Nazım Hikmet

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Haber

7 Sovyetler Birliği'nden dönüşünde annesi ve kızkardeşiyle. 1924 (Samiye Yaltırım Albü.jpg


Haber

Onlardan haber geldi.
Ordan
Onlardan.
Gömlekleri kirli değil
Çatık değilmiş kaşları.
Yalnız biraz
Uzamış tıraşları.
"Yandık!"
Dememişler.
Dayanmışlar biliyorum.
"Dayandık!"
Dememişler.
Gözleri gülerek
Bakıyorlarmış adama.
Şakaklarında taze bir yara varmış ama,
Çatık değilmiş kaşları.
Yalnız biraz
Uzamış tıraşları....
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Hasret

2015-07-12_011127.jpg


Hasret

Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
Belini sarmayalı,
Gözünün içinde durmayalı,
Aklının aydınlığına sorular sormayalı,
Dokunmayalı sıcaklığına karnının.

Yüz yıldır bekliyor beni
Bir şehirde bir kadın.

Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
Yol yüz yıllık.

Yüz yıldır alacakaranlıkta
Koşuyorum ardından.


6 Temmuz 1959
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Hasret

2015-07-12_011739.jpg

Hasret

Denize dönmek istiyorum!
Mavi aynasında suların:
Boy verip görünmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!

Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider!
Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder.
Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter.
Ve madem ki bir gün ölüm mukadder;
Ben sularda batan bir ışık gibi
Sularda sönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Herkes Gibi

10 Portreler.jpg

Herkes Gibi

Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.


(Altıncı Kitap, Temmuz 1336/1920)


«Bence Sen De Şimdi Herkes Gibisin»

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin


334 (1918) - Yaz - Kadıköy
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Hiciv Vadisinde Bir Tecrübei Kalemiye

17 Havalanın da karşılanışıKonstantin Simonov, Aleksandr Borshagovski ve Nikolai Tikhonov..jpg

Hiciv Vadisinde Bir Tecrübei Kalemiye

Bir varmış
Bir yokmuş.
Develer tellallık edip satarken develeri,
Bir benim babam varmış,
Bir de bir zatı muhteremin pederi.
Benim babam,
Dazlak kafalı ufak tefek bir adam.
O bir zatı muhteremin pederi
İkinci sultan Hamid'in
Meşhur hırsız seraskeri.
Benim babam,
Dolu koymuş
Boş çıkmış,
Bütün ömrünce çevirmiş simsiyah defterleri.
O, bir zatı muhteremin pederi
Yemen çölünde açlıktan ölenlerin
Suyundan, ekmeğinden çalarak,
Kumun üstüne akan kandan
Yüzde yüz komisyon alarak
Han, hamam, apartıman yapmış...
Ey zatı muhterem!
Şaire, "kısa kes, diyelim, sözlerini!
Ölmüş sizin serasker
Peder.
Benim de babam öldü.
Ve dünyaya yummadan evvel
Işıklı çocuk gözlerini
Siz onun yanındaydınız.
Son beş papelin hesabını vermeden ölmesin, diye
Kalbinin atışını saydınız.
Tutmuyordu babamın öpülesi elleri.
O eller..
Babamın gözleri artık
Simsiyah defterleri göremiyordu...
Fakat yine siz haklısınız:
O gündü hesap günü.
Taktınız tenezzülen kendi elinizle siz
Bir ölünün burnuna gözlüğünü,
Beş papelin hesabını istediniz.
İşte o hesabı şimdi ben veriyorum.
Size bir tokat
Borcum vardı.
Dikkat!
Kolumu geriyorum.
İkimiz karşı karşıyayız.
Sizin peder ölmüş.
Öldü benim babam.
Karşı karşıya kaldık iki meşhur adam.
Benim şöhretim nerden gelir,
Ben neyimle meşhurum
Malum!.
Size gelince:
Sizi meşhur eden şey:
Hırsız bir babanın kanlı altınlarını çalan
Hırsız bir oğlun parasıdır.
Sizin şöhretiniz:
Lanetle dolu bir yükün
Çuval darasıdır.
Şöhretiniz:
Kıvrak çengiler, büyük kemancılar veren
Çingene çadırlarının yüz karasıdır.
İnanmazsanız eğer,
Karıştırsın alim efendiler
Kalın yapraklı kitaplar gibi seneleri:
Anlarsınız ki, Edirne boyu
Çingeneleri,
Görmemiştir soyunuz gibi bir soyu...
Bir varmış
Bir yokmuş.
Develer tellallık edip satarken develeri,
Bir benim babam varmış,
Bir de bir zatı muhteremin pederi.
Ey zatı muhterem!
Ölmüş sizin serasker
Peder.
Öldü benim babam.
Karşı karşıya kaldık
İki meşhur adam...

1933
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Hiçbir Ağaç Böyle Harikulade Bir Yemiş Vermemiştir

9 Kızkardeşi Samiye, babası ve küçük ikiz kardeşleriyle  (Samiye Yaltırım Albümü).jpg

Hiçbir Ağaç Böyle Harikulade Bir Yemiş Vermemiştir

Topraktan ateşten ve denizden
Doğanların
En mükemmeli doğacak bizden...

Ve insanlar ellerini
Korkmadan
Düşünmeden
Birbirlerinin ellerine bırakarak
Yıldızlara bakarak:
"yaşamak ne güzel şey!"
Diyecekler;
Bir insan gözü gibi derin
Bir salkım üzüm gibi serin
Bir ferah
Bir rahat
Bir işitilmemiş şarkı söyliyecekler...
Hiçbir ağaç
Böyle harikulâde bir yemiş vermemiş
Olacaktır

Ve en vadedici
Bir yaz gecesi bile
Böyle sesler
Böyle inanılmaz renklerle
Sabaha ermemiş olacaktır.
Topraktan
Ateşten
Ve denizden
Doğanların
En mükemmeli doğacak bizden...
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Hoş Geldin

13 Bursa Cezaevi (Samiye Yaltırım Albümü).jpg

Hoş Geldin

Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
Bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
Taşı kırmakta,
Dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....

1932 Birinci Teşrin 5, Çarşamba gecesi
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Hürriyet Kavgası

26 Asya-Afrika Halkları Konferansı.1958, Taşkent (A.Nesin Arşivi).jpg

Hürriyet Kavgası

Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
Dalga dalga aydınlık oldular,
Yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zaptettiler yine.

Beyazıt'ta şehit düşen
Silkinip kalktı kabrinden,
Ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
Yıktı Şahmeran'ın mağarasını.

Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.



1962
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - İstanbul' dan Mektup

2015-07-12_011127.jpg


İstanbul' dan Mektup

Canım,
Uzandığım yerde yazıyorum.
Yorgunum pek.
Aynada yüzümü gördüm, adeta yeşil.
Havalar soğuk, yaz gelmeyecek.
Haftada otuz liralık odun lazım,
Başa çıkılır gibi değil.
Sofada demin iş görürken,
Battaniyemi aldım sırtıma.
Camlar çerçeveler kırık, kapılar
Kapanmıyor,
Burda barınmamız imkansız artık,
Taşınmalı!
Ev yıkılacak üstümüze.
Kiralarsa pahalımı pahalı.
Sana bunları ne diye anlatırım?
Üzüleceksin.
Derdimi kime dökeyim?
Kusura bakma.
Isınsa, iyice ısınsa ortalık ama,
Hele geceler.
Bıktım usandım üşümekten.
Rüyalarımda Afrika'ya gidiyorum.
Cezayir'deydim bir sefer.
Sıcaktı.
Alnımı bir kurşun deldi,
Bütün kanım aktı,
Ama ölmedim.
Bana bir hal geldi.
Çok ihtiyarladığımı hissediyorum.
Halbuki biliyorsun,
Henüz kırkıma basmadım.
Çok ihtiyarladığımı hissediyorum,
Söylüyorumda,
Söyleyince kızıyorlar,
Konferans dinliyorum herkesden.
Her neyse bu bahsi kapat.
Paraguay halk türkülerini çaldı radyo.
Bunlar dikenli bir yaprağın üzerine
Aşkla, güneşle, insan teriyle yazılmış.
Acıda, umutluda...
Bayıldım Paraguay türkülerine.
Adviye'den mektup aldım.
Beni çok göresi gelmiş,
Hiç unutamıyormuş....
Şaştımda kaldım.
Yıllardır,
Sen memleketten gittin gideli,
Ne kapımı çaldı,
Ne bir haber yolladı hatta.
Hatta sokakta karşılaştık.
Bir bayram sabahı,
Başını çevirip geçti.
En yakın arkadaştık!
Ama arkadaşlık ağaca benzer,
Kurudumu,
Yeşermez artık.
Ben cevap yazmadım.
Neye yarar?
Evime bile gelse şimdi,
Söyleyecek lakırdım yok.
Düşmanlığımda yok elbet.
Otursun güle güle,
Zengin bir koca bulmuş
Hastalıklı bir şeymiş adam
Manyağın biri.
Halbuki Adviye ne canlı kadındır.
Gidip baktım oğlumuza,
Pembe, kumral, uyuyor mışıl mışıl.
Yorganı açılmış, örttüm.
Bir kara haberde verdi bu akşam radyo;
İren Jolio Küri ölmüş.
Yıllar var
Bir kitap okudumdu
Ölenin anısı üstüne yazılmış.
Bir yerinde iki kız çocuğundan bahseder.
-Satırlar gözümün önüne geldi-
Sarışın iki Yunan heykeli gibi der.
İşte bu çocuklardan biri öldü.
Bilmem ki nasıl anlatsam,
Büyük bilgin, büyük adam,
Ama şimdi lösemiden ölen
O sarışın kız çocuğuda.
Bu ölüm bana çok dokundu.
İren Jolio Küri için
Ağladım bu akşam.
Ne tuhaf,
İren deselerdi, İren
Öldüğün zaman
Deselerdi,
İstanbul'lu bir kadın
Hemde hiç tanımadığın,
Ağlayacak arkandan, deselerdi
Şaşardı.
Kocası geldi aklıma,
Bir mektup yazsam,
Başsağlığı dilesem
Diye düşündüm.
Adresini bilmiyorum ama
Paris, Frederik Jolio Küri desem
Gidermiydi?
Birde Fransız yazarı öldü.
Gazetede okudum.
Adını bile duymamışsındır.
Çok ihtiyardı zaten,
Üstelikte egoist,
Sinik,
Cenabet herifin biri.
Herşeyle alay etmiş ömrü boyunca.
Hiçbir şeyi, hiç kimseyi sevmemiş,
Bir köpeklerle kedileri,
Ama yalnız kendininkileri.
Mülakat vermiş ölmeden bir kaç gün önce.
Ölümü alaya alıyor aklınca.
Ama belli dehşetli de korkuyor.
Resmide var.
Büyük annemizi erkek yap,
Tepesine bir takke koy,
İşte herif.
Korkunç bir yalnızlık içinde
Sıska bir ihtiyar.
O'nada acıdım
Belki büyük annemize benzediğinden,
Belkide yalnızlığına.
Acıdım.
Aynı acıma değil elbet.
Acıyorsun İren Küri'ye,
Çocuklarını düşünüyorsun, kocasını,
Ama daha çok dünyaya acıyorsun,
Büyük bir insan öldü diye.
Sana bir müjdem var;
Okumayı öğreniyor tembel oğlun.
Epeyi söktü kerata;
Tut, koş, kitap, kalem, çanta....
Mükemmel değilmi?
Her harfi bir şeye benzetiyor;
A bir evmiş,
B göbekli bir adam,
T bir keser.
Ödüm kopuyor tembel olacak diye.
Hep o'na iş yaptırmak istiyorum.
Kız olsaydı kolaydı.
Kadınların her yaşta
Her iş gelir elinden.
Ama beş yaşında bir oğlan,
Ne becerebilir?
Ah bir ısınsa havalar...
Isınacak.
Uzadıkça uzadı mektubum.
Kendine iyi bak,
Bana hemen cevap ver.
Beni unutma.
Bana hemen cevap ver,
Akıllıdır Münevver,
Nasıl olsa ne yapıp eder,
Falan filan diye kendini avutma.
Sensiz perişanım,
Beni unutma.
Kendine iyi bak.
Gözlerinden öperim canım.
Güzel geceler.
Kendine iyi bak.
Bana hemen cevap ver,
Dertlerimi aklında tutma,
Unut.
Beni unutma...
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - İstanbul'da, Tevkifane Avlusunda

14 Bursa Cezaevi (Samiye Yaltırım Albümü).jpg

İstanbul'da, Tevkifane Avlusunda

İstanbul'da, Tevkifane avlusunda,
Güneşli bir kış günü, yağmurdan sonra,
Bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzüm
Yerde, su birikintilerinde kımıldanırken,
Ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak,
Ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa
Hepsini taşıyarak :
Dünyayı, memleketimi ve seni düşündüm...


1939 Şubat İstanbul Tevkifanesi
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - İyimser Adam

1 Rumi 13 Ağustos 1318 (1902) (Samiye Yaltırım Albümü).jpg

İyimser Adam

Çocukken sineklerin kanadını koparmadı
Teneke bağlamadı kedilerin kuyruğuna
Kibrit kutularına hapsetmedi hamamböceklerini
Karınca yuvalarını bozmadı
Büyüdü
Bütün bu işleri ona ettiler
Ölürken başucundaydım
Bir şiir oku dedi
Güneş üstüne deniz üstüne
Atom kazanlarıyla yapma aylar üstüne
Yüceliği üstüne insanlığın


Bakü, 6 aralık 1958
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - İyimserlik

4 Bahriye Mektebi Öğrencisi. 1915 (Samiye Yaltırım Albümü).jpg

İyimserlik

Şiirler yazarım
Basılmaz
Basılacaklar ama

Bir mektup beklerim müjdeli
Belki de öldüğüm gün gelir
Mutlaka gelir ama

Ne devlet ne para
İnsanın emrinde dünya
Belki yüz yıl sonra
Olsun
Mutlaka bu böyle olacak ama

Moskova, 12 eylül 1957
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Japon Balıkçısı

12 1943, Bursa.jpg


Japon Balıkçısı

Denizde bir bulutun öldürdüğü
Japon balıkçısı genç bir adamdı.
Dostlarından dinledim bu türküyü
Pasifik'te sapsarı bir akşamdı.

Balık tuttuk yiyen ölür.
Elimize değen ölür.
Bu gemi bir kara tabut,
Lumbarından giren ölür.

Balık tuttuk yiyen ölür,
Birden değil, ağır ağır,
Etleri çürür, dağılır.
Balık tuttuk yiyen ölür.

Elimize değen ölür.
Tuzla, güneşle yıkanan
Bu vefalı, bu çalışkan
Elimize değen ölür.
Birden değil, ağır ağır,
Etleri çürür, dağılır.
Elimize değen ölür...

Badem gözlüm, beni unut.
Bu gemi bir kara tabut,
Lumbarından giren ölür.
Üstümüzden geçti bulut.

Badem gözlüm beni unut.
Boynuma sarılma, gülüm,
Benden sana geçer ölüm.
Badem gözlüm beni unut.

Bu gemi bir kara tabut.
Badem gözlüm beni unut.
Çürük yumurtadan çürük,
Benden yapacağın çocuk.
Bu gemi bir kara tabut.
Bu deniz bir ölü deniz.
İnsanlar ey, nerdesiniz?
Nerdesiniz?

(1956)
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Kadınlarımızın Yüzleri

18 Sovyet Yazarlar Birliği Başkanı Aleksandr Fadayev ile. Moskova ,1951 Temmuz (Alpay Kabacal.jpg

Kadınlarımızın Yüzleri

Meryem ana tanrıyı doğurmadı
Meryem ana tanrının anası değil
Meryem ana analardan bir ana
Meryem ana bir oğlan doğurdu
Ademoğullarından bir oğlan
Meryem ana bundan ötürü güzel bütün suretlerinde
Meryem ananın oğlu bundan ötürü kendi oğlumuz gibi
Yakın bize

Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır
Acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan
Karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.

Ve sevinçlerimiz vurur gözlerine kadınların
Göllerde ışıyan seher vakıtları gibi.

Hayallerimiz yüzlerindedir sevdiğimiz kadınların,
Görelim görmeyelim karşımızda dururlar
Gerçeğimize en yakın ve en uzak.


1962
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Kalbim

13 Bursa Cezaevi (Samiye Yaltırım Albümü).jpg

Kalbim

Göğsümde 15 yara var!.
Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak!..
Kalbim yine çarpıyor,
Kalbim yine çarpacak!!!

Göğsümde 15 yara var!
Sarıldı 15 yarama
Kara kaygan yılanlar gibi karanlık sular!
Karadeniz boğmak istiyor beni,
Boğmak istiyor beni,
Kanlı karanlık sular!!!

Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak.
Kalbim yine çarpıyor,
Kalbim yine çarpacak!...

Göğsümde 15 yara var!.
Deldiler göğsümü 15 yerinden,
Sandılar ki vurmaz artık kalbim kederinden!
Kalbim yine çarpıyor,
Kalbim yine çarpacak!!!

Yandı 15 yaramdam 15 alev,
Kırıldı göğsümde 15 kara saplı bıçak..
Kalbim
Kanlı bir bayrak gibi çarpıyor,
Çar-pa-cak!!


1925
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Kan, Ter İçinde

14 Bursa Cezaevi (Samiye Yaltırım Albümü).jpg

Kan, Ter İçinde

Yapıcılar türkü söylüyor
Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama.
Bu iş biraz zor.
Yapıcıların yüreği
Bayram yeri gibi cıvıl cıvıl
Ama yapı yeri bayram yeri değil.
Yapı yeri toz toprak.
Çamur, kar.
Yapı yerinde ayağın burkulur
Ellerin kanar.

Yapı yerinde ne çay her zaman şekerli
Her zaman sıcak,
Ne ekmek her zaman pamuk gibi yumuşak
Ne herkes kahraman
Ne dostlar vefalı her zaman.
Türkü söyler gibi yapılmıyor yapı
Bu iş biraz zor,
Zor ama
Yapı yükseliyor, yükseliyor.
Saksılar konuldu pencerelere
Alt katlarında.
İlk balkonlara güneş taşıyor kuşlar
Kanatlarında.
Bir yürek çarpıntısı var her putrelinde
Her tuğlasında
Her kerpicinde.
Yükseliyor, yükseliyor yapı
Kan,ter içinde.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Kar Kesti Yolu

2015-07-12_011127.jpg


Kar Kesti Yolu

Kar kesti yolu
Sen yoktun
Oturdum karşına dizüstü
Seyrettim yüzünü
Gözlerim kapalı

Gemiler geçmiyor
Uçaklar uçmuyor
Sen yoktun
Karşında duvara dayanmıştım
Konuştum, konuştum, konuştum
Ağzımı açmadım

Sen yoktun
Ellerimle dokundum sana
Ellerim yüzümdeydi.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Karlı Kayın Ormanında

21 (Samiye Yaltırım Albümü).jpg

Karlı Kayın Ormanında

Karlı kayın ormanında
Yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
Elini ver, nerde elin?

Ayışığı renginde kar,
Keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
Beni nereye çağırır?

Memleket mi, yıldızlar mı,
Gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
Bir pencere, sarı, sıcak.

Ben ordan geçerken biri :
"amca, dese, gir içeri."
Girip yerden selamlasam
Hane içindekileri.

Eski takvim hesabıyle
Bu sabah başladı bahar.
Geri geldi Memed'ime
Yolladığım oyuncaklar.

Kurulmamış zembereği
Küskün duruyor kamyonet,
Yüzdüremedi leğende
Beyaz kotrasını Memet.

Kar tertemiz, kar kabarık,
Yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
Ölmüş berut, tanışırdık.

Bende boz bir halısı var
Bir de kitabı, imzalı.
Elden ele geçer kitap,
Daha yüz yıl yaşar halı.

Yedi tepeli şehrimde
Bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
Ne de düşünmek ölümü.

En acayip gücümüzdür,
Kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
Öleceğimizi mutlak.

Memleket mi, daha uzak,
Gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, bayramoğlu,
Ölümden öte köy var mı?

Geceleyin, karlı kayın
Ormanında yürüyorum.
Karanlıkta etrafımı
Gündüz gibi görüyorum.

Şimdi şurdan saptım mıydı,
Şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden
Pırıl pırıldır Moskova...


14 mart 1956,
Moskova, Peredelkino
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Kemal Tahir’e Mektup

23 Moskova, 1955 (A.Nesin Arşivi).jpg

Kemal Tahir’e Mektup

«Malatya» diyorum,
Senin çatık kaşlarından başka bir şey gelmiyor aklıma.
Bursa'da kaplıcalar
Amasya'da elma
Diyarbakır'da karpuz ve akrep.
Fakat senin oranın,
Malatya'nın
Nesi meşhurdur,
Yemişlerinden ve böceklerinden hangisi,
Suyu mu, havası mı?
Düşün ki hapishanesi hakkında bile fikrim yok.
Yalnız :
Bir oda,
Bir tek penceresi var :
Çok yüksek olan tavana yakın.
Sen ordasın
Dar ve uzun bir kavanozda
Küçük bir balık gibi...
Teşbihim hoşuna gitmeyebilir.
Hele bu günlerde
kendini kafeste arslana benzetiyorsundur.
Haklısın kemal Tahir,
Emin ol ben de öyle,
Muhakkak ki arslanız,
Şaka etmiyorum
Hatta daha dehşetli bir şey :
İnsanız...
Hem de hangi tarihte, hangi sınıftan,
Malum...
Lakin demir kafesle kavanoz bahsinde iş değişmiyor,
İkisi de bir,
Hele bu günlerde...
— bunu içerde rahat ve masun yatan bilir —

Hele bu günlerde,
Sarıyerli emin beyin fıkralarına gülmek,
Sevgili kitapların ve domatesin lezzeti,
Tahta kurularına rağmen uyku
— günde üç tatlı kaşığı adonille de olsa —
Ve Tahir’in oğlu Kemal
Hatta mektup gelmesi senden
Ve hatta ses duymak, dokunmak, görebilmek havanın ışığını,
Karıma olan aşkımdan başka
Nefsimin herhangi bir rahatlığını
Affedemiyorum...

Fartı-hassasiyet?
Değil.
Döğüşememek,
Bir mavzer kurşunu kadar olsun
Bilfiil
Doğrudan doğruya...
Ancak kavgada vurulan acı duymaz
Ve kavga edebilmek hürriyetidir
En mühimi hürriyetlerin.
İçerim yanıyor, Kemal, dışarım serin...

Anlıyorsun ya,
Zaten ettiğim laf
Bizim laflarımızın herhangi biri :
Çok konuşulmuş,
Ve konuşulmakta olan...
Şimdi kim bilir kaç yerde, kaç insan,
Dizlerinde atıl ve çaresiz yatan ellerine küfredip acıyarak
Bu lafları ediyor...

Anlıyorsun ya,
Zarar yok,
Ben anlatacağım yine!...
Elden hiçbir şey gelmediği zaman
Konuşup anlatmanın alçak tesellisi?

Belki evet,
Belki hayır...
Hayır öyle değil.
Hangi teselli bırak be dinini seversen bırak...
Bu, düpedüz,
Başın önde, olduğun yerde dolanarak
Kükremek, böğürüp bağırmak, Kemal...

1941, sonbahar..
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nazım Hikmet - Kerem Gibi

27 Ekber Babayev ile (Samiye Yaltırım Albümü).jpg


Kerem Gibi

Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
Bağır
Bağır
Bağırıyorum.
Koşun
Kurşun
Eritmeğe
Çağırıyorum...

O diyor ki bana:
Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
Gibi
Yana
Yana...

«Deeeert çok, hem dert yok»
Yüreklerin kulakları
Sağır...
Hava kurşun gibi ağır...

Ben diyorum ki ona:
Kül olayım
Kerem
Gibi
Yana
Yana.

Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar
Karanlıklar aydınlığa..

Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
Bağır
Bağır
Bağırıyorum.
Koşun
Kurşun eritmeğe
Çağırıyorum.....


1930 mayıs
 
Tekerlekli Sandalye
Üst