8) Hidayet, nur ve furkandır. İnsana rehberlik eder, doğruyu yanlıştan ayırır ve karanlık akılları ışığıyla aydınlatır.

9) Parça parça inmiştir. Çünkü Kur’an hayat kitabıdır ve ilâhi bir inşâ projesi olarak hayata anlam katmak için gönderilmiştir.


----------------------------------------------------------------------------

Hayat Kitabı Kur'an (Gerekçeli Meal-Tefsir) / Mustafa İslâmoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Kur' an (2. bölüm)

--------

Sözün özü, Kur’an okumak ucu cennete ulaşan bir yolculuğa çıkmaktır. Tıpkı Hz. Peygamber’in dediği gibi: “Kur’an okuyan kimseye şöyle denir: Oku ve yücel! Dünyada okuduğun gibi oku! Makamın, son okuyacağın âyetin olduğu yerdedir.” (Tirmizî, Fedailu’l-Kur’an 17).

Şuara 192-196, İsra 106 ve Âl-i İmran 3-4’ten yola çıkarak Kur’an’da Kur’an’ın tarifi şöyledir: Âlemlerin Rabbinden emin bir elçi vasıtasıyla ebedi hakikatin anlam ve amacına uygun olarak Hz. Muhammed aleyhisselamın kalbine açık ve anlaşılır bir Arapça ile insanlığa iletilmek üzere indirilen, önceki vahiylerde yer alan ezeli hakikatleri bünyesinde taşıyan ve onları tasdik eden, insanlığa yol gösteren ve iyiyi kötüden ayıran ilâhi kelâmdır.

Kur’an’ın kendi tarifinde, vahyin Arap diliyle indirilişi doğrudan Kur’an’ın bir sıfatı olarak yer alır (Kur’ânen ‘arabiyyen). Kur’an’ın Arapça oluşunun vurgulanması, zımnen “anlaşılabilsin diye beşer türünün konuştuğu dillerden bir dille indirildi” vurgusunu taşır. Fakat bu zımni vurgu Arapça’nın vahyin sıfatı olduğu gerçeğini değiştirmez. Arapça’nın Kur’an vahyinin sıfatı olması demek, son tahlilde Kur’an’ın bir dili olduğunu söylemektir. Zira her peygamber kendi kavminin diliyle gönderilmiştir (14:4). Bunun da gerekçesi mesajın anlaşılmasıdır.

Kur’an vahyinin Arapça ile gönderilmesi vahyin mesajının evrensel olmasına mani değildir. Zira mâna ruh, lisan o ruhun üşendiği beden gibidir. Nasıl ki beden ruhun aracı ise, dil de mânanın aracıdır. Kur’an’daki hakikatlerin önceki kitaplarda da beyan edildiği söylenmiştir (26:196; 87:18-19). Önceki kitaplar ise farklı dillerde indirilmişti. Kur’an’ın nazmı mânasındadır ve mâna bir dilin lafızlarına hasredilemez. Hele bu mâna zamanlar ve zeminler üstü vahyin mânasıysa, bu daha bir böyledir. İlâhî kelâm kelimelerin kalbine inmiş, Arapça lafızlar yüce mânaları taşıyan birer kab olmuştur. Mânalar kabın şeklini almış, kab mânaların boyasıyla boyanıp haliyle hemhal olmuştur. Lafız ve mâna et ve tırnak gibi birbirine kaynamıştır. Bilincin mânaya değebilmesi için önce lafza değmesi gerekir. Yani kabın içindekine ulaşmanın yolu kaba ulaşmaktan geçer.

---------------------------------------------------


Hayat Kitabı Kur'an (Gerekçeli Meal-Tefsir) / Mustafa İslâmoğlu
 
Tekerlekli Sandalye
Üst